Esas No: 2022/5088
Karar No: 2022/8337
Karar Tarihi: 01.06.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/5088 Esas 2022/8337 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespit edilmesi için dava açmıştır. Mahkeme, davalılar arasında işvereni belirleyerek kısmen kabul etmiştir. Ancak Yargıtay Hukuk Dairesi'nin bozma kararı sonrası işveren kimliği netleştirilmediği için hüküm bozulmuştur. Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı yasanın 86/9. maddesidir ve sigorta primlerinin işverenden tahsiline yol açacağından işverenin kimliği doğru tespit edilmelidir. İşveren tanımı 506 sayılı yasa ile belirlenmiştir ve hizmet tespitine yönelik davalar, çalışma ilişkisinin nitelik ve süresinin belirlenmesinde yasal zorunluluk bulunmaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesi gereği hükümlerin çelişkiden uzak ve infaza elverişli olması gerektiğinden her bir davalı işveren nezdindeki çalışma süreleri belirtilmelidir.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin (kapatılan) bozma ilamına uyularak hükümde belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün davalı ..., davalı Kurum ve dahili davalılardan ..., ..., ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, davacının davalı işverene ait ... yerinde 27/05/1997- 17/10/2007 tarihleri arasında işçi olarak çalıştığının tespiti ile SSK'ya bildirilmeyen günlerin tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece Yargıtay 21.Hukuk Dairesi'nin (kapatılan) 04/04/2016 tarih, 2015/8151 Esas 2016/5910 Karar sayılı bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; davanın kısmen kabulüne, davacının İmal Mobilya isimli ... yerinde 24/09/1998-20/08/1999, 22/02/2001-30/04/2006 ve 02/12/2006-10/07/2007 tarihleri arasında işçi olarak çalıştığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasa'nın 86/9. maddesidir. Bu tür sigortalı hizmetlerin saptanmasına ilişkin davalar, sonuç itibariyle sigorta primlerinin işverenden tahsilini ve kurum kayıtlarının düzeltilmesini de gerektireceğinden gerçek işveren ve kurum kayıtlarında işveren olarak görünen kişilerin de belirlenerek davaya katılmaları sağlanmalı, bu yöndeki işyeri bilgi ve belgelerine ulaşılması, bir başka anlatımla, davanın sübutu, kanıtlama yükümlülüğü ve verilen kararın infazı açısından, husumetin tüm işverenlere birlikte yöneltilmesi zorunludur.
Ayrıca 506 Yasanın 6. maddesinde ifade edildiği üzere “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılmaz ve feragat edilemez” olması, sosyal güvenliğin Anayasal haklardan bulunması itibariyle, bu tür davaların “kamu düzeni” ile ilgili olması nedeniyle özel bir duyarlılıkla yürütülmesi ve kanıtların re’sen toplanması gereği vardır.
Husumet konusu kamu düzeni ile ilgili olup, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 116. (mülga HUMK 187.) maddesinde yer alan ilk itirazdan olmadığından davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Taraflarca ileri sürülmese dahi gerek mahkemece, gerekse Yargıtay’ca tarafların bu yönde bir savunmasının olup olmadığına bakılmaksızın kendiliğinden göz önünde tutulur.
İşveren tanımı mevzuata bakıldığında;
506 sayılı Yasa madde 4 - Bu kanunun uygulanmasında 2 nci maddede belirtilen sigortalıları çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler "İşveren" dir.
5510 sayılı Yasa madde 12- 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentlerine göre sigortalı sayılan kişileri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan Kurum ve kuruluşlar işverendir.
5510 sayılı Yasa madde 2- Bu Kanun; sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortasından yararlanacak kişileri, işverenleri, sağlık hizmeti sunucularını, bu Kanunun uygulanması bakımından gerçek kişiler ile her türlü kamu ve özel hukuk tüzel kişilerini ve tüzel kişiliği olmayan diğer kurum ve kuruluşları kapsar.
4857 sayılı ... Kanununun madde 2- “Bir ... sözleşmesine dayanarak …… işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan Kurum ve kuruluşlara işveren, ….denilir,” şeklindedir.
Husumet dava şartı olup, kamu düzenine ilişkin bulunduğundan, yargılamanın her aşamasında mahkemece re'sen gözetilmesi gereken bir husustur. Davada husumetin yanlış kişiye yönlendirilmesi veya davalı tarafın eksik gösterilmesi halinde dava sıfat yokluğundan hemen reddedilmemeli, belirtilen eksikliğin giderilmesi yönünde bir talebin bulunması ve dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığının anlaşılması halinde, hakim, HMK’nun 124. maddesinin 4. fıkrasında açıklandığı üzere, karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul ederek, davayı diğer kişilere de teşmil ederek, yargılamaya devam etmelidir.
506 sayılı Kanunun 4. maddesi ile “işveren; ...sigortalıları çalıştıran ... kişiler...” olarak tanımlanmış olup, hizmet tespitine yönelik davalarda, çalışma ilişkisinin nitelik ve süresinin belirlenmesinde, bu yöndeki işyeri bilgi ve belgelerine ulaşılmada, kısacası, davanın sübutu ve verilen kararın infazı açısından, kim olduğunun bilinmesinde yasal zorunluluk vardır. Aynı zamanda yazılı delil niteliğindeki bildirgenin fiili çalışmayı doğrulayıp doğrulamadığının da tespiti gerekmektedir. Sosyal Güvenlik Kurumu, elde edilecek hükmün sigortalılık hakları yönünden uygulayıcısı konumundadır. İşverenin kim olduğu konusunda kuşku bulunan bu davanın niteliği itibariyle, alınacak ilam; sonuçta, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından infaza ve böylece sigortalının bu hakkının tesciliyle sigorta primlerinin işverenden tahsiline yol açacağından sigortalıyı çalıştıran gerçek veya tüzel kişilere karşı da açılması gerekir.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297’nci maddesinde; “...taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” hükmüne yer verilmiştir. Hükümlerin çelişkiden uzak ve infaza elverişli olması, gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gerekir.
Eldeki dava dosyası kapsamında; İmal Mobilya ünvanlı işyerinin ihtilaf konusu tüm sürelerde davalı Kurum’da işyeri tescil kaydının bulunmadığı, vergi kayıtlarından İmal Mobilya ünvanlı işyerinde mobilya ve halı ticareti faaliyetinden dolayı 10.07.1997-04.02.2005 tarihleri arasında davalılardan müteveffa Kerim İmal’in mükellefiyet kaydının bulunduğu, şahsın ölümü nedeniyle mükellefiyet kaydının sona erdiği, 01.05.2005 tarihinden itibaren de işyerinin davalı ... tarafından devralınmak suretiyle faaliyetlerin sürdürüldüğü anlaşılmakla Mahkemece hükümde davacının İmal Mobilya ünvanlı işyerinde çalıştığının kabulü ile sonuca gidilmiş ise de davacının her bir davalı işveren nezdindeki çalışma süreleri belirtilmeksizin kurulan hüküm; infaz sırasında tereddüde yer verecek nitelikte olduğundan bu durum bozma nedeni yapılmıştır.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda değerlendirme yaparak, öncelikle müteveffa davalı ... İnal’ın 4/c li sigortalı olduğu da belirtilmekle Kerim İnal’a ait sigortalılık şahsi sicil dosyası getirtilmeli, sonrasında yapılacak inceleme ve elde edilecek sonuca göre davalı işyerini çalıştıran her bir gerçek kişi, ihtilaf konusu her bir dönem yönünden ayrı ayrı tespit edilerek infaza elverişli bir karar verilmelidir.
O hâlde, davalı ..., davalı Kurum ve dahili davalılardan ..., ..., ... vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgililere iadesine, 01/06/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.