17. Hukuk Dairesi 2016/8266 E. , 2019/2834 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
(Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)
Taraflar arasındaki, trafik kazası nedeniyle maddi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kabulüne ilişkin verilen hüküm, davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmekle dosya incelendi, gereği düşünüldü;
-K A R A R-
Davacı vekili dava dilekçesinde, plakası tespit edilemeyen bir motosiklet sürücüsünün davacıya çarpıp kaçtığını, kaza sonucunda davacının malul olduğunu belirterek, 5.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiş, talebini, 12.02.2106 tarihli ıslah dilekçesi ile 23.869,08 TL olarak arttırmıştır.
Davalı, zamanaşımı nedeniyle davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulü ile 23.869,08 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 41. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararın tazmini istemi ile açacağı davaların, zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu belirtilmiştir.
Buna karşılık, 2918 sayılı KTK.nun 109/1. maddesinde "Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar." hükmüne, yine aynı kanunun 109/2 maddesinde ise, "dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir." hükmüne yer verilmiştir.
2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde, gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır.Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlulular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. Ayrıca, ceza davasında şahsi hak talebinde bulunmak şartıyla davaya müdahil olarak katılma halinde de dava zamanaşımı süresinin kesileceği gözardı edilmemelidir. (Hukuk Genel Kurulu"nun 10.10.2001 gün 2001/19-652-705, 16.04.2008 gün 2008/4-326-325, 09.10.2013 gün 2013/4-36-1457 sayılı kararları)
Açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; dava 10/02/2015 tarihinde açılmış, davalı Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketler Birliği ... Müdürlüğü vekili, süresinde zamanaşımı def"inde bulunmuştur. Davaya konu kaza, 20/11/2006 tarihinde gerçekleşmiştir. Kaza sonucunda davacı yaralanarak, ceza dosyasında 16.01.2007 tarihinde şikayetten vazgeçilmiş ve 19.01.2007 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunun 89 ve 66. maddesine göre yaralamalı trafik kazalarında ceza zamanaşımı 8 yıldır. Davacının yaralanması ile ilgili gelişen bir durumun varlığı da isbat edilememiştir. Buna göre davada, kaza tarihiyle uzamış ceza zamanaşımı süresi de dolmuştur. Hal böyle iken, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile ve yanılgılı gerekçe ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2-Bozma ilamının kapsam ve şekline göre; davalı vekilinin, sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 12/03/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.