8. Hukuk Dairesi 2009/6819 E. , 2010/1512 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil İstemli
... ve müşterekleri ile Hazine ve ... aralarındaki dava hakkında Alanya 3.Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 13.03.2008 tarih ve 313/146 sayılı hükmün Dairenin 16.10.2008 gün ve 4173/4923 sayılı ilâmiyle bozulmasına karar verilmişti. Davacılar vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, müvekkillerinin miras bırakanı olan ... tarafından yapılan imar-ihya, miras yolu ile intikal ve kazanmayı sağlayan zilyetlik nedenlerine dayanarak dava dilekçesinde mevkii ve sınırları yazılı bulunan tahminen 25 dönüm yüzölçümündeki taşınmazın vekil edenleri adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılardan Hazine vekili, dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu açıklayarak davanın reddini savunmuş; diğer davalı ..., usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, Fen Bilirkişisi ..."ün tanzim ettiği 18.01.2008 tarihli krokide (A) harfi ile gösterilen 17.384,61 m2 yüzölçümündeki taşınmaz bölümü ile ilgili olarak davacılar yararına kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, bu kısmın davacılar adına eşit olarak tapuya tesciline, davacıların fazlaya ilişkin istemlerinin reddine dair verilen 13.03.2008 tarih, 2005/313 E-2008/146 K. sayılı hüküm davalılardan Hazine vekilinin temyizi üzerine, Dairenin 16.10.2008 tarih, 2008/4173 E-4923 K. sayılı ilâmı ile, “... Davacılar açmış oldukları bu davada uyuşmazlık konusu yerin kendilerine miras bırakanları babaları Nedim’den kaldığını ileri sürmüş iseler de, herhangi bir paylaşımdan söz etmemişlerdir. Dosya arasında bulunan veraset belgesine göre, miras bırakan Nedim 15.08.1988 tarihinde vefat etmiş olup, geriye davacılarla birlikte dava dışı Zekiye Işık’ı bırakmıştır. Miras bırakanın terekesi ölüm tarihi itibariyle TMK’nun 701 ve 702. maddeleri gereğince elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi bulunduğuna, mirasçılardan Zekiye’nin dava tarihinden önce öldüğü ve mirasçı olarak geriye sadece davacıları bıraktığı ileri sürülmediğine ve dava açmak da tasarrufî bir işlem olduğuna göre, davanın Nedim’in tüm mirasçıları tarafından birlikte açılması gerekir. Bu birliktelik dava açılırken sağlanamamış ise, daha sonra sağlanması mümkün değildir. Dolayısıyla; kamu düzeninden olan dava koşulu yerine getirilmeden açılan davanın bu nedenle reddi gerekirken davanın esası hakkında karar verilmesi isabetsiz olup, usul ve yasaya aykırıdır...” denilerek bozulmuş; bu kez davacılar vekili, miras bırakan Nedim’in mirasçılarından Zekiye Işık’ın 26.10.2002 tarihinde çocuksuz ve bekâr olarak öldüğünü, davacılar dışında başka mirasçılarının bulunmadığını, davanın Nedim’in tüm mirasçıları tarafından birlikte açıldığını belirterek bozma kararının düzeltilmesi isteminde bulunmuştur.
Davacılar vekilinin karar düzeltme talebini içeren dilekçesinde bahsedilen, ancak dilekçeye eklenilmediği için Dairenin geri çevirme yazısı ile getirtilen Alanya Sulh Hukuk Mahkemesinin 31.12.2002 tarih, 2002/1223 E-1254 K. sayılı mirasçılık belgesine göre ... mirasçılarından olan Zekiye Işık dava açılmadan önce 26.10.2002 tarihinde bekâr olarak vefat etmiş ve geride mirasçı olarak davacıları bırakmıştır. Bu durumda davacılar vekilinin karar düzeltme talebinin kabulüyle davanın tüm mirasçılar tarafından birlikte açıldığı anlaşıldığından dava koşuluna ilişkin Dairenin 16.10.2008 tarih, 2008/4173 E-4923 K. sayılı bozma ilâmı KALDIRILARAK davalı Hazine vekilinin hükmün esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine geçilmiştir.
Mahkeme tarafından her ne kadar davacılar yararına kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesi ile yazılı olduğu şekilde davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli bulunmamaktadır.Kadastro Müdürlüğünün 26.05.2006 tarihli karşılık yazısı ve ekindeki paftaya göre dava konusu taşınmaz 1959 yılında tamamlanan kadastro çalışmalarında kayalık olarak tespit dışı bırakılan yerde bulunmaktadır. Böyle bir yer ancak 3402 sayılı Kadastro Kanununda yazılı koşullar altında ihya edilip kültür arazisi haline getirilmesi ve bu olgunun tamamlandığı tarihten itibaren 20 yıldan fazla süre ile tasarruf edilmiş olması halinde kazanılabilir. Davacılar vekili de, dava dilekçesinde müvekkillerinin miras bırakanları ...’ın taşınmazı imar-ihya ettiğini ileri sürmüş, ancak yapılan keşiflerde dinlenilen yerel bilirkişiler ve davacı tanıkları imar-ihyadan bahsetmeksizin yalnızca zilyetliği bildirmişlerdir. Bunun yanı sıra ilk keşfe katılan Kontrol Memuru Bilirkişi İbrahim Kurum’un 14.06.2005 tarihli raporunda taşınmazın toplam yüzölçümü 25.420,02 m2 olarak ve herhangi bir ayırım yapılmaksızın bildirilmiş, ikinci keşfe katılan Kadastro Teknisyeni Bilirkişi Murat Ataş"ın 12.12.2006 tarihli raporunda yine toplamı aynı miktarda olmakla birlikte taşınmazın tarım arazisi özelliğini taşıyan ve (A1) harfi ile gösterilen bölümünün 9.497,10 m2 ve tarım arazisi özelliğini taşımayan ve ( A2 ) harfi ile gösterilen bölümünün 15.922,92 m2 olduğu, üçüncü keşfe katılan Kadastro Teknisyeni Bilirkişi ...’ün 18.01.2008 tarihli raporunda ise, yine toplamda aynı miktarda olan taşınmazın tarım arazisi özelliğindeki ve ( A ) harfi ile gösterilen bölümünün 17.384,61 m2, tarım arazisi özelliği taşımayan ve ( B ) harfi ile gösterilen bölümünün 7.289,39 m2 , yolda kalan bölümünün ise 746,02 m2 miktarında olduğu ifade edilmiştir. Bilirkişi raporları arasındaki bu çelişkiler ve farklılıklar üzerinde durulmamış ve son bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulmuştur. Bu şekilde yapılan uygulama ile karar verilmesi doğru olmamıştır.
Dava konusu taşınmaz imar-ihya yolu ile edinilebilecek yerlerden olduğundan ihyasının yapılmasına hangi tarihte başlandığının, ne şekilde sürdürüldüğünün ve hangi tarihte tamamlandığının, tamamlama tarihinden itibaren 20 yıllık kazanma süresinin hesaplanması gerektiğinin ve dava tarihinden geriye doğru 20 yıl önce ne nitelikte kullanıldığının, üzerinde zilyetlik yolu ile tasarrufta bulunulup bulunulmadığının belirlenmesi gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için tespit dışı bırakılma tarihi olan 1959 yılından sonra dava tarihine göre 20-25 yıl öncesine ait ( 1980-1985 yılları arası ) 1/20.000 veya 1/25.000 ölçekli iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğrafları dosyada yer almalı ve bu fotoğraflar stereoskop altında incelenmelidir. Bu inceleme sonucunda arazinin üç boyutlu olarak görülmesi, taşınmazın sınırlarının belirlenmesi ve ekilmeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılabilmesi mümkün olacaktır. (Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınlarından Doç. Dr. Mahmut Yüksel’in Toprak Etüd ve Haritalama Kitabının 1995 yılı baskısı sh:53 )
Hava fotoğraflarından yararlanmanın amacı; az önce de açıklandığı gibi, taşınmazın sınırlarının ve üzerinde hangi tarihte zilyetlik yoluyla tasarrufta bulunulmaya başlandığının belirlenmesidir. Hava fotoğraflarının stereoskopik olması ve stereoskop aleti altında incelenmesi, taşınmazın üç boyutlu olarak görülmesi ve uygulanan haritaya göre hangi tarihte zilyetliğe başlandığının tespiti gerekir.
Mahkemece yapılacak iş; izah edildiği gibi, dava tarihine göre 20-25 yıl öncesine ait iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarını usulüne uygun bir biçimde yetkili mercilerden getirtmek ve uzman bilirkişiler marifetiyle mahallinde yapılacak keşfi müteakip taşınmazın yeri ve hudutları belirlendikten sonra hava fotoğraflarını stereoskop aleti altında inceletmek ve sınırları itibariyle dava tarihinden geriye doğru 20 yıl önce zilyet edilip edilmediğini belirlemek olmalıdır.Ayrıca dava konusu taşınmazın keşfi izlemeye ve infaza elverişli krokisi yanında niteliği bakımından açıklayıcı olması için HUMK’nun 366. maddesine göre topoğrafik haritasının çıkarılması, taşınmazı gösterir fotoğrafların mahalline götürülecek bilirkişiler marifetiyle elde edildikten sonra hakim tasdikli olarak dosya arasına alınması ve temyiz incelemesinde göz önünde bulundurulması gerekir. Bunun yanı sıra 3402 sayılı Yasanın 14. maddesindeki kısıtlamalar bakımından davacılar için yapılan araştırmada Tapu Müdürlüğünce baba adlarının ve doğum tarihlerinin bildirilmesi halinde istenilen hususun cevaplandırılabileceği ifade edilmesine rağmen bu araştırma için yeniden Tapu Müdürlüğüne müzekkere yazılmaması ve miras bırakanın ölüm tarihinden sonra dava tarihi itibariyle davacıların bağımsız olarak 20 yıllık zilyetlik süresini doldurmadıkları hususu dikkate alınarak miras bırakan ... için de miktar araştırması yapılmaması doğru olmamıştır. Eksik inceleme ile karar verilemez.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 32,30 TL peşin harcın istek halinde karar düzeltme isteyen davacılara iadesine 01.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.