3. Hukuk Dairesi 2017/8169 E. , 2019/4267 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, ... köy tüzel kişiliği tarafından ... Aşağısı olarak geçen fıstık çamı alanındaki 2 adet taşınmazın davalıya kiraya verildiğini, davalı tarafından kira bedellerine ilişkin 30.11.2009 tarihli 3.500,00 TL ve 1.790,00 TL bedelli bonoların verildiğini, kira borcunun ödenmesi maksadıyla bono ve karar defteri dayanak gösterilerek ilamsız icra takibine başlandığını, fakat davalının borca itiraz ettiğini belirterek itirazın iptalini ve %20" nden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı, özel hukuka tabi alacağın zamanaşımına uğradığını ileri sürerek davanın reddi ile davacının kötüniyet tazminatına hükmedilmesini dilemiştir.
Mahkemece, taraflar arasında borcun varlığı ve borcun kaynağının TBK"nın 357. maddesi kapsamındaki ürün kirası olduğu, TBK 147. maddesindeki düzenlemeye göre kira alacağının 5 yıllık alacak zamanaşımı süresine tabi olduğu, takibe konu alacağın vadesinin 30.11.2009 olduğu, takibin ise 5 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra 09.12.2014 günü başlatıldığı gerekçesiyle davanın zamanaşımından reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK"nın Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevini düzenleyen 4. maddesinin 1/a bendi gereğince kiralanan taşınmazların İcra ve İflas Kanunu"na göre ilamsız icra yolu ile tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalar sulh hukuk mahkemesinin görevine girmektedir. Mülga 1086 Sayılı HMUK" dan farklı olarak bu düzenlemede miktar ayırımı
yapılmaksızın tahliye, alacak, tazminat, kiracılık sıfatının tespiti gibi tüm kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözüm yeri sulh hukuk mahkemesi olarak gösterilmiştir.
Somut olayda; dava TBK"nın 207. maddesi gereğince satış (tohur) akdine dayalı alacak istemine ilişkin olup taraflar arasında herhangi bir kira ilişkisi bulunmamaktadır. TBK" nın 269. maddesinde düzenlenen tanıma göre; kira sözleşmesi kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. 6098 sayılı TBK" nın 207/1. maddesinde de satım sözleşmesi "Satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir." şeklinde tanımlanmıştır.
Köy karar defterinde ve dava dilekçesinde sözleşme kiralama olarak gösterilmiş ise de; bu hal sözleşmenin kira akdi olarak kabulü için yeterli değildir. Zira, 6100 sayılı HMK"nın 33. maddesine göre hakim Türk Kanunları ve Hukukunu re"sen uygulayacağından maddi vakıaları ileri sürüp ispatlamak taraflara, hukuki vasıflandırma hakime aittir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davalının belirli bir alandaki (ihale sonucu) fıstıkları kendi nam ve hesabına belirli bir bedel karşılığında toplamayı üstlendiği, bu çamlık alanın belirli bir süre ile kullanımına yönelik bir akit yapılmadığı, taraflar arasındaki ilişkinin kira değil satım sözleşmesi olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda davaya bakmakla Sulh Hukuk Mahkemesi görevli değildir.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re"sen gözetilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmamış olsa bile re"sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır.
O halde mahkemece, görevsizlik nedeniyle HMK’nın 114/1-e ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, bu yön gözardı edilerek davanın esası hakkında hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın 6100 sayılı HMK" ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3. Madde hükmü gözetilerek HUMK" un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, HUMK" un 440. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 08.05.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.