Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
7201 Sayılı Kanunun 32. maddesi gereğince tebligatın usulsüz olması halinde muhatabı tebliğden haberdar olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih tebliğ tarihi olarak kabul edilir.
Öte yandan, Hukuk Genel Kurulunun 5.6.1991 tarih ve 1991/12-258 esas ve 1991/344 karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere (..usulsüz tebliğ işlemini öğrenen muhatabın bu tebliği öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde şikayet yolu ile tebligatın usulsüzlüğünü İcra Mahkemesi önüne getirmesi gereklidir.) Borçlunun usulsüz tebliği öğrendiği tarih olarak bildirdiği tarihin aksi alacaklı tarafından ispat edilebilir.
Somut olayda, borçlu şikayet dilekçesinde usulsüz tebliği 04.05.2007 tarihinde öğrendiğini beyan ettiği gibi, 11.05.2007 tarihinde de icra dairesine itiraz dilekçesi verdiği görülmektedir. Bu durumda tebligatın usulsüzlüğüne ilişkin İcra Mahkemesi’ne yaptığı 01.06.2007 tarihli başvuru öğrenme tarihi olan 04.05.2007 tarihinden itibaren yasal 7 günlük süreden sonra olup, Mahkemece istemin süre aşımı nedeniyle reddi yerine işin esası incelenerek tebliğ tarihinin 04.05.2007 olarak düzeltilmesi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
Kabule göre de; 7201 Sayılı Tebligat Kanununun 17. maddesine göre; “muhatap , belli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra ediyorsa, o yerde bulunmadıkları takdirde tebliğ aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birine, meslek veya sanatını evinde icra edenlerin memur ve müstahdemlerinden biri bulunmadığı takdirde aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.”
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun:“Muhatabın muvakkaten başka yere gitmesi” başlıklı -19/3/2003 tarihli ve 4829 sayılı Kanunla değişik- 20. maddesi ; “13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı şahıslar, kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka yere gittiğini belirtirlerse; keyfiyet ve beyanda bulunanın adı ve soyadı tebliğ mazbatasına yazılarak altı beyan yapan tarafından imzalanır ve tebliğ memuru tebliğ evrakını bu kişilere verir. Bu kişiler tebliğ evrakını kabule mecburdurlar. Kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka bir yere gittiğini belirten kimse, beyanını imzadan imtina ederse, tebliğ eden bu beyanı şerh ve imza eder. Bu durumda ve tebliğ evrakının kabulden çekinme halinde tebligat, 21 inci maddeye göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak tebligatlarda tebliğ, tebliğ evrakının 13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerle yazılı kişilere verildiği tarihte veya ihbarnamenin kapıya yapıştırılmışsa bu tarihten itibaren onbeş gün sonra yapılmış sayılır.” Hükmünü içermektedir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memuruna imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmü yer almaktadır. Madde bu haliyle iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. İmzadan imtina nedeniyle 7201 Sayılı Kanun’un 21.maddesine göre tebligat yapılması halinde Tebligat Tüzüğü’nün 28.maddesinin uygulama yeri yoktur.
Somut olayda borçlu S.Y.’ın dışarıda olduğunun daimi çalışanı E. K. tarafından beyan edilmesi ve adı geçenin imzadan imtina etmesi üzerine ödeme emri tebligatı 7201 sayılı Tebligat Kanununun 21.maddesine göre mahalle muhtarına teslim edildiğinden Tebligat Tüzüğü’nün 28.maddesinin uygulanması gerekmez. Borçlunun, E.K.’ın daimi çalışanı olmadığına ilişkin bir iddiası da bulunmadığına göre yapılan tebliğ işlemi bu haliyle yukarıda açıklanan yasa hükümlerine ve usulüne uygundur.
O halde Mahkemece borçlunun tebliğ işleminin usulsüzlüğüne ilişkin şikayetinin kabulü bu nedenlerle de doğru değildir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 07.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.