13. Hukuk Dairesi 2015/41606 E. , 2017/4295 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili avukat Sevde Betül Bağcı ile davalı ... vekili avukat ... diğer davalı ... Sağ. Hiz. AŞ vekili avukat..."nın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, kolundaki, omzundaki ve dudağındaki kitlelerin davalı doktor tarafından çok kolay bir operasyon ile alınacağının belirtildiğini, bunların yağ bezesi olduğunu, işlemin acısız gerçekleşeceğini ve işlemden sonra derhal normal hayata dönüleceğinin söylendiğini, herhangi bir ön tetkik yapmadan sadece çıplak gözle incelenmek suretiyle, apar topar ameliyata alındığını, ancak ameliyat sırasında kitlenin yağ bezesi değil, kas içerisinde olduğunun fark edildiğini ve tedbirsizlik ve dikkatsizlikle kitleyi alırken motor sinir sistemine zarar verildiğini, sağ elinin işaret, baş ve orta parmağını hareket ettiremediğinden ve hissizlik oluştuğundan günlük ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldiğini, ameliyat sonrası tedavisi mümkün olmayan sağlık problemleri ile karşılaştığını, hastane ve doktorun özen gösterme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, rizikoya ilişkin yazılı bildirim yapılmadığını ve tıbbi müdehale konusunda aydınlatılmadığını ileri sürerek maddi manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, alınan adli tıp raporuna dayanarak, davalı doktorun kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle, davalılar hakkında açılan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı doktorun özensiz ve tedbirsiz şekilde ameliyat yapması ile motor sinir sisteminin zarar gördüğünü ileri sürerek, maddi manevi zararının tahsili istemiyle eldeki davayı açmış; davalılar davanın reddini dilemiş; mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Eş deyişle dava, davalının vekalet sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır. Taraflar arasındaki ilişki vekalet sözleşmesidir. Vekil, vekalet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. O nedenle, vekil konumunda olan davalıların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmeleri gerekir.
Somut olayda, davacının kolundaki his kaybının davalı doktor tarafından uygulanan operasyon neticesinde ortaya çıktığı anlaşılmakta olup, Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu tarafından verilen 13.08.2014 tarihli raporda, "Kişiden cerrahi olarak çıkarılan kitlenin patolojik incelemesi sonucunun nörofibroma ile uyumlu olduğu, nörofibroma sinir hücrelerinden kaynaklanan bir tümör olduğunun bilindiği, çoğu iyi huylu olmakla birlikte malign dejenerasyon da gösterebileceği, nöral dokular vücudun hemen her yerinde bulunduğu için bu tümörler farklı lokalizasyonlarda görülebileceği, nörofibromanın bulunduğu lokalizasyonda sinir dokusu ile ilişkili olduğu için kitlenin çıkarılması esnasında sinir dokusunda hasar oluşabileceği, bu durumun her türlü özene rağmen oluşabilecek herhangi bir kusur ve ihmalden kaynaklanmayan komplikasyon olarak nitelendirildiği, kişiye konulan tanı ve yapılan ameliyatın tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olduğu, kişinin ameliyatını gerçekleştiren sağlık çalışanlarına atfı kabil kusur tespit edilmediği..." belirtilmiştir. Ancak, davalı doktorun savcılık soruşturma dosyasında verdiği 12.01.2012 tarihli ifadesinde, omuzdaki ve koldaki kitle için ameliyat öncesi herhangi bir tetkiki gerekli görmediğini ifade ettiği anlaşılmakla; davalı doktorun ortaya çıkabilecek riskleri ortadan kaldırmak adına ameliyat öncesi ve sonrası yapması gereken girişimlerin neler olduğunun, ameliyat sırasında durumun tespit edilip edilmediğinin, ameliyat sonrasında derhal müdahale edilip edilmediğinin, zararın azalması veya ortadan kaldırılması adına ne yapıldığının, bu aşamalarda davalı doktorun ihmalinin ve kusurunun bulunup bulunmadığının da tartışılması gerekir. O halde mahkemece, bu konuda rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı bir Üniversiteden, konusunda uzman akademik kariyere sahip 3 kişilik bilirkişi kurulundan, dava konusu olayda davalı doktora atfı kabil bir kusur olup olmadığı hususunda, nedenlerini açıklayıcı, taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, davalıların kusurlu olup olmadığının belirlenmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yön göz ardı edilerek, eksik incelemeye dayanılarak, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle, temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 1480,00 TL duruşma avukatlık parasının davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12/04/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.