Esas No: 2020/13
Karar No: 2020/60
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2020/13 Esas 2020/60 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/13 KARAR NO : 2020/60 KARAR TR: 27.01.2020 |
ÖZET : Sigortalı aracın uğradığı hasarı ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. |
KARAR
Davacı : HDI Sig.A.Ş.
Vekili : Av. S.K.
Davalı : İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
Vekili : Av. N.A.
O L A Y : Davacıvekilidavadilekçesindeözetle; müvekkilince sigortalanan 34 … 1016 plakalı aracın 27.12.2016 tarihinde, İstanbul İli, Bağcılar İlçesi, Yüzyıl Mahallesi, Batışehir Caddesinde seyir halinde iken, yoldaki buzlanma nedeniyle 34 DS 8148 plakalı araçla çarpışmasıyla araçta 37.229,00-TL hasar meydana geldiğini, kazada yol bakım, onarım ve temizliğinden sorumlu davalının 1/3 oranında kusurlu bulunduğunu, hasar bedelinin sigortalıya ödendiğini ileri sürerek, davalının kusuruna göre sorumlu olduğu 9.076,33-TL"nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsili istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.
İSTANBUL 3. İDARE MAHKEMESİ: 6.6.2017 gün ve E:2017/1075, K:2017/1520 sayı ile, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun uygulanmasına ilişkin bir tazminat davası olduğu, anılan Kanunun 110. maddesi uyarınca davanın görüm ve çözümünde adli yargı mercilerinin görevli olduğu gerekçesiyle davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş, bu karara karşı davalı idare vekili tarafından istinaf isteminde bulunulmuştur.
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 9. İdare Dava Dairesi: 2.4.2018 gün ve E:2018/582, K:2018/671 sayı ile, istinaf yoluyla kaldırılması istenilen İdare Mahkemesi kararında Kanunda sayılan kaldırma nedenlerinin bulunmadığı anlaşıldığından ve dilekçede ileri sürülen iddialar da sözkonusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediğinden başvurunun reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.
Davacı vekili bu kez aynı istem ile adli yargı yerinde dava açmıştır.
Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesi: 5.4.2018 gün ve E:2017/313, K:2018/243 sayı ile, davanın kısmen kabulü ile, 6.150,39-TL ’nin 1/2 "si olan 3.075,19-TL"nin ödeme tarihi olan 14/03/2017 tarihinden, diğer 1/2 "si 3.075,19-TL"nin ödeme tarihi olan 10/05/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermiş, bu karara karşı davalı idare vekili tarafından istinaf isteminde bulunulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi: 13.9.2018 gün ve E:2018/1861, K:2018/836 sayı ile, hizmet kusuru nedeniyle oluşan eylemde yargı yolunun idari yargı olduğu anlaşıldığından, mahkemece; yargı yolu yönünden davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken davanın esasına girilerek karar verilmesi yerinde görülmediği gerekçesiyle, mahkeme kararının kaldırılması ve mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesi: 20.11.2018 gün ve E:2018/545, K:2018/708 sayı ile, istinaf kararı doğrultusunda yargı yolu yönünden dava şartlarının oluşmadığından HMK 114/1-b maddesi gereğince davanın usulden reddine karar vermiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf isteminde bulunulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi: 28.2.2019 gün ve E:2019/301, K2019/390 sayı ile, idare mahkemesi kararının kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılarak, kesinleşmiş ise; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkındaki Kanunun 19.maddesindeki, Adli, idari yargı mercilerden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine, kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı merciinin davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varması halinde, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvuracağı ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteleyeceği, şeklindeki düzenlemeyi dikkate alarak işlem yapması ve ondan sonra bir karar vermesi gerekirken bunun yapılmamış olması, HMK. m.353/l-a/6 kapsamındaki hali oluşturacağından, davacı vekilinin istinaf isteğinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldınlması ve açıklanan şekilde işlem yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesi: 23.5.2019 gün ve E:2019/134, K:2019/337 sayı ile, davanın kısmen kabulüne 6.150,39-TL "nin 1/2 "sinin ödeme tarihi olan 14/03/2017 tarihinden, 1/2 "sinin ödeme tarihi olan 10/05/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf isteminde bulunulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi:3.10.2019 gün ve E:2019/3444, K:2019/3550 sayı ile, mahkemece, Dairelerinin 28/02/2019 gün 2019/301 esas-2019/390 sayılı kaldırma gönderme kararında belirtilen şekilde işlem yapması, diğer bir ifadeyle görülmekte olan dava bakımından idari yargının mı, adli yargının mı görevli olduğu konusundaki uyuşmazlığın çözülmesi için dosyanın kül halinde Uyuşmazlık Mahkemesine göndermesi, Uyuşmazlık Mahkemesinin vereceği karara kadar elindeki işin incelemesini ertelemesi ve Uyuşmazlık Mahkemesinin kararından sonra, bu karara göre uyuşmazlığı sonlandırması gerekirken, davanın esastan sonuçlandırılması doğru olmadığından, davalı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesinin 23/05/2019 tarihli kararının HMK.m.353/l-a/6 hüknjıü uyarınca kaldırılmasına ve belirtildiği şekilde işlem yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
BAKIRKÖY 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 23.12.2019 gün ve E:2019/584 sayı ile, İstanbul BAM 8. HD."nin 2019/3444 E. 2019/3550 K. Sayılı ilamı gereğince dosyaya bakmakla görevli yargı yolunun tespiti için Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN"ın katılımlarıyla yapılan27.01.2020 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Asliye Hukuk Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, adli yargı dosyasının Mahkemece, ekinde idari yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, sigortalı aracın uğradığı hasarı ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, dava dosyasında mevcut bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucunda; Şirkete sigortalı vasıtanın geçirdiği trafik kazası neticesinde hasarlandığı, bahis konusu olay neticesinde vasıtada maddi hasarın meydana geldiği; tespit edilen hasar bedelinin sigortalı vasıta sahibine ödendiği, olayın meydana gelişinde davalı idarenin yol kusurunun tespit edildiği, meydana gelen hasar nedeniyle sigortalısına tazminat ödeyen şirketin kusur nispetine göre faiziyle birlikte davalıdan tahsili istemiyle davanın açılmış olduğu anlaşılmaktadır.
2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)
Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.
Bu durumda,2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu dolayısıyla, Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan 23.12.2019 gün ve E:2019/584 sayılı başvurunun reddi gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan 23.12.2019 gün ve E:2019/584 sayılı BAŞVURUNUN REDDİNE, 27.01.2020 gününde Üye Ahmet ARSLAN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye
Hicabi Şükrü Mehmet Birol
DURSUN BOZER AKSU SONER
Üye Üye Üye
Aydemir Nurdane Ahmet
TUNÇ TOPUZ ARSLAN
KARŞI OY
İdarenin kendi kuruluş kanununda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun"da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum.
ÜYE
Ahmet ARSLAN