3. Hukuk Dairesi 2016/10048 E. , 2018/1149 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki ziynet alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalının açmış olduğu boşanma davasına cevabında karşı dava olarak kendisine düğünde takılan ziynet eşyalarının alyans dahil davalı tarafından bozdurularak harcandığını ve iade edilmediğini beyan ederek dava dilekçesinde belirttiği ziynet eşyasının aynen iadesine olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 15.000 TL bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, talep edilen ziynet eşyalarının abartılı olduğunu kaldı ki davacının, kendisi işte iken ailesi ile birlikte ortak haneden ayrıldığını ve ayrılırken de kendisine ait takılarını evde bırakmış olduğunu düşünmenin hayatın gerçekleri ile bağdaşmadığını belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davacı ..."ın evlilik birliği devam ederken ilk önce hastaneye yatırıldığı, daha sonra hastaneden eve gelerek burada yattığı, davacının annesi ... ve babası İzzettin yanında olduğu halde, evden ..."ya gittiği, davacının ortak konuttan herhangi bir şiddete uğramaksızın kararlaştırılmış bir şekilde ayrıldığı, ziynet eşyasını üzerinde götürdüğü kanısına varıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-)Dava, ziynet alacağı talebine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalı tarafından bozdurulduğunu ve iade edilmediğini ileri sürmüş, davalı koca ise davacının bu altınları evden ayrılırken yanında götürdüğünü savunmuştur.
Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla, bunların davalı tarafın zilyetlik ve korunmasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, kadının ispatlaması gerekir.
Somut olayda davacı kadının iddiası, dava konusu ziynet eşyalarının evden ayrılırken elinden alındığı ya da götürülmesine engel olunduğu değil, davalı tarafından bozdurulduğu ve iade edilmediği yönündedir. Davacı bu iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.
Davacı iddiasının ispatı için tanık deliline dayanmış ve gösterdiği tanıklar mahkemece dinlenmiştir. Dinlenen davacı tanıkları ... ... ile İzzet ... (davacının anne ve babası) gerek bu davadaki ifadelerinde gerekse boşanma davasındaki ifadelerinde davacının ziynet eşyalarının bozdurularak harcandığını, davacının evden ayrılırken yanında ziynet eşyası getirmediğini, kaldı ki davacının evden boşanmak üzere ayrılmadığını, tedavi olmak amaçlı ayrıldığını beyan etmişlerdir.
Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Dosyada tanıkların gerçek olmayan olayları gerçekmiş gibi ifade ettiklerini kabule yeterli delil ve olgu yoktur. Aksine davacı tanık beyanları aynı anlatımları içerir ve birbiriyle tutarlı olup, davacının iddiasını da destekler niteliktedir. O halde, tanıkların sözlerine değer vermek gerekir. Buna göre, dinlenen tanıkların beyanları birlikte değerlendirildiğinde, davacı kadının, ziynet eşyalarının harcandığı ve iade edilmediği yönündeki iddiasını ispat ettiği anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece, yukarıdaki ilkeler gözetilerek, davacı tarafça varlığı ispatlanan ziynet eşyaları yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın tümden reddi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,15.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.