Abaküs Yazılım
17. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/11597
Karar No: 2019/3068
Karar Tarihi: 14.03.2019

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/11597 Esas 2019/3068 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2016/11597 E.  ,  2019/3068 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    -K A R A R-

    Davacı vekili, müvekkil şirket alacağının tahsili için, İstanbul 14. İcra Müdürlüğünün 2012/14610 sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davacı ... ve ... adlarına kayıtlı gayrimenkulleri diğer davalılar ... ve ..."a muvazaalı olarak sattıklarını, tapudan yapılan bu satış işlemlerinin müvekkil şirketten mal kaçırmak amacına yönelik olduğunu, izah edilen nedenlerle davanın kabulünü, satış işlemlerinin iptaline, anılan gayrimenkuller üzerinde cebri icra, haciz ve cebri satış yapabilme yetkisinin tanınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı ... vekili, müvekkilinin 2007 yılının Eylül ayında söz konusu daireyi satın aldığını, 2007 yılının Ekim ayında da ailesi ile birlikte buraya taşındığını, müvekkili ile ... arasında yapılan sözlü anlaşma gereği taksitli satış bedeli 154.700,00 TL olarak belirlenen dairenin taksitlerinin 25.11.2007 yılında başlandığını, müvekkilinin 2011 yılı Eylül ayına kadar ödemiş olmasına rağmen satıcı tarafından dairenin tapusunun bir türlü verilmediğini, müvekkilinin ısrarları doğrultusunda 30.04.2012 tarihinde dairenin tapusunun müvekkiline verildiğini, müvekkilinin ne şirketin ne de şirket ortakları olan ... ve ..."nin borca batık olduklarını ve davaya konu daireyi alacaklılarına zarar vermek, alacaklılardan mal kaçırmak maksadıyla sattıklarını bilmesinin mümkün olmadığını belirterek açılan davanın reddini savunmuştur.
    Davalı ... vekili, müvekkilinin diğer davalı ..."ye ait olan arsa niteliğinde ki taşınmazı 24.05.2012 tarihinde gerçek değeri hatta daha fazlasını ödeyerek satın aldığını, müvekkilinin kendi evine bitişik olan söz konusu arsanın satıldığını ... Emlak adına ..."in satış ilanını asması ile öğrendiğini, müvekkilinin ..."e müracaat ederek 160.000,00 TL bedelle satışa çıkarıldığını öğrenerek yeri satın almaya karar verdiğini, müvekkilinin Akbank ... şubesindeki hesabından 24.04.2012 tarihinde 100.000,00 TL, 08.05.2012 tarihinde ise 60.000,00 TL çekerek davalı satıcının parasını tamamladığını, satışın yapılacağı 24.05.2012 günü de kendisine ödeme yapılarak tapunun müvekkilinin adına tescil edildiğini, taşınmazın değerinin 20.000,00 TL gösterilmesinin işlemin muvazaalı olduğu anlamına gelmediğini, zira belediyelerin belirlediği rayiç değer üzerinden ödendiğini, müvekkili ile davalı ... arasında akrabalık bağı olmadığını izah edilen nedenlerle davanın reddedilmesini istemiştir.
    Mahkemece toplanan deliller, dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek davalı ... ve ...’ın 3. kişi konumunda olduğu, borçluların mali durumları ile alacaklıları zararlandırma kastını bilen veya bilmesi gereken kişi konumunda olmadığı, ivazlar arasında fark bulunmakta ise de bu hususun tek başına muvazaanın kanıtı olamayacağı gibi gerekçelere dayanılarak davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
    Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
    İİK"nın 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
    Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması, borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması ve davanın beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması gerekir. Bu önkoşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278. maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK 280/1"e göre “Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu malî durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hâllerde iptal edilebileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmeli, öte yandan İİK.nun 279. maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
    Mahkemece yukarıda yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir.
    Dava konusu taşınmazların tapudaki satış bedelleri ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değerleri arasında (63.000,00-160.000,00 ve 20,000,00-156.788,80 TL) misli fark bulunduğu açıktır. İİK.nun 278/3-2 maddesinde edimler arasındaki aşırı fark bağışlama hükmünde sayılıp yapılan tasarrufun iptale tabi olduğu öngörülmüştür. 3.kişi tarafından taşınmazın tasarruf tarihindeki bilirkişilerce belirlenen gerçek değerinin ödendiği ise yasal ve inandırıcı delillerle kanıtlanamamıştır. Edimler arasında fahiş farkın bulunduğu hallerde de 3.kişinin iyi niyet iddiasının dinlenmesine imkan yoktur. Bu halde dava konusu tasarrufların İİK.nun 278/3-2 maddesi gereğince iptale tabi olduğu gözetilerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
    SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 14/03/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.








    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi