14. Hukuk Dairesi 2015/13845 E. , 2018/3480 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 23.10.2012 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi (yıkım) talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 30.10.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, sağlığa zarar verdiği iddiası ile davalı GSM şirketlerine ait baz istasyonlarının kaldırılması isteğine ilişkindir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile, dava konusu... Cad. No:36 ...adresinde bulunan orta refüje konulan baz istasyonunun kaldırılmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Baz istasyonları, 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanununun 37. maddesi gereğince Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunu tarafından bu konuyu düzenleyen Yönetmelikteki yer, ölçü ve limit değerlere göre verilen güvenlik sertifikası gereğince kurulan, günümüzde haberleşme ve iletişimin sağlanmasında önemli bir yeri olan, genel olarak alıcı/verici antenleri sayesinde elektromanyetik dalgaları (sinyalleri) alma ve gönderme işlemi yapan sistemlerdir. Konuşmanın az olduğu kırsal alanlarda 35 km’lik, konuşma trafiğinin daha yoğun olduğu şehir merkezlerinde ise 1-2 km’lik bir mesafe içinde hizmet verebilen, çıkış güçleri oldukça düşük olan cihazlardan oluşmaktadır.
Ulaşılan son teknolojik gelişmelere göre, telefonla haberleşme ve iletişimin sağlıklı ve verimli olarak gerçekleştirilebilmesi için baz istasyonlarının bal peteği benzeri hücresel bir yapıda ve her bir peteğin içinde de en az bir baz istasyonu bulunacak şekilde kurulması zorunludur. Her bir istasyon kapasitesi itibariyle belirli sayıda abonenin haberleşmesini sağlayabileceğinden nüfusun yoğun olduğu yerleşim merkezlerinde daha çok sayıda baz istasyonu kurulması gerekmektedir. Şehirlerin dışına çıkartılmaları halinde hücresel yapı bozulacağından haberleşme ve iletişimin sağlanabilmesi için gerek baz istasyonlarından abonelere gerekse abonelerden baz istasyonlarına karşılıklı olarak gereğinden çok yüksek elektromanyetik dalgalar gönderilmek zorunda kalınacak, toplum sağlığı olumsuz yönde etkilenecektir.
Diğer taraftan, 05.11.2008 tarihli ve 5809 sayılı “Elektronik Haberleşme Kanunu” ve bu kanun gereğince çıkartılan 21.04.2011 tarihli 27912 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan “Elektronik Haberleşme Cihazları Güvenlik Sertifikası Yönetmeliği” uyarınca baz istasyonlarının sağlığa zarar vermeyecek şekilde; nerede, nasıl, hangi ölçü ve limitler dahilinde kurulacağını belirleme ve kurallarını koyma işlemleri, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanlığının (BTK) görev ve yetkisindedir.
İnsan sağlığına etkileri konusunda başta Dünya Sağlık Örgütü olmak üzere, Uluslararası İyonlaştırmayan Radyasyondan Koruma Komisyonu (ICNIRP), Elektrik Elektronik Mühendisleri Enstitüsü (IEEE) gibi bir çok uluslararası kuruluşun yapmış oldukları çalışmaların neticesinde bir takım sınır değerler belirlenmiştir.
BTK tarafından yürürlüğe konulan yönetmelikte, Türkiye’de geçerli olacak sınır değerleri; İngiltere, Amerika, Kanada, ICNIRP ve Avrupa Birliğinin kabul ettiği değerin yaklaşık 1/4"ü olarak kabul edilmiştir.
Sağlığa zarar verdiği iddiası dışında baz istasyonlarının sertifikada belirtilen limit değerlere ve güvenlik mesafesine uygun olarak kurulmadığı, başlangıçta uygun kurulsa dahi sonradan sertifikadaki limit değer ve güvenlik mesafelerine aykırı davranıldığı gerekçesiyle kaldırılmasına ilişkin talep ve itirazların ilgili mevzuat gereğince BTK’ya yapılması gerekmektedir. Bu kurumun uygulamalarına ve kararlarına karşı da idari yargıda dava açılmalıdır. Keza davacı, baz istasyonunun limit değerlere ve güvenlik mesafelerine uygun olmasına rağmen zararlı olduğunu iddia ediyorsa, idari yargıda idareye karşı yönetmeliğin iptali davası açması gerekir.
Adli yargıda görülecek davalarda ise davanın kabul edilebilmesi için öncelikle baz istasyonunun yönetmelikte belirtilen limit değerlere uygun bulunmadığı ve sağlığa zarar verdiğine ilişkin iddiaların kanıtlanması gerekir.
Bunun için, öncelikle ölçümleri yapacak olan bilirkişilerin nasıl seçilmesi gerektiği hususunun açıklığa kavuşturulması gerekir.
21.04.2011 tarihli 27912 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan “Elektronik Haberleşme Cihazları Güvenlik Sertifikası Yönetmeliği”nin 12. maddesi gereğince, bu Yönetmelikte yer alan güvenlik mesafelerinin ölçümünün üniversitelerin elektrik-elektronik, haberleşme, fizik mühendisliği, fizik lisansı veya elektromanyetik dalgalar ile ilgili dersleri alarak teknik bölümlerin birinden veya meslek yüksek okulu ile liselerinin elektrik, elektronik haberleşme teknolojisi (telekomünikasyon, haberleşme, haberleşme teknolojisi, elektronik haberleşme), elektronik teknoloji (elektrik-elektronik, elektrik elektronik teknikerliği, elektronik, endüstriyel elektronik) bölümlerinden mezun olan personel tarafından, ölçüm işlemlerinin ise ölçüm sertifikası almış personel tarafından yapılabileceği; aynı maddenin ikinci fıkrası uyarınca, Kurum tarafından çıkarılan “Elektromanyetik Alan Ölçüm Sertifikası Alınmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ”in; 4. maddesinde sertifika başvurusu yapacakların nitelikleri; 5. maddesinde kurs süresi ve zamanı; 6. maddesinde kursun içeriği; 10. maddesinde ise elektromanyetik alan ölçüm sertifikası verilmesi ve iptali usulü düzenlenmiştir.
Dairemizin yukarıda belirtilen ilkeleri doğrultusunda dava konusu baz istasyonunun yönetmelikte belirtilen limit değerlere ve güvenlik mesafesine uygun olup olmadığı, davacının sağlığına zarar verip vermediği konusunda tarafların göstermiş oldukları deliller toplanıp yine yukarıda açıklanan Yönetmelik ve Tebliğ hükümleri dikkate alınarak belirlenecek uzman bilirkişiler marifetiyle keşif yapılarak alınacak bilirkişi raporları ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Baz istasyonlarının uzun vadede sağlığa zarar vereceği/verebileceği, baz istasyonlarından psikolojik olarak etkilenildiği/etkilenileceği vs. şeklindeki kanıtlanması mümkün olmayan soyut iddialarla açılan davaların dinlenmesi mümkün değildir.
Somut olaya gelince; mahkemece 03.09.2014 tarihinde mahallinde yapılan keşif sonucu hazırlanan bilirkişi kurul raporunda, ""istasyon için Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan güvenlik sertifikası alındığını, gerek bilimsel çalışmalar, gerekse somut olguda, baz istasyonunun psikolojik sağlığı doğrudan doğruya etkileyici psikofizyolojik etkisi bilimsel olarak gösterilememiş olmasına rağmen, bina sakinlerinin algılamaları ve sosyal yaşamları olay nedeniyle olumsuz şekilde etkilendiğinden, bu vakada olayın psikolojik etkisinden bahsedebileceği, yapılan bilimsel çalışmalarda ve yayınlanan makalelerde baz istasyonlarının insan sağlığını doğrudan etkileyici bir olgu olmadığı, yapılan ölçümlerin belirtilen sınırların altında olduğu ve bu sonuca göre insan sağlığına doğrudan etkisinin bulunmadığı"" belirtilmiş olmasına rağmen, mahkemece davanın kabulüne karar verilerek dava konusu baz istasyonun kaldırılması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.05.2018 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun olup, özellikle dava konusu baz istasyonunun konumu ve davacı tarafa yakınlığı itibariyle insan sağlığına ve yaşam hakkına zarar verdiği ve anılan baz istasyonunun sökülüp götürülerek daha uygun alanda tesis edilebileceği belirlenmek ve benimsenmek suretiyle davanın kabul edilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığından hükmün onanması görüşüyle sayın çoğunluğun bozma kararına iştirak edemiyorum.