Esas No: 2022/5209
Karar No: 2022/8651
Karar Tarihi: 07.06.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/5209 Esas 2022/8651 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2022/5209 E. , 2022/8651 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : ... 4. İş Mahkemesi
Dava, davacının 01.10.2002-16.03.2009 tarihleri arasında kalan sürede baskın çalışmalarının 506 sayılı Yasa kapsamında olması nedeniyle bu dönemde hizmet akdine dayalı çalışmalarının dikkate alınarak yaşlılık aylığının yeninden hesaplanması ve fark aylıkların davalı Kurumdan faizi ile birlikte tahsili ile birlikte bu dönemde 1479 sayılı Yasa kapsamında ödenen primlerin yersiz olması nedeniyle iadesi istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince davalının istinaf başvurusundan esastan reddine dair karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili dilekçesiyle; müvekkilinin davalı kurumda sigortalılık başlangıcının 20.01.1989 olduğunu, müvekkilinin ... Plastik ve Kalıp San. A.Ş. ünvanlı şirketteki ortaklığı nedeniyle de 28/03/2001 tarihi itibariyle 0761916517 numarasıyla Bağ-Kur'a tescilinin yapıldığını, kurum kayıtlarında davacının 28/03/2001-16/03/2009 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısı olarak görüldüğünü, müvekkilinin 681 gün borçlanmasının bulunduğunu, müvekkilinin asıl mesleğinin öğretmenlik olduğunu, 01/10/2002 tarihinde Hisar Eğitim Vakfı Özel Hisar İlkokulunda öğretmen olarak göreve başladığını ve bu tarihten sonra da kurum kayıtlarında da eksiksiz görüldüğü üzere adı geçen okul tarafından davacının sigorta primleri prime esas tavan ücreti üzerinde ayda 30 gün olarak yatırıldığını, Hisar Eğitim Vakfı Özel Hisar İlkokulundaki çalışmalarının 31/08/2015 tarihinde sona erdiğini, yaşlılık aylığı bağlanma şartlarını yerine getiren müvekkilinin 30/12/2013 tarihinde işten ayrılarak 13/02/2014 tarihinde kuruma başvurarak tahsis talebinde bulunduğunu, kurum tarafından kendisine Bağ-Kur'a borçlu olduğunun bildirilmesi nedeniyle 13/02/2014 tarihinde Bağ-Kur borcunu ödediğini ve bunun üzerine Gaziosmanpaşa SGK tarafından maaşı 01/03/2014 tarihinde başladığını, davalı kurum davacıya yaşlılık aylığı bağlarken 28/03/2011-16/03/2009 tarihleri arasındaki 7 yıl, 11 ay, 19 günü (2869 gün) davacının Bağ-Kur sigortalısı olduğunu kabul ederek hesaplama yaptığını, müvekkilinin aynı dönemde fiilen, ücret karşılığında 01/10/2002 tarihinden itibaren Hisar Eğitim Vakfı Özel Hisar İlkokulunda çalışmaya başladığını, geçimini buradan aldığı ücretle sağladığını, müvekkilinin 01/10/2002-16/03/2009 tarihleri arasındaki çalışmasının SSK (4/a) kapsamında çalışma olduğunun tespiti ile buna göre yaşlılık aylığının yeniden hesaplanarak tespit edilen yeni aylık miktarı üzerinden davacıya, aylığın başlangıç tarihinden itibaren ödenmesi gereken birikmiş fark yaşlılık aylıklarının faizi ile ödenmesi ve ödediği 01/10/2002-16/03/2009 dönemi Bağ-Kur borcunun da yasal faizi ile iadesine, mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP:
Davalı SGK vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının hem SGK, hem de Bağ-Kur Kanunu kapsamında hizmetlerinin olduğunun anlaşıldığını, davacının 01.10.2002 tarihinden itibaren baskın ve fiili çalışmasının 506 sayılı yasa kapsamında olduğundan bahisle 506 sayılı yasaya göre yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinden bahsetmekte ise de; 2829 sayalı Sosyal Güvenlik Kurumlarına tabi olarak geçen hizmetlerin birleştirilmesi hakkındaki Kanuna göre yaşlılık aylığına hak kazanmadan önceki 7 yıllık fiili hizmet süresinde en çok hangi sosyal güvenlik kurumuna pirim ödemesi yaptığına bakıldığını, davacının 13.02.2014 tarihinde tahsis talebiyle kuruma başvurması neticesinde kurumun davacıya Bağ-Kur sigortalılığı kapsamında prim borcu çıkartması ve davacının da bu borcu ödemesinin zımni olarak Bağ-Kur Kanunu kapsamında hizmetlerinin, dolayısıyla borcunun olduğunun kabulü anlamına gelmekte olduğunu, Kurum işleminde bir hata bulunmadığını, haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekâletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Dava konusu uyuşmazlık; davacının SSK hizmetlisi olarak geçen sürelerinin gerçek ve fiili çalışmaya dayalı olup olmadığı noktasında toplandığıdır.
Toplanan deliler ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacının 01.10.2002 tarihinden itibaren Hisar Eğitim Vakfı İktisadi İşletmesinde özel eğitim kurumlarına ait iş akitleri ile fiilen çalıştığı ve bu çalışmasının kesintisiz olduğu, en son ayrılış tarihine kadar da bu şekilde çalıştığı, ekonomik bakımdan geçimini bu fiili çalışmasının sonucunda sağladığı ve böylece baskın çalışmasının bu çalışma olduğu, gerek baskın çalışmanın geçerli olduğu gerekse son torba yasa ile yapılan değişiklik çerçevesinde 4/a ve 4/b hizmetlerinin birleşmesi halinde 4/a'nın geçerli olacağı görülmektedir.
Açıklanan nedenlerle; celp edilen belgeler ve milli eğitim kayıtları dikkate alındığında, davacının 01.10.2002 tarihinden itibaren baskın çalışmasının 4/a SSK sigortalılığı olduğu anlaşıldığından, davanın kabulüne, davacının 01.10.2002 tarihinden itibaren 4/a SSK sigortalısı olduğunun tespitine dair karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
... Bölge Adliye Mahkemesi, 1479 sayılı Bağ-Kur Yasası’nın 24 üncü maddesinin 1 ve 2 inci fıkralarında, bir kimsenin Bağ kur kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında, başkaca sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması koşulu getirilmiştir. Sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılık mümkün değildir.
Eldeki davada davacı vekili sigortalılık başlangıcının 20.01.1989 tarihi olup, ... Plastik ve Kalıp San A.Ş unvanlı şirketteki ortaklığı nedeniyle 28.03.2001 tarihi itibarı ile Bağ-Kur tescilinin yapıldığını ve kendisinin 28.03.2001-16.03.2009 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısı olarak gösterildiğini hâlbuki asıl mesleğinin öğretmenlik olup 01.10.202 tarihinde Hisar Eğitim Vakfı Özel Hisar Okulunda öğretmen olarak göreve başladığını ve bu tarihten sonra eksiksiz sigortalı olarak 30 gün üzerinden primlerinin yatırıldığını, yaşlılık aylığı için 13.02.2014 tarihinde Kuruma başvurarak tahsis talebinde bulunduğunu, ancak Kurum tarafından 28.03.2001-16.03.2009 tarihleri arasında 7 yıl 11 ay 19 gün Bağ-Kur sigortalısı olduğundan bahisle yaşlılık aylığının düşük bağlandığını beyan etmek suretiyle 01.10.2002-16.03.2009 tarihleri arasındaki çalışmasının SSK (4/a) kapsamında çalışma olduğunun tespiti ile buna göre yaşlılık aylığının yeniden hesaplanarak tespit edilen tutar üzerinden aylığın başlangıcından itibaren birikmiş fark yaşlılık aylıklarının faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Kurum vekili ise davacının 2829 sayılı Yasa gereğince hizmetlerinin birleştirilerek aylığının bağlandığını ve yapılan işlemin yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece konunun değerlendirilmesi amacıyla tanık olarak dinlenilen ... ve ... hizmet cetvellerinin celp edildiği, bunun yanı sıra davacıya ait tahsis dosyasının getirtildiği, bunun içeriğinden ise ilk olarak 20.1.1989 tarihinde 4/a SSK sigortalısı olarak işe girişinin yapıldığı, bu sebeple de kendisine ...sigorta sicil numarasının verildiği, 30.12.2013 ve daha sonra da 12.01.2015 tarihinde yaşlılık tahsis talebinde bulunduğu, bu tahsis talebi üzerine Bağ-Kur ve SSK hizmetleri birleştirilmek suretiyle yaşlılık aylığının bağlandığı burada Bağ-Kur sigortalılığının 2869 gün olarak kabul edildiği, Bağ-kur hizmet süresinin ise 28.3.2001 tarihinde tescil edilmiş olduğu, bundan dolayı 2869 gün sigortalılık süresinin bulunduğu tespit edilmiştir.
Keza hizmet cetvelinde SSK sigortalılıklarının;
20.1.1989-31.3.1989, 01.10.2002-30.6.2003, 01.09.2003-30.06.2004, 01.07.2004-31.12.2013 olarak gözüktüğü, böylece Bağ-Kur ve SSK hizmetlerinin çakıştığı, ancak evvel başlayan Bağ-Kur hizmetlerinin işleme alındığı, anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca da uyuşmazlık davacının SSK hizmetlisi olarak geçen sürelerinin gerçek ve fiili bir çalışmaya dayalı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Zira davacı talebini baskın çalışmasının SSK çalışması olduğu, fiilen bu şekilde çalıştığı dolayısıyla da bunların geçerli olduğu savına dayandırmaktadır.
Yazılan tezkereye ... İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından verilen cevapta Özel Kemerköy İlköğretim Okulu Müdürlüğüne ve Eyüp İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü gönderilen yazıda okulda öğrenci işlerinde 01.09.2003 tarihinden itibaren çalışmak isteyen davacının çalışmasının uygun görüldüğüne ilişkin kaymakamlık onayının gönderildiği ve bundan sonra da 01.09.2003 tarihinden itibaren Hisar Eğitim Vakfı Okulları Özel A.E. Kemerköy İlköğretim Okulunda özel öğretim kurumlarına ait sözleşmelerin yapılarak çalışmasının devam ettiği, çıkışının ise 31.08.2015 tarihi olarak görüldüğü belirlenmiştir.
Hisar Okullarına yazılan tezkereye adı geçen Hisar Eğitim Vakfı İktisadi İşletmesi tarafından verilen 14.4.2017 tarihli cevapta ise davacının 01.10.2002-31.08.2015 tarihleri arasında Kurumda çalıştığına ait belgelerin, giriş ve çıkış bilgilerinin, sağlık raporlarının ve sözleşmelerinin gönderilmiş bulunduğu görülmektedir.
Dosya kapsamına sunulan deliller, celp edilen belgeler ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın kayıtları dikkate alındığında,, davacının 01/10/2002 tarihinden itibaren baskın çalışmasının 4/a SSK sigortalılığı kapsamında olduğu anlaşıldığından, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı herhangi bir yön görülmemiş, davalı Kurum vekilinin istinaf isteminin reddine dair karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı vekili, davacı hakkında yapılan Kurum işlemlerinin yerinde olduğunu başka türlü bir işlem yapılması imkânının bulunmadığını belirterek ve resen belirlenecek diğer nedenlerle, kararın bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Sosyal Güvenlik Hukukumuzda, "sosyal sigortalarda çokluk", bir başka anlatımla bireylere olabildiğince sosyal sigorta hakkı tanıma, "yararlanmada ve yükümlülükte teklik" ilkesi egemendir. Buna göre, aynı tarihlerde farklı sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında bulunulamaz. Çifte sigortalılık olarak adlandırılan bu statü, kanun hükümleriyle engellenmiştir. Belirtilmelidir ki, anılan düzenlemelerde yer alan "emekli sandıklarına aidat ödemekte olanlar" ibareleri, "başka sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olanlar" şeklinde anlaşılmalı, "sosyal güvenlik kuruluşları ibarelerinin de aynı zamanda "sosyal güvenlik kanunları" terimlerini içerdiği kabul edilmelidir.
01.10.2008 tarihinden itibaren yürürlüğe giren, 5510 sayılı Kanunun 53’üncü maddesi uyarınca; sigortalının aynı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerinden birden fazlasına aynı anda tabi olunmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında sigortalılık yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılacaktır.
5510 sayılı Kanunun anılan 53’üncü maddesi, 6111 sayılı Kanunun 33’üncü maddesiyle değiştirilmiş; sigortalının 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statülerine aynı anda tabi olunmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle (c) bendi kapsamında, (a) ile (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde çalışması halinde ise (a) bendi kapsamında sigortalı sayılacağı düzenlemesi getirilmiş; ancak, değişikliğe ilişkin anılan 33’üncü madde de ayrıca söz konusu değişikliğin maddenin yürürlük tarihinden öncesi için uygulanmayacağı hükme bağlanmıştır. 6111 sayılı Kanunun yürürlüğe dair 215/b maddesiyle; “...33... maddesi yayımı takip eden ayın birinci günü yürürlüğe gireceği düzenlenmiştir. 6111 sayılı Kanun 25.02.2011 tarihinde yayımlanmış olup; bu durumda anılan değişiklikler 01.03.2011 tarihinden itibaren uygulanabilecektir. Başka bir deyişle 5510 Sayıllı Kanunun 53. maddesi ve bu maddede yapıılan değişikliklerin ancak yürürlüğe girdikleri tarihten itibaren uygulanabilecekleri dikkate alınmalıdır.
5510 sayılı Kanunun yürürlükte olmadığı 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin olarak bu tür çakışan (ikili) sigortalılığa ilişkin uyuşmazlıkların çözümü için ise, gerçek ve fiili çalışmanın, başka bir anlatımla baskın sigortalılık olgusunun hangi Kurum ve Kanun kapsamında gerçekleştiği belirlenmeli, aynı döneme rastlayan gerçek ve fiili çalışmalardan hangisinin sigortalının hayatında ekonomik olarak baskın çalışma niteliği taşıdığı ortaya konulmalıdır. Şu durumda 506 sayılı (hizmet akdine dayalı olarak işveren/işverenler tarafından çalıştırılma) ve 1479 sayılı (hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma) Kanunlar kapsamında veya 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri çerçevesinde birleşen (çakışan) zorunlu sigortalılık olgusuna ilişkin olarak; 5510 sayılı Kanunun yürürlükte olmadığı 01.10.2008 tarihi öncesi dönem yönünden baskın sigortalılığa üstünlük tanınmalı, 01.10.2008 – 01.03.2011 dönemi yönünden 5510 sayılı Kanunun 53. maddesi gereğince ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınmalı, 01.03.2011 tarihinden itibaren ise anılan maddede 6111 sayılı Kanunla yapılan değişiklik gözetilerek hizmet akdine dayalı çalışmaya değer verilmelidir.
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında, eldeki dava irdelendiğinde mahkemece davacının 01.10.2002-30.09.2008 tarihleri arasında kalan dönem bakımından baskın çalışmasının yeterince araştırılmadığı anlaşılmakta olup, davacının bu dönemdeki çalışmaları dikkate alınmalı, gerçek ve fiili çalışmalardan hangisinin hayatında ekonomik olarak baskın çalışma niteliği taşıdığı hususunda, vergi ve maliye kayıtları getirtilmek, belirtilen dönemde beyan edilen gelirler saptanmak suretiyle bu çerçevede davacının; emek ve mesaisini ağırlıklı olarak hangi sigortalı çalışmaya tahsis ediyorsa, ekonomik yönden geçimini hangi çalışmadan sağlıyorsa o çalışmaya üstünlük tanınması ve 01.10.2008 tarihinden sonra devam eden dönem hakkında hangi çalışmaya üstünlük tanınması gerekiyorsa o sigortalılığın geçerli olacağının dikkate alınması gereğinin yerine getirilmemesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Mahkemece, davacının baskın çalışma iddiası, yukarıda belirtilen maddi ve hukuki olgular ışığında ve usulünce irdelenmeli, baskın çalışmasının 1479 Sayılı Yasa kapsamında geçtiğinin anlaşılması halinde davanın reddine karar verilmesi, 506 Sayılı Yasa kapsamında geçtiğinin anlaşılması halinde ise davacıya bağlanması gereken aylık miktarının ne olacağı ve hesap yönteminin davalı Kurumdan sorulması ve itiraz halinde aylık miktarı bakımından çelişkiyi de giderecek şekilde alınacak rapordan sonra bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun reddine ilişkin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk derece Mahkemesine gönderilmesi ile kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 07.06.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.