10. Hukuk Dairesi 2018/7079 E. , 2020/996 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye
Mahkemesi : Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
Dava, boşandığı eşiyle fiilen yaşadığı tespit edilen davalıya yersiz ödenen aylığın tahsili istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince, davalının istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Bilge Yalçınakaya Zeytin tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı Kurum vekili; kurumdan yetim aylığı alan davalının kurumun Kontrol Memuru tarafından yapılan araştırma neticesinde boşandığı ... ile fiilen yaşamaya devam ettiğinin tespit edildiğini belirterek 27.10.2008 - 26.03.2010 tarihleri arasında davalıya yersiz olarak ödenmiş bulunan 21.368,15 TL"nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II-CEVAP
Davalı vekili; davalının eski eşi ... ile şiddetli geçimsizlik sebebi ile boşandıklarını, aradan 1,5 yıl kadar geçtikten sonra gırtlak kanseri olması nedeni ile yardımcı olmak için tekrar evlendiklerini, 27.10.2008 - 26.03.2010 tarihleri arasında eski eşi ... fiilen birlikte yaşamadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Davanın kabulü ile; 21368,15 TL yersiz maaş ödemesinin, ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, karar verilmiştir.
B-BAM KARARI
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine, karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı vekili; müvekkilinin eşinden 2008 yılında ayrıldığını daha sonra 2010 yılında yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle yardıma muhtaç olduğunu bu sebeple tekrar evlendiğini, bahsi geçen dava konusu dönemde eşinden ayrı yaşadığını, zaman zaman çocuklarını görmek için eşinin yanına gittiğini, polis raporlarında da bu şekilde geçtiğini,beyan etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinde, hakkında verilen boşanma kararı 03.11.2003 tarihinde kesinleşen davalıya yaşamını yitiren sigortalı babası üzerinden hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan ölüm aylığının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle, davacı Kurumca gerçekleştirilen işlemle 26.10.2008 tarihinde kesilerek, 27.10.2008 ile 26.03.2010 arası döneminde yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklar yönünden 21.368,15 TL borç tahakkuk ettirildiği, davalının boşandığı eşiyle 01.02.2010 tarihinde yeniden evlendiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 56. maddesinin ikinci fıkrasında, eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıklarının kesileceği, bu kişilere ödenmiş olan tutarların, 96. madde hükümlerine göre geri alınacağı yönünde düzenleme yapılmıştır. Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa"nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu"nun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanunu"nun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili nüfus müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili nüfus müdürlüğünden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, medula sisteminde kayıtlarda görülen adresler ilgili sağlık kuruluşlarından araştırılmalı, eşlerin boşanma sebebi, boşanma ilamında velayet, çocukla kişisel ilişki, nafaka, tazminat hükümleri varsa nasıl yerine getirildikleri belirlenmeli, boşanılan eş 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta ise ödeme için adına açılan banka hesabında kayıtlı yerleşim yeri saptanmalı, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge/bölgeler yönünden geniş kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahallelerde görev yapmış/yapmakta olan muhtar ve azalardan istem hakkında düşünce edinmeye yetecek kadarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Eldeki dosyada, Mahkemece yapılan araştırmanın eksik olduğu, fiili birliktelik yönünde yapılan araştırmanın yeterli olmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, dava konusu dönem bakımından, yukarıda belirtilen yöntem çerçevesinde toplanan kanıtlar ışığında şüphe bırakmayacak şekilde ortaya konulmalı ve elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun reddine dair kararının kaldırılarak ilk derece mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcını istek halinde davalıya iadesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine, dosyanın kararı veren İlk derece Mahkemesine gönderilmesine, 11/02/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.