11. Ceza Dairesi 2016/2627 E. , 2018/2598 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Vergi Usul Kanununa muhalefet
HÜKÜM : Mahkumiyet
I-Sanık hakkında kurulan hükümlere yönelik Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Cumhuriyet savcısının, 08.12.2011 tarihinde yokluğunda kurulan hükmü 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 310. maddesinde belirlenen “bir aylık“ yasal süresinden sonra 25.01.2012 tarihinde temyiz ettiği anlaşıldığından, vaki temyiz isteminin aynı Yasanın 317. maddesi uyarınca istem gibi REDDİNE,
II-Sanık hakkında kurulan hükümlere yönelik katılan vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
1-Sanık hakkında 2010 takvim yılında sahte fatura düzenlediği ve yasal defter-belgelerini usulüne uygun tebligata rağmen süresi içerisinde vergi incelemesi amacıyla ibraz etmediğinden bahisle açılan kamu davasında; sanığın Edirne ili Uzunköprü ilçesinde hamal olarak çalıştığını, ... ... isimli bir şahsın teklifi ile iş için İstanbul‘a gittiğini, burada görüştüğü kişilerin kendisine 3-4 yıl çalışması gerektiğini söyleyerek sözleşme yapmayı teklif ettiklerini, bu nedenle birtakım belgelere imza attığını, daha sonra adına şirket kurulduğunu öğrendiğini, bununla ilgili olarak Uzunköprü Cumhuriyet Başsavcılığı‘na suç duyurusunda bulunduğunu, bahse konu şirketle ilgisinin olmadığını beyan ederek suçlamaları kabul etmemesi, dosya içerisinde adı geçen takvim yılında düzenlenmiş herhangi bir fatura aslı yada suretine rastlanılmaması, sahte fatura düzenleme suçunda suçun maddi konusunun fatura olması ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu"nun 227. maddesinin 3. fıkrasındaki ""Bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanun"un Maliye ve Gümrük Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgeler vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılır"" şeklindeki düzenlemeye görede faturaların Vergi Usul Kanunu"nun 230. maddesinde öngörülen zorunlu bilgileri içermesinin gerekmesi karşısında, gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi bakımından; sanık tarafından düzenlenen 2010 takvim yılına ait kanaat oluşturacak sayıda fatura aslı ya da onaylı suretinin temin edilip dosya arasına konulması ve incelenerek kanunda öngörülen şekil şartlarını taşıyıp taşımadıklarının tespit edilmesi, sanığın savunmasında belirttiği suç duyurusunun akıbeti araştırılarak, bu davayı ilgilendiren delillerin onaylı örneklerinin dosyaya intikalinin sağlanması, faturaların sanık tarafından düzenlenip düzenlenmediği ve sanığın fiilen şirket yetkilisi olup olmadığının da tespiti bakımından, faturaları kullanan şirket yetkililerinin tanık olarak beyanlarına başvurularak, sanığı tanıyıp tanımadıkları ve suça konu faturaları kimden, hangi hukuki ilişkiye dayanarak aldıkları hususlarının ayrıntılı olarak sorulması, faturalar ile vergi dairesine sanık adına ibraz edilen diğer belgelerdeki imza ve yazıların sanığa aidiyeti yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılmasından sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi,
2-Kabule göre de;
a)Sahte fatura düzenleme suçlarında her takvim yılında işlenen suçların birbirinden ayrı ve bağımsız suçları oluşturduğu, ancak aynı takvim yılı içerisinde farklı zamanlarda düzenlenen faturaların, bir bütün halinde zincirleme şekilde sahte fatura düzenleme suçunu oluşturacağı, somut olayda 2010 takvim yılında birden fazla sahte fatura düzenlediği iddia ve kabul olunan sanık hakkında, TCK‘nın 43. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümleri uygulanmayarak eksik ceza tayini,
b)Defter ve belge ibraz etmeme suçu yönünden; hükmolunan temel cezanın suç tarihi itibarıyla 5904 sayılı Kanun‘un 23. maddesi ile değişik 213 sayılı Kanun"un 359/a-2. maddesi uyarınca “18 ay“ olduğu gözetilmeyerek, sanık hakkında temel cezanın “1 yıl“ olarak belirlenmesi suretiyle eksik ceza tayini,
c)Defter ve belge ibraz etmeme suçu yönünden; ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 03.02.2009 tarih ve 2008/250-13 sayılı kararında açıklandığı üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 5271 sayılı CMK’nın 231/6-c. maddesinde işaret olunan zarar kavramının kanaat verici basit bir araştırma ile belirlenebilir, ölçülebilir maddi zararlara ilişkin olduğu, manevi zararların bu kapsama dahil edilmemesi gerektiği, zarar koşulunun ancak zarar suçlarında dikkate alınması gereken bir unsur olduğu, defter ve belge ibraz etmeme suçunda anılan maddenin aradığı anlamda somut bir zarardan söz edilemeyeceği gözetildiğinde; suç tarihinde engel adli sicil kaydı bulunmayan, hakkında TCK"nın 62. ve 50. maddesi hükümleri uygulanan sanık hakkında, yasanın aradığı objektif ve subjektif şartlar karar yerinde tartışılmadan, “idarenin zararının karşılanmadığından“ bahisle yazılı şekilde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
d)Suç tarihinin gerekçeli karar başlığında, defter ve belge ibraz etmemek suçu bakımından sanığın yetkilisi olduğu şirkete ait defter ve belgelerin ibrazı için tebligatın yapıldığı tarihten itibaren 15 günlük sürenin sonu olan “24.11.2010“ tarihi yerine, “2010“ şeklinde eksik yazılması,
e)Sahte fatura düzenlemek suçu yönünden; 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinin, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih 2014/140 Esas-2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 26.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.