1. Hukuk Dairesi 2019/1776 E. , 2019/3897 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar; mirasbırakanları ...’in, 135 ada 6, 139 ada 49 ve 395 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını davalılara çeşitli yollarla temlik ettiğini, temlik işlemlerinin yapıldığı tarihlerde mirasbırakanın ehliyetsiz olduğunu, miras haklarından mahrum edildiklerini ileri sürerek taşınmazların tapu kaydının iptali ile adlarına tescil istemişler, yargılama sırasında taleplerini anılan temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesi şeklinde ıslah etmişler, bilahare 395 parsel yönünden davalarından feragat etmişlerdir.
Asli müdahiller, çekişmeli 135 ada 6 ve 139 ada 49 parsel sayılı taşınmazların mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalılara temlik edildiğini ileri sürerek öncelikle çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile mirasbırakan adına tesciline, olmazsa saklı payları oranında adlarına tescile karar verilmesi istemişlerdir.Davalılar ... ve ..., mirasbırakan tarafından kendilerine yapılan bir temlikin bulunmadığını, 6 parsel sayılı taşınmazın bedelinin davalı ... tarafından ödendiğini, davacıların tenkis taleplerinin de bulunmadığını, davalı ... 1979 yılında eşinin altınlarını satarak çekişmeli 49 parsel sayılı taşınmaza ev inşa ettiğini, daha sonra da anılan evin bulunduğu kısmı mirasbırakandan kendi imkanları ile satın aldığını, diğer davalı ... ise, mirasbırakanın sağlığında mallarını paylaştırdığını, davacılara da farklı şekilde haklarını verdiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, çekişmeli 49 parsel sayılı taşınmaz yönünden muvazaa iddiasnın ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne, 395 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın feragat nedeniyle reddine, 6 parsel sayılı taşınmaz yönünden iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine, asli müdahiller yönünden ise takip edilmediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. 1930 doğumlu mirasbırakan ...’in 11.05.2007 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak ilk eşinden olma davacı kızları ... ve ..., asli müdahil kızı ... ve kendisinden önce ölen kızı ...’nin oğlu ... ile davalı oğulları ... ve ..., davalı ikinci eşi ... ve ...’den olma oğlu davalı ... ile dava dışı ...’den olma kızları ..., ..., ..., ... ve ... ile kendisinden önce ölen kızı ...’nin diğer çocuklarının kaldığı, mirasbırakanın 139 ada 49 parsel sayılı taşınmazını 07.12.2005 tarihinde davalılar ..., ... ve ...’e değişen paylarla, 135 ada 6 parsel sayılı taşınmazdaki paylarını ise 05.05.1994 tarihinde dava dışı ...’e satış suretiyle devrettiği, ...’ın ise anılan payların tamamını 09.05.1994 tarihinde davalı ...’e satış yoluyla devrettiği, 395 parsel sayılı taşınmazın ise 2/8 payı dava dışı ...’ye ait iken 06.08.2001 tarihinde satış yoluyla davalı ...’e temlik edildiği kayden sabittir.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; eksikliğin tamamlanması yoluyla getirtilen belgelerden dava konusu 135 ada 6 parsel sayılı taşınmazın 6/40 payı mirasbırakan ...’e ait iken, mirasbırakanın paylarını 05.05.1994 tarihinde dava dışı ...’e satış suretiyle devrettiği, ...’ın ise, ilk temlikten 4 gün sonra çekişmeli payların tamamını 09.05.1994 tarihinde davalı ...’e satış yoluyla devrettiği, anılan tarihte davalı ...’in henüz 6 yaşında olduğu, işlemin ... adına velayeten mirasbırakan ... tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır.Belirlenen bu olgular, yukarıda açıklanan ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu 6 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan tarafından ara malik kullanılarak davalı ..."e temlikinin muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca; 135 ada 6 parsel sayılı taşınmaz yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir.
Davacıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.06.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.