22. Hukuk Dairesi 2017/26289 E. , 2019/23380 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili ile davalı tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, Müvekkilinin davalı şirkete ait Özel ... motorlu Taşıt sürücüleri adlı iş yerinde 07/04/2010 tarihinden itibaren kesintisiz olarak başta temizlik, çay yapma, getir, götür işleri, evrak getir götür işleri olmak üzere her türlü işi yaparak 31/03/2014 tarihine kadar çalıştığını iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai, ulusal bayram genel tatil, hafta tatili, asgari geçim indirimi, yıllık izin ücret alacakları ve kötü niyet tazminatının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, tüm dosya kapsamı ve bilirkişi raporu doğrultusunda asgari geçim indirimi ve hafta tatili ücret taleplerinin reddi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı vekili ile davalı temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davacının asgari geçim indirimi alacaklarının ödenip ödenmediği hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
4857 sayılı İş Kanununun 37. maddesine göre, işçiye ücretin elden ya da banka kanalıyla ödenmesi durumunda, ücret hesabını gösteren imzalı ve işyerinin özel işaretini taşıyan “ücret hesap pusulası” verilmesi zorunludur.
Uygulamada çoğunlukla “ücret bordrosu” adı altında belgeler düzenlenmekte ve periyodik ödemelerde işçinin imzası alınmaktadır. Banka aracılığı ile yapılan ödemelerde banka kayıtları da ödemeyi gösteren belge niteliğindedir.
Ücretin ödendiğinin ispatı işverene aittir. Bu konuda işçinin imzasını taşıyan bir ödeme belgesi yeterli ise de, para borcu olan ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün değildir.
4857 sayılı Yasanın 32. maddesinde, “Çalıştırılan işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakının özel olarak açılan banka hesabına yatırılmak suretiyle ödenmesi hususunda; tabi olduğu vergi mükellefiyeti türü, işletme büyüklüğü, çalıştırdığı işçi sayısı, işyerinin bulunduğu il ve benzeri gibi unsurları dikkate alarak işverenleri veya üçüncü kişileri zorunlu tutmaya, banka hesabına yatırılacak ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakının, brüt ya da kanunî kesintiler düşüldükten sonra kalan net miktar üzerinden olup olmayacağını belirlemeye Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığından sorumlu Devlet Bakanlığı müştereken yetkilidir. Çalıştırdığı işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakını özel olarak açılan banka hesapları vasıtasıyla ödeme zorunluluğuna tabi tutulan işverenler veya üçüncü kişiler, işçilerinin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaklarını özel olarak açılan banka hesapları dışında ödeyemezler” şeklinde kurala yer verilmiştir. Anılan hükme göre, belli koşulların varlığı halinde ödemeler işçi adına açılacak banka hesabına yatırılmalıdır.
Somut olayda, davacı çalıştığı süre boyunca asgari geçim indirimi ücret alacaklarının ödenmediğini ileri sürmüş, davalı bu iddiayı kabul etmemiştir. Hükme esas alınan hesap raporunda imzalı ücret bordroları ile davacının asgari geçim indirimi alacağının ödendiğinin görüldüğü gerekçesi ile asgari geçim indirimi alacağı hesaplanmamış ve mahkemece aynı gerekçeyle asgari geçim indirimi alacağı talebinin reddine karar verilmiştir. Dosya içerisine davalı yanca 2013 ve 2014 yıllarına ait imzalı ücret bordroları sunulmuş ancak kalan yıllara ait davacının asgari geçim indirimi alacağının ödendiğine yönelik herhangi bir ödeme belgesi sunulmamış olup davalı yanca imzalı bordrolar dışında kalan dönemler açısından asgari geçim indirimi alacağının ödendiğinin ispat edilemediği gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamıştır. Saptanan bu durum karşısında ödeme belgesi sunulmayan dönemler yönünden dava konusu asgari geçim indirimi alacağının kabulü gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Davacı işçinin ulusal bayram genel tatil ücretine hak kazanıp kazanmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Aynı ilkeler ulusal bayram genel tatili çalışmaları için de geçerlidir.
Somut olayda; davacı davalı şirkete ait motorlu taşıtlar sürücü kursunda 07.04.2010 – 31.03.2014 tarihleri arasında çay, temizlik, evrak getirip götürme işlerini yapmış olup dava dilekçesinde iş yerinde her türlü işi yaptığından mesai kavramı olmadığını, haftanın 7 günü 07.00-23.00 saatleri arasında ve tüm ulusal bayram genel tatil günlerinde çalıştığını iddia etmiş ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının haftada 6 saat fazla mesai yaptığı, ayda 2 hafta tatilinde çalıştığı ve dini bayramların 2 günü dışında ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığı tespit edilerek hesaplama yapılmıştır.
Yargılama esnasında dinlenen davacı ve davalı tanık beyanları ile Milli Eğitim Müdürlüğünden gelen kurs faaliyet çizelgelerine göre fazla mesai ve hafta tatili ücret alacağına yönelik tespit isabetli olmuştur. Ancak davacı tanığı olarak dinlenen ve davacının babası olduğu anlaşılan ...’in davacının resmi bayramlarda izin kullanmadan çalıştığı ancak dini bayramlarda izin kullanarak iş yerine gitmediği şeklinde ki beyanı karşısında ve davacının yaptığı iş ile iş yerinin niteliği dikkate alındığında davacının dini bayramlar dışında kalan ve kurs faaliyet çizelgelerine göre kurs olan dönemlere denk gelen ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığı kabul edilerek hesaplama yapılmalı, çizelgelerde ulusal bayram ve genel tatil günlerine denk gelen dönemlerin bulunmadığı anlaşılırsa talebin reddine karar verilmelidir.
Anılan yönler düşünülmeden karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 16.12.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.