
Esas No: 2014/2202
Karar No: 2015/632
Karar Tarihi: 11.02.2015
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2014/2202 Esas 2015/632 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için başlatılan ilâmsız icra takibine itirazın iptâli, takibin devamı ve icra inkar tazminatının tahsili istemleriyle açılmıştır. Davacı eser sözleşmesi gereği kapı ve mutfak dolapları yaptıklarını, fakat davalının bakiye ödemesini yapmadığını belirterek dava açmıştır. Mahkeme, taraflar arasında akdî ilişki bulunmadığından davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddetmiştir. Ancak, mahkemece yanlış değerlendirme yapıldığından karar bozulmuştur. Kanun maddeleri ise belirtilmemiştir.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
-K A R A R-
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için başlatılan ilâmsız icra takibine itirazın iptâli, takibin devamı ve icra inkâr tazminatının tahsili istemleriyle açılmış, mahkemece davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddine dair verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı yüklenici, davalı ile yaptıkları anlaşma uyarınca davalıya ait inşaatın kapı ve mutfak dolaplarını yaptığını, davalının yaptığı iş karşılığı bir kısım ödemelerde bulunduğunu, ancak davasının dayanağı .. İcra Müdürlüğü"nün 2013/7 sayılı ilâmsız icra takibine konu 04/07/2012 tarihli ..... nolu KDV dahil 51.330,00 TL bedelli faturasından bakiye 39.330,00 TL"lik alacağının ödenmediğini belirterek 39.330,00 TL"nin tahsili için davalı aleyhine başlattığı ilâmsız icra takibine itirazın iptali ve takibin devamı ile davalı aleyhine % 40 icra inkâr tazminatına karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.
Davalı iş sahibi cevap dilekçesinde, davacı ile aralarındaki sözleşme uyarınca davacının üstlendiği kapı ve doğrama işlerinin toplam bedelinin 48.070,00 TL olduğunu, davacıya toplam 43.400,00 TL ödediğini, 43.400,00 TL"lik toplam ödemenin 10.000,00 TL"sini 24/04/2012 tarihinde davacı ..."nun talimatıyla davacının kiracısı olduğu yerin mülk sahibi ............. "e ödediğini, davacının işi tam olarak yerine getirmeyip eksik bıraktığını, bakiye 4.670,00 TL"lik borcunu ödemek üzere davacıya çek vermeyi teklif ettiğini, ancak davacının çek almayı kabul etmediğini ileri sürerek, davanın reddi ve davacı aleyhine %20"den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesi gerektiğini savunmuş; davalı 10/06/2013 havale tarihli delil listesinde davacıyı temsilen ...... ile imzaladığı sözleşmeyi dosyaya sunduğunu belirtmiştir.
Mahkemece tarafların isticvap beyanlarına göre davanın dayanağı sözleşmenin davacının babası .......... ile davalı arasında düzenlendiği, davalının ibraz ettiği ödeme belgelerindeki imzaların da davacının babası .........."na ait olduğu ve davacı ile davalı arasında akdî ilişki bulunmadığı gerekçesiyle davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Taraf iddia ve savunmalarına göre öncelikle taraf sıfatı kavramları üzerinde durulmalıdır. Bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Dava konusu şey üzerinde kim veya kimler hak sahibi ise, davayı da bu kişi veya kişilerin açması gerekir. Davayı açabilmek için gerekli sıfat, dava konusu şey üzerinde hak sahibi olan kişiye aittir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir (Kuru, Baki -Arslan, Ramazan - Yılmaz, Ejder: a.g.e., s. 231-232; Üstündağ, Saim; Medeni Yargılama Hukuku, Alfa Basım Yayım Dağıtım, İstanbul 1997, s. 307).
Mahkemenin taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatlarına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceğinden, dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir. Taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def"i değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir itiraz niteliğindedir. Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulu"nun 23.06.2004 gün ve E: 2004/4-371, K: 2004/375; 18.04.2007 gün ve E: 2007/5-233, K: 2007/221; 04.03.2009 gün ve E: 2009/10-34, K: 2009/104; 04.11.2009 gün ve E: 2009/2-402, K: 2009/484; 03.02.2010 gün ve E: 2010/4-4, K: 2010/56; 22.12.2010 gün ve E: 2010/19-638, K: 2010/694; 09.02.2011 gün ve E:2010/15-657, K: 2011/49; 07.12.2011 gün ve E:2011/1-631,K:2011/745 sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Dava konusu somut olayda icra takibine konu 04/07/2012 günlü KDV dahil 51.330,00 TL bedelli faturanın davacı tarafça düzenlendiği, davalının bu fatura karşılığında davacıya 20.000,00 TL ödediğinin davacının kabulünde olduğu, davacının isticvap beyanında davalının ibraz ettiği ödeme belgelerindeki 30/04/2012 günlü nakit 2.000,00 TL"lik ödeme karşısındaki imzanın kendisine ait olduğunu kabul ettiği, davalının cevap dilekçesi ve delil listesinde dosyaya ibraz ettiği tarihsiz, adi yazılı biçimde düzenlenmiş olan sözleşmenin davacıyı temsilen babası .......... ile imzalandığını beyan ettiği, mahkemece 02/07/2013 günlü ön inceleme duruşmasında "Taraflar arasında sözleşmenin bulunduğu, davacının sözleşme kapsamındaki işi yaptığı konularında uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığın davacının yaptığı işin ayıplı olup olmadığı, davalının ödemeleri ve davacının alacaklı olduğu miktardan kaynaklandığı" şeklinde ihtilâfın tespit edildiği hususları birlikte değerlendirildiğinde, davacı yüklenici ile davalı iş sahibi arasında akdî ilişkinin kurulduğu kabul edilerek işin esasına girilip yargılama sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davalı iş sahibinin delil listesi ekinde sunduğu sözleşmede davacının babası .......... ile davalının imzası bulunduğundan ve ödeme belgelerindeki imzaların .........."na ait olduğundan bahisle yanlar arasında akdî ilişki bulunmadığı gerekçesiyle davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 11.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.