14. Hukuk Dairesi 2020/4211 E. , 2021/2499 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki mirasın hükmen reddi davası sonucunda mahkemece davanın kabulüne dair verilen hükmün Dairemizce bozulması üzerine, yerel mahkemece verilen 24.11.2019 günlü direnme kararının Yargıtayca incelenmesi dahili davalı vekili tarafından istenilmekle, dosya 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunun 373. maddesinin 5. fıkrası uyarınca Dairemize gönderilmiştir. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dairemizin 30.05.2019 gün ve 2019/2-4968 E. K. sayılı bozma kararı üzerine yerel mahkemenin 24.11.2019 tarihli ve 2019/524-909 E.K. sayılı kararı ile direnme kararı verildiği, mahkemece bozma ilamı hakkında bir karar verilmeden bozma ilamında belirtilen araştırma yapılıp Ankara Ticaret Odası’na yazılan yazının cevabı geldikten sonra direnme kararı verildiğinden, mahkemenin eylemli olarak Dairemizin bozma ilamına uyulduğu, yeni bir hüküm olduğu değerlendirilerek hükmün temyiz incelemesine geçildi.
HMK’nin 65. maddesinde düzenlenen asli müdahalede, bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilir.
Asli müdahale davası ile asıl yargılama birlikte yürütülür ve karara bağlanır.
Asli müdahale çekişmesiz yargıda da mümkündür. Çekişmesiz yargı işi asli müdahale ile çekişmeli hale geliyorsa, çekişmeli yargıya dönüşür ve bu şekilde görülüp karara bağlanır.
Asli müdahil mutlaka taraflar dışında bir üçüncü kişi olmalıdır. Kendisine ihbar edilen kimse de asli müdahale davası açabilir.
Gerçek anlamda bir dava olduğu için tüm dava şartları asli müdahale açısından da geçerlidir.
İlk davanın tarafları arasında şekli mecburi dava arkadaşlığı söz konusu olur.
İlk davanın görüldüğü mahkeme görevli ve yetkilidir. Başka yerde de açılabilir, ama o zaman asli müdahale davası olmaz. Hâkim her iki davayı birlikte görebilir, veya birini bekletici sorun yapabilir.
Dava, TMK"nin 605/2. maddesi gereğince açılan mirasın hükmen reddi istemine ilişkindir. Ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır (TMK m. 605/2). Mirasçılar Türk Medeni Kanununun 610. maddesinde yazılı aykırılık da bulunmadıkça yani zımnen mirası kabul etmiş duruma düşmüş olmadıkça her zaman murisin ödemeden aczinin tespitini isteyebilir. Türk Medeni Kanununun 606. maddesinde belirtilen süre bu davada uygulanmaz. Dava alacaklılara husumet yöneltilerek görülür. Bu davada yetkili mahkeme ise alacaklıların davanın açıldığı zamandaki ikametgahı mahkemesidir. Ayrıca Türk Medeni Kanununun Velayet Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğün 39/2. fıkrası gereğince mirasın reddi yetkisini içeren özel vekaletname sunulması da zorunludur.
Mirasın hükmen reddine ilişkin olarak açılan davalarda, terekenin açıkça borca batık olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. İcra takibi sonunda aciz vesikası düzenlenmesi halinde terekenin borca batık olduğu kabul edilir. Aksi halde terekenin murisin ölüm tarihinde borca batık olup olmadığı, murisin malvarlığı bulunup bulunmadığının ölüm tarihi esas alınarak bankalar, trafik tescil müdürlüğü, vergi daireleri, belediyeler, tapu müdürlüğü v.b. kurum ve kuruluşlardan sorulması, murisin alacak ve borçları zabıta marifetiyle de araştırılarak aktif malvarlığı ile takibe konu borç miktarı gözönünde tutularak aktif ve pasifinin tereddüde neden olmayacak şekilde belirlenmesi, mirasçının mirası kabul anlamına gelen davranışlarda bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir.
Davanın niteliği gereği davalı-alacaklının, murisin terekesinin borca batık olduğunu bilmediği, bilmesinin mümkün olmadığı, yapılan yargılama sonrasında terekenin borca batık olup olmadığına karar verildiği göz önünde bulundurularak yargılama gideri ve harçtan davalının değil davacının sorumlu tutulması, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekir.
Somut olayda, muristen alacaklı olan Türkiye Halk Bankası A.Ş.’nin müdahale talebi kabul edilerek yargılama safahatlarında asli müdahil sıfatıyla bulunmuş ise de yukarıda yapılan açıklamalar nedeniyle Türkiye Halk Bankası A.Ş.’nin davadaki sıfatının dahili davalı olduğu açıktır. Dahili davalı ... Halk Bankası A.Ş.’nin yeni hüküm kabul edilen mahkemenin kararına yönelik temyiz talepleri incelendiğinde, Dairemizin bozma ilamına eylemli olarak uyulmasına rağmen belirtilen tüm araştırmalar yapılmadan karar verilmişse ise de terekenin belirlenen borçlarının 201.819,00 TL olduğu, murisin 3/8 hissesinin bulunması sebebiyle tereke mevcudunda bulunan Ankara ili, Çankaya ilçesi, Dikmen Mahallesi, 16135 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 4 numaralı bağımsız bölümün Ankara 22. İcra Dairesinin 2009/3046 sayılı 18.06.2012’de alacağına mahsuben Türkiye Halk Bankası A.Ş.’ye 210.000,00 TL’ye satıldığı, murisin 3/8 hissesine 78.750,00 TL düştüğü, şirket bünyesindeki araçların da muhtemel değerleri tereke aktifinde değerlendirildiğinde murisin ölüm tarihinde ödemeden acz içinde olduğu açıkça belli olduğundan mahkemece davanın kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak hükmen ret davalarında maktu harcın alınması ve yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılması gerektiği halde nispi harca hükmedilmesi ve yargılama giderinin davalıdan alınması doğru görülmemiş bu husus kararın bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK’nın 438/7 maddesi gereğince hüküm sonucunun aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle dahili davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hüküm sonucunun 3, 4, 5 ve 6 numaralı bentlerinin çıkarılarak yerine "Davanın niteliği gereği yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına ve davacı lehine vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına" yazılması suretiyle düzeltilmesine, hükmün DÜZELTİLMİŞ ve değiştirilmiş bu şekli ile ONANMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.04.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.