1. Hukuk Dairesi 2016/10727 E. , 2019/3917 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen davada; Davacı, 81 yaşında olduğunu, 28 yıl önce eşini, 22 yıl önce de tek çocuğunu kaybettiğini, kız kardeşinin kızı olan davalı ..."ın, çekişme konusu 14965 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 5 nolu bağımsız bölümün kendisine devri karşılığında halen yaşamakta olduğu Mersin"den, Ankara"ya yanına taşınarak ölümüne kadar kendisine bakacağını teklif ettiğini, uzun zamandır yalnız yaşamanın ve hastalıkların verdiği huzursuzluk ve davalının verdiği güven duygusu ile davalının teklifini kabul ederek çekişme konusu taşınmazı hiç bir bedel almaksızın satış suretiyle davalıya temlik ettiğini, ancak davalının kendisi ile ilgilenmediğini, devri hile ile sağladığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.Davalı, davacıya herhangi bir vaatte bulunmadığını, satışın gerçek olduğunu, hak düşürücü sürenin de dolduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, iddianın ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hâkimi ..."ün raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle davacı tanığı ...’ın “bir süre sonra Gülistan Ankaraya geldiğinde "herkes herkesi dolandırıyor, ben de teyzemi dolandırmışım çok mu" diye bana söyledi” şeklindeki beyanı gözetilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olduğuna göre; davalının yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 7.172.40 TL. bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına 19.06.2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Davacı, yaşlı tek başına yaşayan birisi olduğunu, yeğeni olan davalının kendisine bakacağı vaadiyle kandırıp çekişme konusu taşınmazı elinden aldığını, ancak Mersin"de oturması nedeniyle zaman içinde bir kaç kez ..."ya gelip bir iki gün yanında kalıp döndüğünü, daha sonra gelmemeye, telefonlara çıkmamaya başladığında hileye düşürüldüğünü anladığını ileri sürüp iptal- tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, taşınmazı satın aldığını, bedelini davacıya ödediğini bildirip, 21Ağustos 2009 tarihli, satış bedeli 120.000 liranın 15.000 TL. 50.000 Euro olmak üzere ödendiğini ilişkin davacının ve iki tanığın imzasını taşıyan belge sunmuştur.
Bilindiği ve TBK"nun 36/1. maddesinde düzenlendiği üzere " taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa , esaslı olmasa bile sözleşmeyle bağlı değildir.
Yine TBK "nun 39/1. maddesine göre yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır.Bir yıllık süre hakdüşürücü nitelikte olup resen gözetilmesi gerektiğikuşkusuzdur.Somut olayda, davacı davalı tarafından bakılacağı vaadiyle kandırıldığını ileri sürmüştür.Gerçekten bakılacağı şeklinde kandırılarak taşınmaz elinden alınmış olsa idi, temlikten itibaren 4 yıla yakın bir süre beklenmesi hayatın olağan akışına aykırıdır.
Dolayısı ile dava tarihi itibariyle bir yıllık hak düşürücü süre geçmiştir. Aksi düşünülse, bir başka ifadeyle dava bir yıllık süre içinde açılmış olsa bile, taşınmazın temliki gerçek satıştır.Şöyle ki, "para makbuzudur" başlıklı 21 Ağustos 2009 tarihli belge altındaki imzaya davacı taraf itiraz etmemiş, sadece belgedeki tanıkların para alışverişini görmediklerini ifade etmiştir. Böyle bir belgede tanık bulunmasına da gerek yoktur. Herkes attığı imzanın sonuçlarına katlanmak zorundadır. Kaldı ki davacı tanıkları, temlikin hile ile gerçekleştirildiğini kanıtlar biçimde ifade de verememişlerdir.
Tüm bu bilgiler ışığında hak düşürücü sürenin geçtiği, bir an için aksi düşünülse bile temlikin iradi olduğu, hile iddiasının kanıtlanamadığı bu nedenle davanın reddine karar verilmek üzere hükmün bozulması düşüncesinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun onama görüşüne katılamıyoruz.