1. Hukuk Dairesi 2016/3111 E. , 2019/3882 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL - MUHTESAT AİDİYETİNİN TESPİTİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, muhtasat aidiyetinin tespiti davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18.06.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... ve vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde muhtesatın aidiyetinin tespiti isteğine ilişkindir.Davacılar, ortak mirasbırakanları ...’un maliki olduğu 958 ada 7 parsel sayılı taşınmazın 3/10 payını uhdesinde bırakarak 7/10 payını kardeşi olan davalıya 22.11.2007 tarihinde satış suretiyle temlik ettiğini, otel işletmeciliği yapan mirasbırakanın mal satmayı gerektirecek bir ihtiyacı bulunmadığını, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, öte yandan taşınmaz üzerinde bulunan yapının da mirasbırakan tarafından inşa edildiğini, davalının katkısının olmadığını ileri sürerek, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini, olmadığı takdirde taşınmaz üzerindeki binanın kendilerine ait olduğunun tespitini istemişlerdir.Davalı, dava konusu payı bedeli karşılığında mirabırakandan temlik aldığını, muvazaa iddiasının gerçeği yansıtmadığını, mirasbırakanın mal kaçırmak için bir nedeni bulunmadığını, taşınmaz üzerindeki binanın inşaatınada katkıda bulunduğunu bildirip, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.1965 doğumlu mirasbırakan ...’un 12.12.2010 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı eşi ... ile ondan olma davacı çocukları ... ve ...’un kaldıkları davalı ...’ın mirasbırakanın kardeşi olduğu, mirasbırakanın maliki olduğu 958 ada 7 parsel sayılı taşınmazın ( 5.187,27 m2’lik arsa olarak kayıtlı ) 3/10 payını uhdesinde bırakarak kalan 7/10 payını 07.12.2006 tarihinde tesis edilen 400.000,00 TL’lik 1. derece ve 12.11.2007 tarihinde tesis edilen 1.000.000 euroluk 2. derece ipotek yükümlü olarak 23.11.2007 tarihinde davalıya satış suretiyle temlik ettiği kayden sabittir.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince, dinlenen davacı tanıkları mirasbırakanın, eşi ve çocuklarından mal kaçırmasını gerektirecek herhangi bir somut olgu ortaya koymamışlar, kardeşi ...’ı, eşi ve çocuklarına tercih etmesini gerektirecek bir durumu beyan etmemişlerdir.Aile içerisinde yer alarak olaylara yakından şahit olan ve mirasbırakan ile davalının tanık olarak dinlenen babası ...’un özetle; yurt dışında kazandıkları para ile İnegöl ilçesinde yaptırdıkları oteli oğlu ...’in işlettiğini, ...’in daha sonra yeni bir otel yaptırmaya karar verdiğini, işlettiği otelden kazandığı para ile arsasını aldığını, otel inşaatı sırasında kredi kullandığı gibi kızı olan ...’ın da oğlu ...’e tek seferde 300.000 euro verdiğini, bu parayı kendileri üzerinden oğluna aktardığını, kızı ve oğlunun otel inşaatında birlikte hareket ettiğini, yine kızı ve damadının 13 dönümlük bir tarlalarını da satarak parasını ...’e verdiklerini, kızının sık sık oğlu ...’e para verdiğini ve aralarındaki ilişki nedeniyle taşınmazın bir kısmının kızına devredildiğini beyan ettiği, yine anne ...’un da aynı yönde beyanlarda bulunarak otelin yapımı sırasında kızı ...’ın oğlu ...’e sürekli maddi destekte bulunduğunu ve ...’in inşaat nedeniyle parası yetmediği için arsanın yüzde 70’ini ...’a sattığını ifade ettiği tespit edilmiştir. Mirasbırakanın dava konusu taşınmazın tamamını davalıya veya kalan payı bir başkasına devretme olanağı varken neden devretmediği hususu da ortaya konulamamıştır. Mal kaçırmak isteyen bir kişinin taşınmazın tamamı üzerinde tasarruf etme girişimi hayatın olağan akışı gereğidir. Ayrıca, akitte gösterilen bedel ile keşfen saptanan gerçek değer arasındaki fark da tek başına temlikin muvazaalı olduğunu göstermez.6100 sayılı HMK’nin 190. ve 4721 sayılı TMK’nın 6. maddeleri uyarınca herkesin iddiasını ispatla mükellef olduğu kuşkusuzdur.Yukarıda açıklanan ilkeler ve tespit edilen olgular ile iddialar değerlendirildiğinde, davacı taraf, dayandığı deliller ile mirasbırakan ...’in mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak hereket ettiğini kanıtlayamamıştır.Öte yandan, tapu iptal ve tescil talebi kabul edildiği için terditli olan muhtesat aidiyetinin tespiti istemine ilişkin olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmamıştır.
Hal böyle olunca, tapu iptali ve tescil isteğinin reddi ile muhtesat aidiyetinin tespiti istemi yönünden olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulması gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.06.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.