4. Ceza Dairesi 2019/8946 E. , 2020/3204 K.
"İçtihat Metni"
Sair tehdit suçundan sanık ..."in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-2. cümle, 43/2 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Tufanbeyli Sulh Ceza Mahkemesi"nin 05/03/2012 tarihli ve 2011/112 esas, 2012/59 sayılı kararının 10/04/2012 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın deneme süresi içerisinde 2015 yılı Temmuz ayında işlediği kasıtlı suçtan mahkûm olduğunun ihbarı üzerine hükmün açıklanmasına ve sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-2. cümle, 43/2 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair, Tufanbeyli Asliye Ceza Mahkemesi"nin 07/02/2019 tarihli ve 2018/115 esas, 2019/9 sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"nün 04/12/2019 gün ve 94660652-105-01-13144-2019-Kyb sayılı istemleri, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 13/12/2019 gün ve 2019/123411 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daire"ye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
Dosya kapsamında bulunan adlî sicil kaydına göre, suç tarihinden önce hapis cezasına ilişkin hükümlülüğü bulunmayan sanık hakkında tayin olunan kısa süreli hapis cezasının, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 50/3. maddesindeki “Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir” hükmü uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesinde isabet görülmediği gerekçesiyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Sair tehdit suçundan sanık ..."in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-2. cümle, 43/2 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Tufanbeyli Sulh Ceza Mahkemesi"nin 05/03/2012 tarihli ve 2011/112 esas, 2012/59 sayılı kararının 10/04/2012 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın deneme süresi içerisinde 2015 yılı Temmuz ayında işlediği kasıtlı suçtan mahkûm olduğunun ihbarı üzerine hükmün açıklanmasına ve sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-2. cümle, 43/2 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair, Tufanbeyli Asliye Ceza Mahkemesi"nin 07/02/2019 tarihli ve 2018/115 esas, 2019/9 sayılı kararının, dosya kapsamında bulunan adlî sicil kaydına göre, suç tarihinden önce hapis cezasına ilişkin hükümlülüğü bulunmayan sanık hakkında tayin olunan kısa süreli hapis cezasının, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 50/3. maddesindeki “Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş
yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir” hükmü uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesinde isabet görülmediği gerekçesiyle, kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Sair tehdit suçundan sanık ... hakkında, Türk Ceza Kanunu"nun 106/1-2. cümle, 43/2 ve 62. maddeleri uyarınca hükmolunan 1 ay hapis cezasının, TCK’nın 50/3. maddesi uyarınca, aynı Kanunun 50/1. maddesinde belirtilen seçenek yaptırımlara çevrilmesinin gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilebilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu"nun 14.11.1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağan üstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir. (Ceza Genel Kurulu"nun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kesinleşen bu karar veya hükümlerdeki aykırılıklar başka suretle giderilmesi mümkün olmadığı takdirde, ikincil ve olağanüstü nitelikte olan kanun yararına bozma yasa yoluna konu edilebilecektir.
CMK’nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddelerinde, hüküm ve kararlarda, başvurulacak kanun yolu, başvurunun yapılacağı merci, yöntemi ve başvuru süresinin hiçbir tereddüte yer vermeksizin açıkça belirtileceği hükümlerine yer verilmiş olup, bu hükümlere aykırılık aynı Kanunun 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedeni oluşturacaktır. Bu bildirimlerdeki temel amaç sujelerin başvuru haklarını etkin bir biçimde kullanmalarının sağlanması, bu eksiklik nedeniyle hak kayıplarına yol açılmamasıdır. Ancak burada dikkat edilecek veya eski hale getirme nedeni oluşturacak husus, eksik veya hatalı bildirim nedeniyle bir hakkın kullanılmasının engellenip
engellenmediğinin belirlenmesidir. Bildirimdeki eksikliğin yol açtığı bir hak kaybı bulunmamakta ise, bu durum eski hale getirme nedeni oluşturmayacaktır. CMK"nın 264. maddesinde ise, kabul edilebilir bir kanun yolu başvurusunda kanun yolunun veya mercide yanılgının, başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağı, bu hâlde başvurunun yapıldığı merci tarafından, başvurunun derhâl görevli ve yetkili mercie gönderilmesi gerektiği hükmüne yer verilmiştir.
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun "Kararların Açıklanması Ve Tebliği " başlıklı 35. maddesi;
"1) İlgili tarafın yüzüne karşı verilen karar kendisine açıklanır ve isterse kararın bir örneği de verilir.
2) Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, (…) (1) hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur. (1)
3) İlgili taraf serbest olmayan bir kişi veya tutuklu ise tebliğ edilen karar, kendisine okunup anlatılır." biçimindedir.
İncelenen dosyada; sanık ... hakkında, 07.09.2011 tarihli sair tehdit ve hakaret eylemleri nedeniyle cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı, yargılama neticesinde Tufanbeyli Sulh Ceza Mahkemesi"nin 05/03/2012 tarihli ve 2011/112 esas, 2012/59 sayılı kararıyla sanığın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-2. cümle, 43/2, 125/3-a, 125/4 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 ay ve 11 ay 20 gün hapis cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın 10/04/2012 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın deneme süresi içerisinde 2015 yılı Temmuz ayında işlediği kasıtlı suçtan mahkûm olduğunun ihbarı üzerine, Tufanbeyli Asliye Ceza Mahkemesi"nin 07/02/2019 tarihli ve 2018/115 esas, 2019/9 sayılı kararıyla hükümlerin açıklanmasına ve sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-2. cümle, 43/2, 125/3-a, 125/4 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 ay ve 11 ay 20 gün hapis cezalarıyla cezalandırılmasına hükmedildiği, kararın sanık ve katılanların yokluğunda verildiği, katılanlara karar tebliğinin yapıldığı, karar tarihinde Kozan M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu"nda başka suçtan tutuklu/hükümlü olarak bulunan sanığa ise kararın, 18.02.2019 tarihinde ceza infaz kurumunda tebliğ edildiği, yine, Tufanbeyli Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 13.02.2019 tarihli ve 2018/274 esas, 2019/22 sayılı kararıyla kısıtlanan ve hakkında velayet altında bırakılma kararı verilen sanığın velisi Mustafa Gökdemir"e kararın 07.05.2019 tarihinde tebliğ edilmesinin ardından, hükümlerin 15.05.2019 tarihinde kesinleştirildiği ve sair tehdit suçundan hükmedilen hapis cezasının kanun yararına bozma talebine konu edildiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
Hükmün açıklandığı tarihte başka suçtan Kozan M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu"nda bulunan sanığa, cezaevi kanalıyla da temyiz dilekçesi verilebileceğinin yasa yolu bildiriminde ve açıklamada belirtilmediği, bu suretle kanun yolu başvuru hakkının kullanılmasında sanıkta yanılgı oluşturulduğu, yine sanığa ceza infaz kurumunda 18.02.2019 tarihinde yapılan tebligatın, CMK"nın 35/3. maddesine göre, söz konusu kararın kendisine okunup anlatılarak tebliğ edilmemesi nedeniyle usulsüz olduğunun anlaşılması, Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 06.03.2007 tarihli ve 2007/6-13 esas, 2007/54 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, kanun yoluna başvuru hakkının kişiye bağlı haklardan olması ve 7201 sayılı Kanun"un 11/1-son maddesi uyarınca mahkeme kararlarının bizzat sanığa tebliğ edilmesinin gerekmesi, ikincil ve olağanüstü nitelikte olan kanun yararına bozma yasa
yoluna da ancak, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde başvurulabilmesi karşısında; anılan kararın sanık ..."e yöntemince tebliğ edilmesi ve sonraki işlemlerin mahallinde yerine getirilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1)Tufanbeyli Asliye Ceza Mahkemesi"nin 07/02/2019 tarihli ve 2018/115 esas, 2019/9 sayılı kararına yönelik, CMK"nın 309. maddesi koşullarını taşımayan KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN BU AŞAMADA REDDİNE,
2)Dosyanın, sanık ..."e kararın yöntemince tebliği için mahalline gönderilmesine, sonraki işlemlerin mahallinde Mahkemesince yerine getirilmesine, 13/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.