22. Hukuk Dairesi 2017/31808 E. , 2019/23022 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının iş akdinin davalı tarafından haklı nedenle bildirilmeden feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile ücret alacağı taleplerininin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının kıdem ve ihbar tazminatının hesaplanmasına ilişkindir.
Somu uyuşmazlıkta; hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacıya 04.10.2010-04.07.2012 tarihleri arasındaki çalışması için kıdem ve ihbar tazminatı ödemesi yapıldığından hesaplanan kıdem ve ihbar tazminatı hesabından ödendiği iddia edilen tutarlar mahsup eidlmiştir.
Ancak dosyada bulunan, davacı tarafından imzalanmış, 04.07.2012 tarihli ibranamedeki tutarların kıdem ve ihbar tazminatına ilişkin hesaplamadan mahsup edilmesi hatalı olmuştur.
Şöyle ki,
Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132 inci maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir.
İş ilişkisinde borcun ibra yoluyla sona ermesi ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420 inci maddesinde öngörülmüştür. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması gerekir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420 inci maddesinde, iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren bir ay içinde yapılan ibra sözleşmelerine geçerlilik tanınmayacağı bildirilmiştir. Aynı maddede, alacağın bir kısmının ödenmesi şartına bağlı ibra sözleşmelerinin (ivazlı ibra), ancak ödemenin banka kanalıyla yapılmış olması halinde geçerli olacağı öngörülmüştür.
İşverence yapılacak olan ödemelerin banka yoluyla yapılması zorunluluğunun getirilmesi, ibranamenin geçerliliği noktasında sonuca etkilidir. Ancak banka dışı yollarla yapılan ödemelerde de borç ibra yerine tamamen veya kısmen ifa yoluyla sona ermiş olur.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır.
Somut uyuşmazlıkta, ibraname 04.07.2012 tarihli olup Yeni Borçlar Kanunu döneminde imzalanmıştır. Dosya kapsamında banka ödemesine dair belge bulunmadığı gibi ibraname yasal şartları da taşımamaktadır. Bu nedenle hükme esas alınan bilirkişi raporunda hukuka aykırı olarak düzenlenen ibranamedeki kıdem ve ihbar tazminatına ilişkin miktarların yapılan hesaplamadan mahsup edilmesi hatalı olup bozma nedenidir.
3- Diğer yandan; davacının ücret alacağına ilişkin taraflar arasında uyuşmazlık olup, davalı vekili, ... 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi’nin 2015/338 esas sayılı dosyasından bahsederek davacıya yapılan ödemelerin eksik hesaplandığını savunmuştur. Davalının bahsettiği dosya ve bu dosyadaki kayıtlar ile davalı tarafından sunulan banka kayıtları incelenerek davacının ücret alacağının yeniden hessaplanması gerekmektedir.
Mahkemece bu hususlar gözetilmeden karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 11.12.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.