11. Hukuk Dairesi 2016/7086 E. , 2018/646 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Asliye Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 10.03.2016 tarih ve 2013/873-2016/296 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 23.01.2018 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalılar vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalıların her istendiği an geri ödeneceği ve yatırılan paralar karşılığı yüksek faiz verileceği garantisiyle para topladıklarını, bu kapsamda müvekkilinden de hisse senedi talep formu ile hisse senedi devir ve kabul sözleşmesi başlıklı belge karşılığında para alındığını, ancak müvekkilince istenmesine rağmen alınan paranın geri ödenmediğini, davalıların eylemlerinin hukuki dayanağının bulunmadığını, TTK, Bankalar Kanunu ve SPK hükümlerinin ihlal edildiğini, anılan kanunlar uyarınca müvekkilinin şirket ortağı yapılmasının mümkün bulunmadığını, şirket yönetim kurulu üyelerinin yürütülen bu faaliyetler nedeniyle defalarca yargılandıklarını ve mahkum edildiklerini, yapılan bu yargılamalar neticesinde şirket defterlerinde bulunan kayıtların gerçeği yansıtmadığının tespit edildiğini, TTK"nın 336. maddesi uyarınca davalı ..."ın da ortaya çıkan zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek, geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığının tespitine, kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğüne, 121.200 DM karşılığı 174.348,59 TL alacağın ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davacının davalı ... İht. Mad. Paz. Ve Tic. A.Ş."nin ortağı olduğunu, bu ortaklığın mevzuata uygun geçerli bir ortaklık niteliğinde bulunduğunu, davalı şirketlerin Sermaye Piyasası Kurulu kaydında olan, bu kurul ve diğer ilgili tüm resmi makamlar ile özel denetçiler tarafından faaliyetleri denetlenen çok ortaklı halka açık anonim şirketler olduklarını, TTK"nın 329. ve 405. maddeleri gereğince anonim şirket ortaklarının sermaye olarak şirkete verdiklerini geri isteyemeyeceklerini, davalı şirketlerin tasfiye halinde olmadığını, zamanaşımı süresinin dolduğunu, davalı ...’a husumet yöneltilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davanın kısmen kabulüne, davacıyla davalı şirketler arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine, bu nedenle 174.677,02 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Kural olarak hakim, iki tarafın iddia ve savunmaları ile bağlı olup talepten fazlasına veya başkasına hükmedemez. Davacı vekili, dava dilekçesinde davacının davalı şirketler ile geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığının tespitine, kurulan yatırım ilişkisinin hükümsüzlüğüne, 121.200 DM karşılığı 174.348,59 TL alacağın ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiş; mahkemece, yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne, davacıyla davalı şirketler arasında geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığının tespitine, bu nedenle 174.677,02 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Bu durumda, mahkemece hüküm altına alınan miktarın davacının talebini aşmamasına dikkat edilerek tayini gerekirken mülga 1086 sayılı HUMK"un 74. ve 6100 sayılı HMK"nın 26. maddesine aykırı biçimde talepten fazlaya hükmedilmesi doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle davalılar yararına bozulması gerekmiştir.
3- Davalılar vekilince, davacının sahip olduğu hisselerin bir kısmını daha sonra devrederek, devrettiği hisse bedellerini de tahsil ettiği savunulup, yapılan devre ilişkin şirket pay defterinin örneğinin sunulduğunun anlaşılması karşısında, mahkemece bu konuda davalıların delillerinin ibrazı yönünde süre tanınıp bu savunma hakkında bir değerlendirme yapılmaksızın karar verilmesi de doğru olmamış, hükmün bu nedenle de davalılar yararına bozulması gerekmiştir.
4- Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; dava dilekçesiyle hükmedilecek bedelin ödeme tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsili istenmiş olup, davacının mal varlığındaki eksilme, ödeme tarihinde gerçekleştiğinden ödeme gününden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi doğru olmayıp, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalılar yararına, (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.630,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 25.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.