Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus yolla takip yapılmış,örnek 10 numaralı ödeme emri 08.08.2007 tarihinde borçluya tebliğ edilmiştir.Borçlu ise İİK.nun 168/5.maddesinde öngörülen yasal 5 günlük süreden sonra 24.09.2007 tarihinde İcra Mahkemesine yaptığı başvuruda, ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğunu ileri sürerek borca itiraz etmiştir.
Borçlu tarafından itiraz dilekçesi ekinde sunulan belgede alacaklı tarafından ibra edildiğinin açıklandığı, alacaklı ya da vekilinin yargılamaya katılmadığı tespit edilmiş mahkemece başka bir inceleme yapılmaksızın anılan belgenin İİK. nun 169/a maddesinde sayılan belgelerden olmadığı nedeni ile itirazın reddedildiği anlaşılmıştır.
Bu belgede her ne kadar takip dayanağı senede açık atıf yok ise de, alacaklı tarafından borçlunun bononun vade tarihini de kapsar şekilde 28.07.2007 tarihinden öncesi için ibra edildiği görülmektedir.
İtirazın içeriği gözetilerek incelemenin İİK.nun 169/a-3 maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı kanunun 68/a maddesi hükmüne göre yapılması zorunludur. Mahkemece yapılacak iş, İİK.nun 68/a maddesi gereğince alacaklıya ibra belgesi eklenerek meşruhatlı davetiye çıkarılması duruşmaya gelmediği taktirde icra takibinin geçici olarak durdurulacağına karar verileceğinin davetiyeye yazılması, duruşmaya geldiği ve imzanın inkarı halinde yöntemince örnek imzaları alınarak bilirkişi incelemesi ile sonuca gidilmesinden ibarettir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.
Ancak; borçluya ödeme emrinin 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi uygulanmak suretiyle tebliğ edilmek istenildiği anlaşılmaktadır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memuruna imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmü yer almaktadır. Madde bu haliyle iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır.Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Tüzüğünün 28. maddesinin birinci fıkrasında; “Muhatap veya adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak kendisinin imzalaması gerekir.” hükmü öngörülmüştür.
Burada Tüzüğün 28. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Buna göre tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, buna tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisi ne imzalatacaktır. Ancak bu şekilde yapılan işlemin usulüne uygun olup olmadığı, Hakim tarafından denetlenebilir.
Muhatabın tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak; maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir.Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün tespiti halinde ise Tüzüğün 28. maddesinin 2., 3., 4. fıkraları gereğince işlem yapılacaktır.
Bu itibarla; Tüzüğün 28. maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, şayet imzadan çekinmeleri halinde bu husus da belirtilerek; muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği “tevsik edilmeden”, Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve Hakimin denetimini sağlayacaktır.
21. maddeye göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, iki numaralı fişin yani ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır. ( HGK. nun 25.01.2006 tarih ve 2005/2-772/17 sayılı kararı)
Somut olayda tebliğ işleminin, muhatabın tevziat saatinde adreste bulunmadığı nedeni ile tebligatın mahalle muhtarı imzasına teslim edilip 2 nolu formülün kapısına yapıştırılarak komşusu M. A..’ye haber verildiği, komşunun imzadan imtina ettiği belirtilmek suretiyle yapıldığı görülmüştür.
Görüldüğü gibi tebliğ memuru, muhatabın gösterilen adreste geçici ve kısa süreli bulunmama sebebini aynı binada oturan komşusu M. A..’den soruşturarak, beyanını tebliğ belgesine yazmış, beyanı yapanın imzadan çekinmesi nedeniyle bu ciheti de şerh ve kendi imzası ile tasdik ettikten sonra; muhtara tebliğ ve 2 nolu fişin kapıya yapıştırılması işlemlerini tamamlamıştır.
Bu durum karşısında sözü edilen tebligat usulüne uygun olduğundan borçlunun icra mahkemesine itirazı tebliğ tarihine göre yasal süreden sonradır. O halde istemin süre aşımı nedeniyle reddi yerine esasının incelenerek yazılı gerekçe ile reddi isabetsiz ise de sonuçta istem reddedildiğinden sonucu doğru Mahkeme kararının onanması gerekmiştir.
SONUÇ :Borçlunun temyiz itirazlarının reddi ile sonucu doğru mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.438. maddeleri uyarınca (ONANMASINA), 14.00.YTL. onama harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 23/09/2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.