Esas No: 2021/3632
Karar No: 2022/1249
Karar Tarihi: 06.04.2022
Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2021/3632 Esas 2022/1249 Karar Sayılı İlamı
DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2021/3632 E. , 2022/1249 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/3632
Karar No : 2022/1249
TEMYİZ EDENLER : I- (DAVACILAR):
1- …
2- 50- …
3- VEKİLİ : Av. …
II-(DAVALI) : …Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onuncu Dairesinin 17/06/2021 tarih ve E:2018/3325, K:2021/3400 sayılı kararının davacılar tarafından redde ilişkin kısmının, davalı idare tarafından iptale ilişkin kısmının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 10/02/2018 tarih ve 30328 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren "Gemiadamları ve Kılavuz Kaptanlar Yönetmeliği"nin; "Amaç ve Kapsam" başlıklı 1. maddesinde yer alan "Kılavuz Kaptanların" ibaresinin, "Tanımlar" başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasının (hh), (ıı), (ii) bentleri ile aynı Yönetmeliğin 69., 70., 71., 72. maddelerinin, 73. maddesinin 2. fıkrasının ve Geçici 2. maddesinin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 17/06/2021 tarih ve E:2018/3325, K:2021/3400 sayılı kararıyla;
Dava konusu Yönetmeliğin yayım tarihi itibarıyla yürürlükte olan 655 sayılı Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 9. maddesinin 1. fıkrası ile 28. maddesinin 2. fıkrasına yer verilerek,
Yönetmeliğin Geçici 2. maddesinin 2. fıkrası yönünden;
Yönetmeliğin dava konusu Geçici 2. maddesinin 2. fıkrasının, 19/10/2018 tarih ve 30570 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Gemiadamları ve Kılavuz Kaptanlar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmeliğin 3. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığı görüldüğünden, bu kısım yönünden davanın konusuz kaldığı,
Yönetmeliğin 71. maddesinin 6. fıkrası yönünden;
Yönetmeliğin "Kılavuz kaptan yeterliklerinin geçerliliği, yeterliğin askıya alınması ve iptali" başlıklı 71. maddesinin 6. fıkrasında; kılavuz kaptanlara yönelik idari yaptırımları gerektiren eylemlerin sayıldığı ve bu eylemleri gerçekleştiren kılavuz kaptanların durumunun, İdare tarafından değerlendirilerek uygun görülmesi halinde, Gemiadamları Disiplin Komisyonunda inceleneceği, Komisyonun kararı ve İdarenin onayına göre, ihtar, kınama, yenileme eğitimi alma, yeterlik belgesinin askıya alınması veya iptali idari tedbirlerinden birisinin uygulanacağının düzenlendiği,
Yönetmeliğin anılan fıkrasında hangi eylemin karşılığında hangi idari tedbirin uygulanacağının gösterilmediği ve bütün eylemler karşılığı olarak "ihtar, kınama, yenileme eğitimi alma, yeterlik belgesinin askıya alınması veya iptali" gibi idari tedbirlerden birisinin uygulanacağı belirtilerek komisyon ve idareye geniş bir takdir yetkisi verilerek hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerine aykırı bir düzenleme getirildiği,
Nitekim aynı Yönetmeliğin "Gemiadamlarına ilişkin idari tedbirler" başlıklı 65. maddesinde, gemiadamlarına uygulanacak olan idari yaptırımlarla ilgili olarak hangi idari yaptırımın hangi eylemler karşılığında verileceğinin açık bir şekilde düzenlendiğinin görüldüğü,
Bu nedenle, Yönetmeliğin 71. maddesinin 6. fıkrasında yer alan düzenlemede hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varıldığı,
Yönetmeliğin dava konusu diğer maddeleri yönünden;
Gemiadamları ve Kılavuz Kaptanlar Yönetmeliği'nin "Kılavuz Kaptan Yeterlilikleri ve İdari Tedbirler" başlıklı altıncı kısımının 69. maddesinde kılavuz kaptanlık için gerekli şartların sayıldığı, 70. maddesinde sınav ilanı, başvuru ve staja ilişkin hususların belirtildiği ve 71. maddesinde ise yeterlik yenilemeleri ve idari tedbirlerin düzenlendiği;
Denizcilik mesleğinde önemli görevleri bulunan kılavuz kaptanların bu alandaki uluslararası geçerli dil olan ingilizceyi iyi seviyede bilmelerinin gerektiği; özellikle kılavuz kaptanların yabancı gemilere de hizmet verdikleri göz önünde bulundurulduğunda, ingilizceyi iyi seviyede bilmelerinin, gemilerin seyir, can, mal ve çevre emniyeti hususlarında görevlerini eksiksiz bir şekilde ifa etmelerine katkı sağlayacağı; ayrıca kılavuz kaptanların verdikleri hizmetin niteliği dikkate alındığında Yönetmelik'te kılavuz kaptanlık için belirli şartların sağlanmasının aranmasında, sınav ilanı, başvuru ve staja ilişkin hususların düzenlenmesinde hukuka aykırı bir yön görülmediği,
Bu nedenlerle, dava konusu düzenlemelerin, Yönetmeliğin dayanağı olarak gösterilen Kanun Hükmünde Kararname hükümleri çerçevesinde incelenmesinden, idareye verilen düzenleme yetkisi çerçevesinde getirildiği, kamu yararına ve hukuka aykırılık taşımadığı kanaatine varıldığı gerekçesiyle,
dava konusu Yönetmeliğin; Geçici 2. maddesinin 2. fıkrası yönünden karar verilmesine yer olmadığına, 71. maddesinin 6. fıkrasının iptaline, dava konusu diğer maddeler yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davacılar tarafından, birbirinden farklı uzmanlık alanlarına sahip kılavuz kaptanlar ile gemiadamlarına ilişkin daha önce iki ayrı Yönetmelik mevcutken, dava konusu Yönetmelik ile bir arada düzenlenmesinin sakıncalı olduğu; kılavuz kaptanlara yönelik görev başı eğitim tamamlama şartlarındaki fahiş eksiltmeler nedeniyle yetişecek vasıfsız kılavuz kaptanların sebep olacakları kazalar neticesinde çok ciddi zararlarla karşılaşılacağı; Yönetmelik'le kıdemli kılavuz kaptanlığın düzenlenmemesi nedeniyle kıdemli kılavuz kaptanların kazanılmış haklarının ihlal edilmesinin yanında geçmişte yaşanan gemi kazaları nedeniyle getirilen kıdemli kılavuz kaptanlığa yer verilmemesinin can ve mal emniyeti açısından da sakıncalı olduğu; gemi trafik hizmetleri operatörü ve masa başı çalışan kişilerin hizmetlerinin deniz tecrübesi ile eş değer tutulamayacağı; kılavuz kaptan ihtiyacı için her sene ocak ayının beklenilmesi mesleğin gereklerine ters düşeceği gibi başvuracak kişilerin o dönemde Türkiye'de olmama ihtimalinin dikkate alınmamasının bir eksiklik olduğu; kılavuz kaptan adaylarının stajına ilişkin hükümlerin net olmadığı, kılavuz teşkilatlarına yönelik hükümlerin sözleşme hürriyetine aykırı olduğu; "genel kılavuz kaptan belgesi" ibaresinin kılavuz kaptanın görev yaptığı bölgeyi çok iyi bilmesi gerektiği gerçeğine ve mesleğin gereklerine aykırı olduğu; "staj" ve "görev başı eğitim" kavramlarının tanımı yapılmadığından, konuyla ilgili düzenlemelerin ciddi karmaşa yaşanmasına neden olacağı; Yönetmelik'le ilk defa kılavuz kaptan yeterlilik belgesi alacak kişiler için azami yaş sınırı, kılavuz kaptanlık temel eğitimi, görev başı eğitimi hizmet defteri, bonservis uygulaması ve yetkili kılavuz kaptan belgesinin düzenlenmemiş olmasının kamu yararına aykırı olduğu belirtilerek, Daire kararının davanın reddine yönelik kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, kılavuz kaptanların görev türlerinin, gemiadamlarına göre daha dar bir alanı kapsadığı dikkate alındığında, kılavuz kaptanların temel görevlerinin her bir somut olaya göre ayrı ayrı değerlendirilebilecek nitelikte olduğu hususu göz ardı edilerek verilen iptal kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI :
Davacılar tarafından, davalı idarenin temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Davalı idare tarafından, davacıların temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır.
1- DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'UN DÜŞÜNCESİ : Yargılama hukukunda, yargı (hüküm), uyuşmazlığı çözmekle görevli ve yetkili yargı yerinin yargılama sürecinin sonunda ulaştığı "sonuç"tur. Yargı yerinin bu sonuca ulaşırken bir gerekçeye dayanması, hem Anayasamızda, hem de yargılama hukukumuzda yer alan ilkelerdendir. Gerekçe, yargıcın çözümlemek durumunda olduğu uyuşmazlığa uygulanması gereken soyut hukuk kuralının saptanmasında, yorumlanmasında ve tüm ayrıntılarıyla ortaya konulup nitelendirilen maddi olaya uygulanmasında izlemiş olduğu yöntemi gösteren ve bu özelliği sebebiyle, yargılamanın nesnelliği ile varılan yargının doğruluğu konusunda davanın taraflarına güven, üst yargı yerine de denetleme olanağı veren açıklamadır. Yukarıda sözü edilen ilkeler ile sağlanmak istenen amaç da budur.
Davaya konu idari işlemin hukuka uygunluk denetimini yapmakla görevli idari yargı merciince, 2577 sayılı Yasanın 2. maddesinde sayılan unsurlar yönünden, işlemin hukuka aykırı olup olmadığına dair yargısal denetim yapılması ve bu denetim sonucunda varılan kararın gerekçeli olarak ortaya konulması gerekmekte iken; Daire kararının davanın reddine ilişkin kısmında, davacıların taleplerine yönelik olarak ilgili mevzuatın yorumu, iptali istenen düzenlemelerin hukuka uygunluk denetimi yapılmaksızın, yani uyuşmazlıkla ilgili herhangi bir gerekçeye yer verilmeksizin davanın reddine karar verilmiş olduğundan, Daire kararının davanın reddine yönelik kısmında usul ve hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle, davacıların temyiz istemlerinin kabulü ile Daire kararının davanın reddine yönelik kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacıların duruşma istemi yerinde görülmeyerek ve dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemleri hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin, gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
İLGİLİ MEVZUAT :
Anayasa'nın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" başlıklı 141. maddesinde"...Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır..." hükmü yer almaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, idari işlemlerin; yetki, şekil, sebep, konu ve maksat unsurları yönünden yargısal denetime tabi tutulacağı vurgulanmış; 24. maddesinde ise, kararda bulunacak hususlar sıralanarak (e) bendinde kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesinin ve hükmün kararda belirtileceği kuralına yer verilmiştir.
Öte yandan, AİHS'nin "Adil yargılanma hakkı" başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında: "Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir." hükmüne yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Davalı idarenin temyiz istemi yönünden;
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Danıştay Onuncu Dairesi kararının, dava konusu Yönetmeliğin 71. maddesinin 6. fıkrasının iptaline ilişkin kısmı, aynı gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın anılan kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Davacıların temyiz istemleri yönünden;
Anayasa'nın 141. maddesinin 3. fıkrası ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi ve 24. maddesi dikkate alındığında idari yargı yerlerince idari işlemlerin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden yargısal denetime tabi tutularak incelenmesi ve kararların gerekçeli olarak yazılarak dayandığı hukuki sebepler ile hükmün kararlarda belirtilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kararlarında sıklıkla değinilen Anayasa'nın 36. maddesinin 1. fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak bu maddede gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'nin birçok kararında yer almıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Anayasa Mahkemesi, Abdullah Topçu, B. No:2014/8868, 19/4/2017, p. 75).
Bu bağlamda, AİHM içtihatlarına göre, genel olarak her bir karar açık, konuyla ilgili herkesin, mahkemenin neden belirli bir kararı verdiğini anlamasına imkan verecek şekilde olmalıdır (AİHM, Seryavin ve diğerleri/Ukrayna p.57-61).
Mahkeme kararlarının, hüküm fıkrası ve hükmün dayandığı gerekçe ile bir bütün olduğu, gerekçesiz karar verilmesinin mümkün olmadığı açık olduğuna göre, gerekçenin hem temyiz incelemesini yapacak merci açısından, hem de kararı uygulayacak olan idare açısından yeterli açıklıkta olması gerektiğinde kuşku yoktur.
Yargılama hukukunda, yargı (hüküm), uyuşmazlığı çözmekle görevli ve yetkili yargı yerinin yargılama sürecinin sonunda ulaştığı "sonuç"tur. Gerekçe, yargıcın çözümlemek durumunda olduğu uyuşmazlığa uygulanması gereken soyut hukuk kuralının saptanmasında, yorumlanmasında ve tüm ayrıntılarıyla ortaya konulup nitelendirilen maddi olaya uygulanmasında izlemiş olduğu yöntemi gösteren ve bu özelliği sebebiyle, yargılamanın nesnelliği ile varılan yargının doğruluğu konusunda davanın taraflarına güven, üst yargı yerine de denetleme olanağı veren açıklamadır.
Bu durumda, davaya konu idari işlemin hukuka uygunluk denetimini yapmakla görevli idari yargı merciince, 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesinde sayılan unsurlar yönünden, işlemin hukuka aykırı olup olmadığına dair yargısal denetim yapılması ve bu denetim sonucunda varılan kararın gerekçeli olarak ortaya konulması gerekmektedir. Oysa Daire kararında, dava konusu Yönetmeliğin karar verilmesine yer olmadığına karar verilen ve iptal edilen maddeleri dışında kalan diğer maddeleri yönünden yapılan incelemede, iptali istenen maddelerin sadece bir kısmına içerik olarak yer verilerek, davacıların iddia ve talepleri karşılanmaksızın, bu maddelere yönelik olarak ilgili mevzuatın yorumu ve iptali istenen düzenlemelerin hukuka uygunluk denetimi yapılmaksızın, yani uyuşmazlıkla ilgili herhangi bir gerekçeye yer verilmeksizin davanın reddine karar verilmiş olduğundan, Daire kararının bu kısmında, hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davalı idarenin temyiz isteminin reddine, davacıların temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Davanın kısmen reddine, kısmen iptale, kısmen karar verilmesine yer olmadığına yönelik Danıştay Onuncu Dairesinin 17/06/2021 tarih ve E:2018/3325, K:2021/3400 sayılı kararının temyize konu iptale ilişkin kısmının ONANMASINA,
3. Anılan kararın temyize konu davanın reddine ilişkin kısmının BOZULMASINA,
4.Kullanılmayan …-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacılara iadesine,
5.Bozulan kısım yönünden yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine,
6.Kesin olarak, 06/04/2022 tarihinde, davalı idarenin temyiz istemi yönünden oybirliği, davacıların temyiz istemleri yönünden oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
X-Anayasa'nın 141. maddesinin 3. fıkrasında; "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." hükmü, 4. fıkrasında; "Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir." hükmü; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde ise,
"1. Temyiz incelemesi sonunda Danıştay;
a) Kararı hukuka uygun bulursa onar. Kararın sonucu hukuka uygun olmakla birlikte gösterilen gerekçeyi doğru bulmaz veya eksik bulursa, kararı, gerekçesini değiştirerek onar.
b) Kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onar.
2. Temyiz incelemesi sonunda Danıştay;
a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozar.
3. Kararların kısmen onanması ve kısmen bozulması hâllerinde kesinleşen kısım Danıştay kararında belirtilir.
4. Danıştayın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davaların temyizen incelenmesinde bu madde ile ısrar hariç 50 nci madde hükümleri kıyasen uygulanır.
5. Temyize konu edilen kararı veren ya da karara katılan hâkim aynı davanın temyiz incelemesinde görev alamaz." hükmü yer almaktadır.
Temyiz incelemesi sonucunda; kararın gerekçesinin doğru olmadığının veya eksik olduğunun; ancak sonucu itibarıyla hukuka uygun olduğunun anlaşılması durumunda gerekçesinin değiştirilerek onanması mümkündür. Kararın; bozulması durumunda da; karar sonucu itibarıyla ortadan kalkacağından gerekçenin doğru olmamasının ya da eksik olmasının hukuki bir sonuç doğurmayacağı açıktır.
Bu itibarla; temyize konu bir kararın gerekçesinin eksik ya da yanlış olduğunun tespit edilmesi halinde, temyiz incelemesinin 2577 sayılı Kanun'un 49. maddesi uyarınca; kararın sonucu değerlendirilmek suretiyle yapılması gerekmektedir. Bu yönde yapılacak temyiz incelemesinin Anayasa'nın 141. maddesinin 3. fıkrasında yer alan, kararların gerekçeli olarak yazılması ilkesini ihlal etmeyeceği gibi aynı maddenin 4. fıkrasında yer alan yargılamada usul ekonomisinin dikkate alınması ilkesine de uygun olacağı açıktır.
Daire kararında, "dava konusu düzenlemelerin Yönetmeliğin dayanağı olarak gösterilen ve yukarıda yer verilen Kanun Hükmünde Kararname hükümleri çerçevesinde incelenmesinden, idareye verilen düzenleme yetkisi çerçevesinde getirildiği, kamu yararına ve hukuka aykırılık taşımadığı" gerekçesine yer verilmiştir.
Bu durumda; temyize konu Daire kararının gerekçesi yukarıda yer alan hüküm fıkrasının; sonucu itibarıyla değerlendirilmesi suretiyle temyiz incelemesinin yapılması gerektiği oyuyla, kararın bozmaya ilişkin kısmına katılmıyoruz.
KARŞI OY
XX-Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu 17/06/2021 tarih ve E:2018/3325, K:2021/3400 sayılı kararının davanın reddine ilişkin kısmının usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davacıların temyiz istemlerinin reddi ve Daire kararının bu kısmının da onanması gerektiği oyuyla, kararın bozmaya ilişkin kısmına katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.