Hukuk Genel Kurulu 2017/1898 E. , 2019/1347 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mahkemesi Sıfatıyla)
Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Yahyalı Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 18.02.2014 tarih ve 2013/159 E., 2014/34 K. sayılı karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 04.12.2014 tarih ve 2014/13683 E., 2014/24698 K. sayılı kararı ile;
"…Mahkemece davalı kocanın, davacıya fiziksel şiddet uyguladığı da kabul edilerek, davacı kadın yararına manevi tazminata hükmedilmişse de; davalının davacıya fiziksel şiddet uyguladığı ispat edilememiştir. Ne var ki, davalının, davacıya hakaret içeren sözler söylediği ve eşinin müşterek eve dönmesini istemediği anlaşılmıştır.
Boşanmada manevi tazminatın amacı, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamaktır. Onun için, kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerekir. Bir tarafın zenginleşmesine yol açacak sonuçlar doğurur miktarda manevi tazminat takdiri, müesseseyi amacından saptırır. Hâkim, tazminat miktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu ve boşanmada kusuru bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını; öbür yandan da, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurmak zorundadır. Açıklanan ilkeler gözetildiğinde davacı kadın yararına takdir edilen manevi tazminat miktarı, ölçülülük ilkesine uygun olmayıp fazla bulunmuştur. Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde yer alan hakkaniyet ilkesi gözetilerek daha uygun miktarda tazminat takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır…’’
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı (TMK m. 166/1) boşanma istemine ilişkindir.
Davacı kadın vekili; davalı erkeğin müvekkiline hakaret ettiğini, birkaç kere fiziksel şiddet uyguladığını, özür dilemek için geldiğinde müvekkiline ve müvekkilinin ailesine bağırdığını, müvekkilinin ortak eve gelmesini istemediğini ileri sürerek tarafların boşanmalarına, 400,00TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 20.000,00TL maddi ve 20.000,00TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı erkek vekili; iddiaların doğru olmadığını, davacı kadının tutum ve davranışlarından dolayı evliliğin bu noktaya geldiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Yerel mahkemece; davalı erkeğin eşine şiddet uyguladığı, hakaret ettiği, taraflar arasında yaşanan son olayda davalı erkeğin, ailesini ziyarete giden davacı kadını arayarak hakaret ve tehditlerde bulunduğu, davacıya ‘’Sen babanın evinde kal, ayrılalım.’’ dediği ve bu şekilde tarafların ayrıldığı, boşanmaya neden olan olaylarda davalı eşin kusurlu olduğu gerekçesi ile tarafların boşanmalarına, kusur ve tarafların ekonomik durumlarına göre aylık 200,00TL tedbir ve 6.000,00TL toptan yoksulluk nafakası ile davacı kadın lehine 7.000,00TL maddi tazminata ve 12.000,00TL manevi tazminata karar verilmiştir.
Davalı erkek vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık kısmında açıklanan gerekçeyle bozulmuştur.
Mahkemece; tarafların kavga ettiklerinin tanık beyanları ile de ortaya koyulduğu, davalı asilin duruşmada "Ben eşimi dövmedim, dövsem bir doktor raporu olurdu, öyle bir rapor yoktur." dediği, davacı kadının ise duruşmada davalının kendisini sözle ifade etmek yerine şiddete başvurduğunu ifade ettiği, davacı kadının tanıklarının da davalı erkeğin davacı kadına şiddet uyguladığını, davacı kadını dövdüğünü beyan ettikleri, boşanma davasında manevi tazminat takdir edilirken boşanma sebebiyle manevi zarara uğrayan kişinin yaşadığı bütün olguların hep birlikte değerlendirilmesi gerektiği, davalı erkeğin geliri ve haksızlığın ağırlığı dikkate alındığında manevi tazminat miktarının uygun olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı, davalı erkek vekilince temyiz edilmiştir.
Direnme ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, davalı erkeğin kesinleşen kusurları yanında mahkemece davalıya yüklenen fiziksel şiddet vakıasının da ispat edilip edilmediği ve davacı kadın lehine takdir edilen manevi tazminatın davalı erkeğin kusuru ile tarafların mali ve sosyal durumları dikkate alındığında fazla olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166/I-II. maddesi;
“Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir” hükmünü içermektedir.
Anılan maddenin birinci fıkrası gereğince evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için başlıca iki şartın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Bu şartlardan ilki evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması, diğeri ise ortak hayatın çekilmez hâle gelmiş bulunmasıdır. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş, birçok konuda evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime takdir hakkı tanımıştır.
Öte yandan, boşanmanın dayandığı temel ilkelerden biri "kusur" ilkesidir. TMK"nın 166/1. maddesi uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Nitekim benzer ilkeye HGK’nın 04.12.2015 tarihli ve 2014/2-594 E., 2015/2795 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
Bu durumda kusur ilkesine göre genel sebeple (TMK m. 166/1) boşanmaya karar verebilmek için davalının az da olsa kusurlu olması gerekir. Diğer bir ifadeyle, boşanma davasını açma hakkı kusursuz, az kusurlu, eşit veya fazla kusurlu eşindir.
Hemen belirtmek gerekir ki, boşanma, bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olup, boşanma kararının kesinleşmesiyle evlilik birliği sona erer. Boşanmanın eşler bakımından kişisel ve mali olmak üzere bir takım sonuçlarının bulunduğu kuşkusuzdur. Maddi ve manevi tazminat talepleri de boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarındandır.
Kusur ilkesi Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 174. maddesinde düzenlenen maddi ve manevi tazminat talepleri bakımından da önemli bir role sahiptir.
Bu noktada, uyuşmazlığın çözümü açısından manevi tazminat kavramının da açıklanmasında yarar görülmektedir.
Manevi zarar, insan ruhunda kişinin iradesi dışında meydana gelen acı, ızdırap ve elem olarak ifade edilmektedir. Manevi tazminat ise bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kanunun öngördüğü bir telafi şeklidir. 22.06.1966 tarih, 1966/7 E. ve 7. K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere manevi tazminat bir yönüyle de insanlardaki kırgınlık ve kızgınlığı, hatta intikam duygusunu tatmin etme aracıdır. Amacı, olaydan duyulan acı, ızdırap, elem ve kızgınlığı kısmen olsun dindirmek, olayı unutturarak tekrar normal hayata dönüşü sağlamaktır. Bu nedenlerle de manevi tazminatın bir taraf için zenginleşme diğer taraf için de fakirleşme aracı olarak görülmemesi gerekir. Manevi tazminat miktarı belirlenirken tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusurları ve varsa kusur derecesi, eylemin ağırlığı, olayın özelliği dikkate alınmalıdır. Hâkim, manevi tazminatın miktarını belirlemeye yönelik takdir hakkını kullanırken TMK’nın 4. maddesinde yer alan hakkaniyet ilkesi gereği tüm bu unsurları nazara alarak bir karara varacaktır.
Boşanmanın mali sonuçlarından biri olan manevi tazminat 4721 sayılı TMK"nın 174. maddesinin 2. fıkrasında; " Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir." şeklinde düzenlenmiştir.
Anılan maddeye göre, manevi tazminat istenilebilmesi için öncelikle bir boşanma kararı, tazminat yükümlüsünün kusurunun varlığı, bu kusurun tazminat isteyen eşin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıması ve talep gerekmektedir.
Yine boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf lehine manevi tazminata hükmedilebilmesi için tarafın kusursuz ya da daha az kusurlu olması gerekmektedir.
Kişilik hakları ise; kişinin şahsi özelliklerini barındıran ve onu diğer insanlardan ayıran, bedensel ve ruhsal, şeref ve haysiyet, görüntü ve isim üzerindeki haklar gibi geniş kapsamlı hakları ifade eder.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde somut olayda; mahkemece davalı erkeğe yüklenen fiziksel şiddet vakıasına yönelik tanık beyanlarının soyut ve duyuma dayalı olduğu, bu hâliyle davalı erkeğe yüklenen fiziksel şiddet vakıasının ispatlanamadığı, ancak davalı erkeğin davacı kadına hakaret içeren sözler söylediği, eşinin ortak ikamete dönmesini istemediği anlaşılmaktadır. Davalı erkekten kaynaklı boşanmaya sebebiyet veren olaylar davacı kadının kişilik haklarına saldırı niteliği taşımakta ise de tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusur belirlemesi, eylemin ağırlığı ve hakkaniyet ilkesi gözetildiğinde davacı kadın lehine takdir edilen manevi tazminat miktarı fazladır.
O hâlde, yukarıda açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç: Davalı erkek vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun"un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 12.12.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.