3. Hukuk Dairesi 2016/13323 E. , 2018/1116 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; kendilerinin ait bahçede oynarken çocukları..."a davalıya ait köpeğin saldırdığını, çocuğun basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaralandığını, ... ... Şube Müdürlüğünün 13.09.2010 tarihlili kati raporunda yüzde sabit kaldığının belirtildiğini, çocuğun tedavi görmeye devam ettiğini, hastane ve yol masrafları nedeiyle maddi zarara uğradıklarını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 500 TL maddi tazminatın ve çocuk için 20.000 TL ve anne ile baba için 5.000’er TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı; davacıların iddialarının gerçek olmadığı, köpeğin ısırmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile... ... için 3.000 TL, ... ve Penbe ... için ayrı ayrı 1.000"er TL manevi tazminatın olay tarihi olan 13/02/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, maddi tazminat taleplerinin ispat olunamadığından reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1) Dava, hayvan sahibi ve idare edenin sorumluluğuna dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
6098 sayılı TBK"nın 50. (BK"nın 42.) maddesinde; "Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler." hükmü düzenlenmiştir. Zararın varlığını ve tutarını kanıtlamak zorunda olan davacının, zararın gerçek tutarını kanıtlamakta zorlandığı veya kanıtlanmasının davacıdan beklenemeyeceği durumlarda hakim, işlerin olağan gidişi ve zarar görenin aldığı önlemleri gözeterek zarar tutarını kendiliğinden belirler.
6098 sayılı TBK 50/2 fıkrasına göre, zararın gerçek tutarının kanıtlanamaması durumunda, hakim 2.fıkra gereği olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararı ve kapsamını doğrudan araştırmakla ve uzman bilirkişi aracılığla tutarını hesaplamakla yükümlüdür.
Buna göre, mahkemece, davacılar tarafından yol ve hastane giderleri konusunda yeterli kanıt ortaya konulamasa bile, mahkemece TBK 50/2 çerçevesinde zarar ve kapsamını tespitine yönelik uzman bilirkişiden Yargıtay denetimine uygun rapor alınıp, hasıl olacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
2) Davacılar, olay tarihinde henüz beş yaşında olan oğullarının bu denli ciddi bir saldırı sonucu yüzünde sabit iz kalacak şekilde yaralanması nedeniyle hem olaya maruz kalan küçüğün hem de anne- baba olarak kendilerinin ruhsal olarak olumsuz etkilendiklerini belirterek, manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
HMK"nun 266.maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hâkimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hâkimlik mesleğinin gereği olarak hâkimin hukukî bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her hâlde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir. Bilirkişi raporu, kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasında çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
HMK’nun 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebililecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
Somut olayda; davacıların oğlu..."un 13.02.2010 tarihinde davalıya ait köpeğin ısırması sonucu yaralandığı, olay nedeniyle alınan 13.09.2010 tarihli ... Adli Tıp Şube Müdürlüğü kati raporunda "... yüz sınırları içerisinde tespit edilen yara izinin belirli bir mesafeden, belirgin bir dikkat sarf etmeden, ilk bakışta dikkat çektiğine göre, yüzde sabit iz niteliğinde olduğu ..." belirtildiği anlaşılmaktadır. Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu tarafından düzenelenen 27.08.2014 tarihli raporda ise; "... ... oğlu 2005 doğumlu... ..."un 13/02/2010 tarihinde maruz kaldigi köpek ısırması neticesi meydana geldiği bildirilen arızası 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri muvacehesinde fonksiyonel araz bırakmadan iyileşmiş olduğundan maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme süresinin 13.02.2010 tarihinden itibaren 2 (iki) aya kadar uzayabileceği ..." belirtilmiştir. Ancak bu raporda, ... Adli Tıp Şube Müdürlüğü kati raporunda belirtilen çocuğun yüzünde sabit iz kaldığına dair hususun değerlendirilmediği görülmektedir. Bu haliyle iki rapor arasında çelişki meydana gelmiştir.
Buna göre, mevcut yasal düzenlemeler ışığında, mahkemece, küçüğün yaralanmasının yüzünde sabit ize neden olup olmadığının tespiti için tesbiti ve raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için Adli Tıp Kurumundan rapor alınarak, şayet dava konusu olay nedeniyle küçüğün yüzünde oluşan yaraların sabit iz niteliğinde olduğu saptanması halinde, olay nedeniyle davacılar yararına manevi tazminatın yeniden değerlendirilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davacı taraf yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.