8. Hukuk Dairesi 2009/5964 E. , 2010/1568 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
... ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Bandırma 2.Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 19.03.2009 gün ve 196/41 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi bir kısım davalılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, dava konusu 124 ada 18 parsel sayılı taşınmazı 1955 yılından beri tasarruf eden... isimli kişiden 13.1.1987 tarihinde satın ve devraldığını, kadastro öncesi ve sonrasında eklemeli olarak malik sıfatıyla zilyet olması sebebiyle tapu kaydının iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Bir kısım davalılar, hak düşürücü sürenin geçtiğini, dava konusu taşınmazın davacıya satışının söz konusu olmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kabulüne ve 124 ada 18 parselin tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalılardan ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu 124 ada 18 parsel, kadastro yoluyla Mart 1943 tarih ve 29 sıra numaralı tapu kaydı uygulanarak 30.5.1970 tarihinde ... adına tesbit edilmiş, 21.9.1970 tarihinde kesinleşen tutanağa istinaden adı geçen adına sicil oluşmuştur.
Davacı dava dilekçesinde, dava konusu 124 ada 18 parsel sayılı taşınmazın dava dışı 19 parsel sayılı taşınmaz ile birlikte Bandırma Sulh Hukuk Mahkemesinin 1955/396 Esas sayılı dosyasında ortaklığın giderilmesi davası sonucunda 59.88 m2 yüzölçümlü olarak ihale suretiyle... isimli şahsa satıldığını, o tarihden sonra bu kişinin tasarrufunda bulunduğunu, bilahare her iki taşınmazı da 13.1.1987 tarihinde satın ve devraldığını, malik sıfatıyla eklemeli zilyetliğinin devam ettiğini, ne var ki 1970 yılında yapılan kadastro çalışmalarında 1954 yılında ölen ... adına tesbit edildiğini bildirmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamalara göre davacının davada 1955 yılında başlayan tesbit öncesi ve tespit sonrası eklemeli zilyetlik ile 713/2 maddesindeki ölüm sebebine dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Tespit öncesi sebep bakımından; dava konusu taşınmaza ait tutanak 21.09.1970 tarihinde kesinleştiğine, davanın açıldığı 07.08.2007 tarihine kadar 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde yazılı bulunan 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiğine göre bu sebep bakımından mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulü yoluna gidilmiş olması doğru olmamıştır. Bundan ayrı, kadastrodan önceki zilyetlik tespitin yapılmasıyla kesintiye uğrar ve tespitten sonra yeniden işlemeye başlar.
Tespit sonrası zilyetliğe gelince; davacı, dava konusu taşınmazın kayıt maliki ...’un 1954 yılında öldüğünü, bu tarihten dava tarihine kadar eklemeli olarak taşınmazı 20 yılı aşkın süre ile tasarruf ettiğini, tapuda intikalin de sağlanmadığını açıklayarak TMK.nun 713/2. maddesinde yazılı ölüm sebebine de dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. TMK.nun 713/2. maddesine göre zilyetlikle kazanma için diğer koşulların yanında, kayıt malikinin ölüm tarihi tutanağın kesinleştiği tarihten önce olduğuna göre tespitin kesinleştiği tarihten intikal tarihine kadar 20 yıllık kazanma süresinin de geçmiş olması gerekmektedir. Dosya arasında yer alan mirasçılık belgesine göre kayıt maliki ... 18.01.1954 tarihinde ölmüştür. Tapuda mirasçıların adlarına intikal yaptırmış olmaları kazanmayı sağlayan zilyetliği keser. Kazanma süresi ve koşullarının intikal tarihine kadar gerçekleşmiş olması gerekir. Somut olayda, kayıt maliki adına sicilin oluştuğu 21.9.1970 tarihinden tapuda mirasçıları adlarına intikalin yapıldığı 24.03.1988 tarihine kadar TMK.nun 713/2. maddesinde yazılı 20 yıllık kazanma süresi dolmamıştır. Mahkemece, TMK.nun 713/1-2. maddeleri gereğince kazanma koşullarının davacı yararına gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken 20 yıllık kazanma süresinin dolduğu görüşüyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Kabule göre de; TMK.nun 713/2. maddesi aynı maddenin birinci fıkrasına yollamada bulunmak suretiyle bir düzenleme getirmiştir. Bu tür davalarda davanın başarıya ulaşması halinde gerek yasal hasım durumunda bulunan Hazine ve diğer kamu tüzel kişileri ve gerekse tapu iptali ve tescil davalarında kayıt malikinin mirasçıları harç, avukatlık ücreti ve diğer yargılama giderlerinden sorumlu tutulamazlar. Mahkemece bu husus nazara alınmaksızın tapu iptali ve tescil davası ile ilgili harç, avukatlık ücreti ve diğer yargılama giderlerinin davalılara yükletilmiş olması da doğru değildir (HGK.nun 17.02.2010 T. ve 2010/8-58 E. 2010/78 s.Kararı).
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... vekillerinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 889,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden bir kısım davalılara iadesine 05.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.