1. Hukuk Dairesi 2019/639 E. , 2019/4046 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ: BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin verilen kararın davacılar vekili tarafından istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi hükmünün ortadan kaldırılarak davanın kabulüne dair verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, ortak mirasbırakanları ...’nün 494 ada 2 parsel(eski 158 ada 114parsel) sayılı taşınmazdaki ½ payını davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişler, yargılama sırasında davacılardan ...’nin ölümü üzerine mirasçıları tarafından davaya devam edilmiş, davalı ...’nün de yargılama aşamasında ölmesi üzerine mirasçılarına karşı davaya devam edilmiştir. Davalılar, mirasbırakanları ... ‘ın taşınmazı 2.459.500,00 TL bedel karşılığı satın aldığını, mirasçıların bir araya gelerek miras taksim sözleşmesi yaptıklarını, sözleşmede çekişme konusu taşınmazda davacıların bu nedenle miras hakkı kalmadığını, ayrıca dava konusu taşınmaz hakkında taraflar arasında kesin hüküm olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, mirasçılar arasında mirasın taksimine yönelik anlaşmalar yapıldığı ve davacılara da yapılan anlaşma gereği başka taşınmazların bırakıldığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin verilen kararın davacılar vekili tarafından istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi hükmü ortadan kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 1907 doğumlu mirasbırakan ..."nün 02.03.1998 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak çocukları ..., ..., ..., ..., ..., ... ve kendinden önce ölen kızı ..."den olma torunları..., ... ve ..."yı bıraktığı, kız çocuklarından ... ile kendisinden önce ölen kızı ..."den olma torunları..., ... ve ..."nın davacı, kızı ...’nın ise davalı olduğu, mirasbırakan ...’nün 65 parsel sayılı taşınmazdaki 20/32 payını 31.07.1990 tarihinde davalı kızı ...’nın eşi olan damadı ...’a satış suretiyle devrettiği, ...’nın da 05.09.1990 tarihinde taşınmazı davalı ...’ya satış suretiyle temlik ettiği , kalan 12/32 payın ... tarafından 14.11.1990 tarihinde diğer paydaşlardan satın alındığı, taşınmazın tamamının ... adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun(HMK) 190. Maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun(TMK) 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." şeklinde yer alan hükümlerle, açılmış bir davada ispat yükünün kural olarak davacıya yüklendiği tartışmasızdır.Somut olaya gelince; toplanan deliller ,tüm dosya içeriği , emsal dosyalar ve davacılar tarafından mirasbırakana ait başka bir parsel için mirasçılardan ... aleyhine açılan ve derecattan geçerek kesinleşen ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/234 Esas sayılı dosya içeriğinden mirasbırakan ...’nin davalı kızı ..., dava dışı çocukları ..., ... ve ...’a taşınmazlar temlik ettiği, mirasbırakanın ölümünden sonra mirasbırakanın taşınmaz temlik ettiği bu mirasçıların davacılardan ..., ... ve ...’nın anneleri ... ile ...’yi vekil tayin ederek , yine mirasbırakandan kalan bir kısım taşınmazlardaki paylarının bu vekiller aracılığı ile 3.kişilere satıldığı ve davacıların annelerinin, diğer mirasçıların aldıkları miras payı karşılığı olarak , vekaletname ile 3.kişilere satılan taşınmazlardaki pay bedellerini alarak taahhütnameler düzenledikleri anlaşılmaktadır.Her ne kadar mirasbırakanın yaptığı temlikler muvazaalı ise de , sonradan davacıların anneleri diğer mirasçılardan çekişme konusu taşınmazlardaki paylarının karşılığını dolaylı olarak tahsil etmişlerdir.Bu durumda iptal – tescil kararı verilmesi halinde diğer mirasçılar aleyhine haksız bir durum olacağı açıktır.Hâl böyle olunca davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1-a maddesi uyarınca ...Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK"nın 373/2 maddesi gereğince dosyanın kararı veren ...Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi"ne gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.06.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.