10. Hukuk Dairesi 2018/6622 E. , 2020/962 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye
Mahkemesi Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalılar ve fer"i müdahil vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esasdan reddine karar verilmiştir.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalılar ve fer"i müdahil vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı 2007 yılının 3. ayından 2012 yılının 5. ayına kadar davalılara ait iş yerinde çalıştığının tespitini talep etti.
II-CEVAP
Davalı Kurum vekili kurum kayıtlarında davalılara ait kayıtlı bir iş yerinin bulunmadığı, davacının talep ettiği dönemde başka iş yerlerinden bildiriminin bulunduğu, davacının talebinin kabul edilmesinin mümkün olmadığı, davalılar ... ve ... vekili ise; davacının yardıma muhtaç olması sebebiyle ..."nın sahibi olduğu tarla içinde bulunan evde kalmasına izin verdiğini, davacı ile aralarında hizmet ilişkisinin bulunmadığını, ... yönünden davanın husumetten reddine karar verilmesi gerektiğini iddia ederek, davanın reddini savunmuşlardır.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesi, davanın kabulüne, davacının 12.03.2007-30.04.2012 tarihleri arasında bildirimi yapılan çalışmalar dışlandığında 1480 gün çalıştığının tespitine karar vermiştir.
B-BAM KARARI
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararını usul ve yasaya uygun bularak istinaf başvurusunun esasdan reddine karar vermiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı Kurum vekili Bölge Adliye Mahkemesi kararının yerinde olmadığı, eksik inceleme ile hüküm kurulduğu, davacının çalışmasını ispatlayamadığı, davalılar ... ve ... vekili ise davacının ihtiyacı olduğu için kendi arazilerinde bulunan evde kalmasına izin verdiklerini, davacının hizmet akdine dayalı bir çalışmasının bulunmadığını beyanla kararın bozulmasını istemişlerdir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanun"un 86/9. maddesidir. 506 sayılı Kanun"un 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzenine ilişkin olması nedeni ile özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanması gerektiği özellikle göz önünde bulundurulmalıdır.
Somut davada; Davacı davalıya ait iş yerinde 2007 yılının 3. ayından 2012 yılının 5. ayına kadar çalıştığının tespitini talep etmiş, mahkemece davacının 12.03.2007-30.04.2012 tarihleri arasında bildirimi yapılan çalışmalar dışlandığında 1480 gün çalıştığının tespitine karar verilmiştir. Davacıya ait hizmet cetvelinin incelenmesinden 21.11.2007-29.08.2008, 14.07.2009-12.10.2009 ve 01.05.2012-31.12.2012 tarihleri arasında dava dışı başka iş yerlerinden bildiriminin bulunduğu, davalılara ait tescilli bir iş yerinin bulunmadığı, davacının 12.03.2007 tarihinde isteğe bağlı sigortalı olmak için başvuru yaptığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, davacının talep konusu dönemde bildirimi yapılan çalışmalar dışlanarak kesintisiz olarak davalılar yanında çalıştığı kabul edilmiş olmasına rağmen dava dışı işyerlerinden yapılan bildirimlerin dışlanmasının çelişkiye neden olduğu açıktır. Talep edilen dönemde bildirilen dava dışı işyerindeki çalışmaların iptali gerçekleşmeden çalışmanın kesintisiz olduğunun kabul edilemeyeceği aksi halde de hak düşürücü sürenin söz konusu olacağı anlaşılmaktadır. Bu nedenle mahkemece, davacı adına bildirim yapılan dava dışı farklı işverenlerin de hak alanını da ilgilendirdiği gözetilerek HMK 124. maddesi gereği husumet yöneltmesi için davacıya mehil verilmeli; usulüne uygun şekilde katılım sağlandıktan sonra onlarında gösterecekleri bütün deliller toplandıktan sonra, yapılacak değerlendirme sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar ve fer"i müdahil Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esasdan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10.Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, dosyanın kararı veren İlk derece Mahkemesine gönderilmesine, Üye ..."ün muhalefetine karşı Başkan ..., Üyeler ..., ... ve ..."nın oylarıyla ve oyçokluğuyla 11/02/2020 gününde karar verildi.
(M)
MUHALEFET ŞERHİ
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle; isteme konu edilen dönemde, dava dışı işverenlere ait işyerlerinden yapılmış olan bildirimlerin sahteliği konusunda bir iddia olmadığı gibi bu sahteliğe dayalı olarak davalı kurumca yapılmış bir iptal işleminin de bulunmaması; giderek, Anayasamızın 36. maddesinde yer alan “Herkes, meşru bütün vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak, iddia ve savunma hakkına sahiptir” hükmü ile HMK"nun 24. madde hükümleri uyarınca hiç kimse yargı mercileri önünde davacı olarak dava açmaya zorlanamayacağı gibi, kendi leh veya aleyhine dava açmaya da icbar edilemeceği ilkesi gözetildiğinde; keza, davacı isteminin bildirimli çalışmalar hariç eksik çalışma sürelerinin belirlenmesine yönelik olması ve İlk Derece Mahkemesi ile İlgili Bölgle Adliye Mahkemesi Dairesinin bu kapsamda yapılan değerlendirme ve incelemeye göre karar vermiş olması karşısında, Dairenin bozma kararına iştirak etmiyorum.
Yukarıda açıklanan nedenlerle çoğunluk görüşüne katılmayarak, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının ONANMASI gerektiğini düşünüyorum.