7. Hukuk Dairesi 2015/12888 E. , 2015/11186 K.
"İçtihat Metni"İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı EÜAŞ Genel Müdürlüğü vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin kamu ihale kanuna göre hizmet alımı sureti ile EÜAŞ Genel Müdürlüğüne ait işyerinde çalıştığını, fiili yürütülen faaliyetin tamamen yüklenici firmaların davalı EÜAŞ Genel Müdürlüğüne işçi temin edilmesinden ibaret olduğunu, davacı ve pek çok yüklenici işçisinin uzun yıllardır .. bünyesinde çalıştığını, ihaleyi alan taşeronlar değişse bile ihale dönem sonunda çıktı girdi yapılarak çalıştırılmaya devam ettirildiklerini, çalışmaları sırasında emir ve talimatları davalı işletme yetkililerinden aldıklarını işçilerin hangi işlerde ve nerede çalışacaklarının işletme tarafından belirlendiği, işin yürütülmesinde kullanılan tüm araç ve gereçlerin işletmeye ait olduğu, çalışma düzeninin, fazla mesai yapılıp yapılmayacağının işletme yetkililerince belirlendiğini, müvekkili ile diğer işçilerin puantajlarının EÜAŞ yetkililerince tutulduğunu, davalı işletme ve dava dışı şirketler arasında imzalanan hizmet sözleşmesinin muvazaalı olduğunun kabulü ile 4857 sayılı İş Kanunun 2. maddesine göre müvekkilinin başlangıçtan itibaren asıl işveren olan EÜAŞ işçisi olduğunun tespitine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca müvekkilinin taşeron firma işçisi olması sebebi ile işletmenin işçileri ile aynı iş yerinde aynı koşullarda çalışarak daha az ücret aldığını, baştan itibaren müvekkili ile diğer işçilerin EÜAŞ işçileri ile aynı sosyal haklara sahip olması gerektiğini, müvekkilinin işvereninin en başından itibaren davalı EÜAŞ Genel Müdürlüğü olduğunun tespitini ve buna bağlı olarak fark işçilik alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalı EÜAŞ vekili, davacının kendi işçisi olmadığını, İhale Kanunu çerçevesinde hizmet alımı yapıldığını, muvazaalı işlemin söz konusu olmadığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
4857 sayılı Kanunun 2.maddesi 6.fıkrasına göre “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.
Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez.”
Asıl işin bir bölümü alt işverene verilemese de kanunda özel hüküm bulunması hallerinde yardımcı iş olduğuna bakılmaksızın asıl işin bir kısmı alt işverene bırakılabilir. 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu 15. Maddesine göre: “…g) (Ek: 9/7/2008-5784/5 md.) Elektrik enerjisi üretim, iletim ve dağıtım faaliyeti gösteren kamu tüzel kişileri, gerekli hallerde üretim, iletim ve dağıtım tesislerinin işletilmesi ve bakım onarım işlerini tabi oldukları ihale mevzuatı çerçevesinde hizmet alınması yoluyla yaptırabilirler.” şeklindeki düzenlemesi keza 30.3.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6446 sayılı kanunun 22. maddesindeki "Lisans sahibi tüzel kişiler, lisansları kapsamındaki faaliyetlerle ilgili olarak hizmet alımı yapabilirler. Ancak, bu durum ilgili lisans sahibi tüzel kişinin lisanstan kaynaklanan yükümlülüklerinin devri anlamına gelmez. Hangi faaliyetlerin hizmet alımı yoluyla yaptırılabileceği Kurul tarafından belirlenir." şeklindeki düzenlemesi nazara alındığında, bahsi geçen hükümler gereğince davalı tarafça Kamu İhale Kanunu 4 ve 22. maddeleri doğrultusunda ihale ile bant yollarının işletilmesi,gözetlenmesi ve temizlenmesi işleri hakkında hizmet alımı yapılmakla davalı ile dava dışı işverenler arasında 4857 sayılı Kanunun 2/6 maddesi kapsamında kalan asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunduğu dikkate alınmaksızın aralarındaki ilişkinin muvazaalı olduğunun kabulüyle davacının gerçek işverenin EÜAŞ Genel Müdürlüğü olduğunun tespiti ile fark alacaklara hükmedilmesi hatalı olup bozma nedenidir.(HGK. 22/04/2015 T., 2015/22-128 E. 2015/1242 K. sayılı kararı)
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının alacaklarının hesabına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 04.06.2015 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
4857 sayılı İş Kanunu"nun 2/6 maddesi uyarınca, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir.
Alt işveren uygulaması bir işletmesel karardır. Alt işverene devrin işletme gereklerine dayanan geçerli fesih nedeni olması, İş Kanunu’nun 2’nci maddesinin 6 ve 7’nci fıkraları uyarınca geçerli ve muvazaaya dayanmayan asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kurulması şartına bağlıdır.
Muvazaa Borçlar Kanununda düzenlenmiş olup, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla ve kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesi arzu etmedikleri görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Üçüncü kişileri aldatmak kastı vardır ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaanın ispatı genel ispat kurallarına tabidir. İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek istenmiş ve 4857 sayılı İş Kanununun 2/7 maddesinde bu konuda bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir. Bu kriterler, asıl işveren işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi sureti ile haklarının kısıtlanması veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisinin kurulması olarak belirtilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2’nci maddesinde belirtilen unsurları taşımayan alt işveren uygulaması, fesih için geçerli neden kabul edilemez. İş Kanunu’nda yardımcı işlerin alt işverene verilmesinin herhangi bir koşula bağlanmaması nedeniyle, bu nevi işlerin muvazaa olmaması kaydıyla alt işverene devri sebebiyle iş sözleşmesinin feshedilmesi hâlinde, feshin geçerli nedene dayandığı kabul edilebilir. Buna karşılık, 6’ncı fıkra gereğince, asıl işin bir bölümünde işletme ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler alt işverene devredilebilecektir. Anılan düzenlemede baskın öğe, “teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren” işlerdir. Başka bir anlatımla işletmenin ve işin gereği ancak teknolojik nedenler var ise göz önünde tutulur. Dolayısıyla, söz konusu hükümdeki şartlar gerçekleşmeden asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi hâlinde, asıl işveren-alt işveren ilişkisi geçersiz olacağından iş sözleşmesinin feshi de geçersiz olacaktır.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta, asıl işin hizmet alımı yolu ile ihale edilmesidir. Yapılan ihalede, ihale yapan kurum veya kuruma ait bağlı kuruluş tarafından araç temini sağlanır, asıl işte alt taşeron işçileri ile hizmeti alan işveren işçileri birlikte çalışıyorlar, yönetim hakkı hizmeti alana ait ise, kısaca ihale işçi teminine yönelik ise, ihaleye veren ile ihaleyi alan kişi arasında alt işveren-asıl işveren ilişkisinden sözedilemeyecektir. Hizmet alımı yapma ile bu hizmetin yürütülmesi için personel (işçi) temini farklı olgulardır. Hizmet alımı ve hizmetin yaptırılması ibarelerinin, iş mevzuatının yasakladığı ticari amaçlı işçi teminine olanak tanıdığı şeklinde yorumlanarak sonuca ulaşılması hukuken mümkün değildir. Bunda kamu yararı da yoktur. Bu yönde yapılan ihale sözleşmeleri geçersizdir.
Diğer taraftan, bir alt işveren, bir asıl işverenden sözleşme ile üstlendiği mal veya hizmet üretimi için belirli bir organizasyona, uzmanlığa ve hukuksal bağımsızlığa sahip değilse, kısaca üretim ya da hizmet sunumuna ilişkin ekonomik faaliyetin bağımsız yönetimini üstlenmemişse asıl işveren alt işveren ilişkisinden çok olayda, asıl işverene işçi temini söz konusu olacaktır.
Somut uyuşmazlıkta davacı işçi, davalının hizmet alımı yaptığı şirketler aracılığı ile asıl işte çalıştırıldığını, alt işveren şirketlerle davalı arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunu ve bu nedenle başlangıçtan itibaren gerçek işvereninin, davalı olduğunu ileri sürerek alacak talebinde bulunmuş, davalı işveren ise davacının ihale ile iş üstlenen alt işveren işçisi olan davacının taleplerinin yerinde olmadığını savunmuştur.
İlk derece mahkemesinin emsal dosyalarda verilen kararlara ve bilirkişi raporlarına atıf yapılıp, hesap bilirkişi raporu ile hüküm kurulmuş ise de; somut uyuşmazlıkta 30.03.2013 gün ve 6446 sayılı yasanın 30/5 maddesi ile yürürlükten kaldırılan 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu"nun 15 maddesinde yer alan ve 09.07.2008 gün ve 5784 sayılı yasanın 5. maddesi ile getirilen “...Elektrik enerjisi üretim, iletim ve dağıtım faaliyeti gösteren kamu tüzel kişileri, gerekli hallerde üretim, iletim ve dağıtım tesislerinin işletilmesi ve bakım onarım işlerini tabi oldukları ihale mevzuatı çerçevesinde hizmet alımı ile yaptırabilirler...” düzenlemesinin olayda uygulama yeri bulunup bulunmadığı tartışmalıdır.
Elektrik üretim ve dağıtımı kesintisiz yürütülmesi gereken bir kamu hizmeti olup anılan düzenlemede bulunan “ ...gerekli hallerde...” ifadesinin istisnai halleri kapsadığının kabulü gerekir. Hizmette aksama ihtimali ortaya çıktığı hallerde üretim, bakım, onarım gibi işlerin geçici bir süre hizmet alımı yolu ile yapılabileceği hükme bağlanmıştır. Oysa daha önce aynı konuda açılan ve Dairemiz incelemesinden geçen benzer davalarda toplanan delillere göre, davalı işyerinde çok sayıdaki hizmet alım sözleşmesi ile sadece bakım ve onarım değil bütün işlerin karma şekilde hizmet alımı ile sağlandığı, davalı işverenin kendi işçileri alt işveren işçilerinin birlikte çalıştıkları, aynı yemekhaneden faydalandıkları, puantajların asıl işveren davalı tarafından tutulup, çelişki halinde bunlara üstünlük tanındığı, izinlerin asıl işveren tarafından düzenlenip emir ve talimatların asıl işveren çalışanlarınca verilip, malzemelerin yine davalı tarafından sağlandığı, alt işverenlerin işi yapacak organizasyon yapısının, teknik donanımı ve hukuki bağımsızlığının bulunmadığı, işçilerin değişen alt işverenler nezdinde sürekli aynı işte çalıştıkları hep birlikte değerlendirildiğinde personel alımındaki kısıtlamalar nedeniyle davalı işverenin ihtiyacı olan işgücünü hizmet alım sözleşmeleri ile giderdiği sonucuna ulaşılmaktadır. Ayrıca söz konusu düzenlemenin getirildiği 09.07.2008 tarihinden önce de davacı gibi çok sayıda işçi bu işyerinde aynı şekilde çalışmakta olup bu hükmün onlar yönünden uygulanmasına yasal imkan bulunmamaktadır.
Salt yukarıda anılan düzenlemenin getirildiği tarihten sonra yapılan hizmet alımı sözleşmesi ile çalışma olgusu, muvazaa varlığının bulunmadığına gerekçe olamaz. Gerek yardımcı işlerde ve gerekse 657 sayılı yasanın 4924 sayılı yasa ile değişik 36. maddesi uyarınca sağlık ve yardımcı sağlık hizmetlerinin hizmet alımı yolu ile gördürülebileceği ya da 30.03.2013 gün ve 6446 sayılı yasanın 30/5 maddesi ile yürürlükten kaldırılan 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu"nun 15 maddesinde yer alan ve 09.07.2008 gün ve 5784 sayılı yasanın 5. maddesi ile getirilen “...Elektrik enerjisi üretim, iletim ve dağıtım faaliyeti gösteren kamu tüzel kişileri, gerekli hallerde üretim, iletim ve dağıtım tesislerinin işletilmesi ve bakım onarım işlerini tabi oldukları ihale mevzuatı çerçevesinde hizmet alımı ile yaptırabilirler...” düzenlemesi doğrultusunda alt işveren işçisi olarak çalıştırılan işçilerin, muvazaalı alt işverenlik iddiasına bağlı taleplerinin her olayın özellikleri göz önünde tutularak araştırılması ve HMK.nun 31. maddesinde öngörülen hakimin davayı aydınlatma ödevi doğrultusunda çözümlenmesi gerekir. Mahkemece yapılacak iş yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda yürütülecek araştırma ile deliller toplanıp, gerekirse mahallinde uzman bilirkişi marifeti ile inceleme yaparak elde edilecek verilere göre bir karar vermekten ibarettir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan hususlarda araştırma yapılarak elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi için hükmün bozulması gerekirken, açıklanan yasal esaslara aykırı olarak davanın reddi gerektiği yolundaki yolundaki sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz. 04.06.2015