Esas No: 2017/2915
Karar No: 2019/1344
Karar Tarihi: 12.12.2019
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2915 Esas 2019/1344 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 18.07.2013 tarihli ve 2005/493 E., 2013/439 K. sayılı karar davalı asiller ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., davalılar ... ve ... vekili, davalı ... Dağ. A.Ş., davalı ... vekillerinin temyizi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 30.06.2014 tarihli ve 2014/2053 E., 2014/10658 K.sayılı kararı ile:
“...Davacılar vekili dilekçesinde; müvekkillerinin murisi ....."un, 25.09.2002 tarihinde tellak olarak çalıştığı hamamda elektrik akımına kapılarak öldüğünü, bu nedenle açılan ceza davasında alınan bilirkişi raporu ile davalıların sorumlu olduğunun belirlendiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile, davacı eş.... için 3.000 TL maddi 10.000 TL manevi, davacılar ..... için 2.000"er TL maddi 3000"er TL manevi, diğer davacılar ....t için 1.000"er TL maddi 2.000"er TL manevi olmak üzere toplam 41.000 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş, 25.02.2011 tarihli dilekçesi ile maddi tazminat istemini davacılardan ... için 33.082,71 TL ye,.... için 2.110,11 TL ye, .... için 7.939,85 TL ye yükseltmiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davalılar ... A.Ş ile ..."ın, tehlikeli işletme sahibi olarak bu işletmenin vermiş olduğu zarardan kusursuz olarak sorumlu olmalarının yanında çalıştırdıkları işçilerinin kusurundan kaynaklanan zarardan işveren olarak ayrıca sorumluluklarının bulunduğu, diğer davalıların ise ceza davasında alınan ve dosya içeriğine uygun bulunan bilirkişi raporu ile zararın meydana gelmesinde kusurlu bulunduklarının belirlendiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacı Mehrinaz için 33.082,71-TL maddi 7.500 TL manevi, davacı...için 7.939,85-TL 1.500 TLmanevi, davacı... için 2.110,11-TL 1.500 TL manevi, davacı .... için 762,00-TL maddi 1.500 TL manevi, diğer davacıların her biri için 1.500"er TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalılar ...,.., ... ve ... dışındaki diğer davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
HGK. nun. 25.02.2004 günlü ve 2004/11-115 E. 2004/108 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Ceza Mahkemesi kararlarının Hukuk Mahkemesine (davasına) etkisi, hukukumuzda BK. nun 53. (TBK. nun 74.) maddesinde düzenlenmiş olup, Hukuk Hakimi Ceza Mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında esas hukuku bakımından ilke olarak bağımsız kılınmıştır.
Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımı, aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının da, kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi, özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır.
Borçlar Kanununun 53.maddesine göre "Hakim, kusur olup olmadığına, yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için Ceza Hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, Ceza Mahkemesinde verilen beraat kararı ile de mukayyet değildir. Bundan başka Ceza Mahkemesinin kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarının tayini hususunda dahi Hukuk Hakimini takyit etmez."
Bu açık hüküm karşısında, Ceza Mahkemesince verilen, beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların Hukuk Hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, Hukuk Hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay"ın yerleşmiş içtihatlarında, Ceza Hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle "fiilin hukuka aykırılığı" konusu ile Hukuk Hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan Ceza Mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.
Bundan ayrı, Hukuk Mahkemesinin, Ceza Mahkemesinde görülmekte olan bir ceza davasının sonuçlanmasını bekletici sorun yapması halinde, Ceza Mahkemesinin bu konuda vereceği kararı peşinen kabul etmiş olacağından, bekletici sorun yapılan ceza davası hakkında verilen karar, Hukuk davasında kesin delil teşkil eder. (Prof.Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 6.Baskı 2001, cilt:V, s:5153)
Görüldüğü üzere Hukuk Mahkemesi, az yukarıda bağlayıcılık yönü belirtilen ayrık durumlar dışında, Ceza Mahkemesi kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır.
Bu noktada, Ceza Mahkemesi kararının Hukuk Mahkemesini bağladığı hallerde, kesin delilin etkisi nedeniyle, Ceza Mahkemesi kararında dayanılmış olan bilirkişi raporunun Hukuk Mahkemesini bağlayacağı; Buna karşılık, Ceza Mahkemesi kararının Hukuk Mahkemesini bağlamadığı hallerde, Ceza Mahkemesinde alınmış olan bilirkişi raporunun, Hukuk Mahkemesini bağlamayacağı, eş deyişle Hukuk Mahkemesinin yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırabileceği, kuşku ve duraksamaya yer olmaksızın kabul edilmektedir.(Prof.Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 6.Baskı 2001, cilt:V, s:5154-5155)
Özellikle tarafların, iddia ve savunmalarını ispat için, mahkemeden bilirkişi incelemesi yapılmasını istemeleri halinde; Hukuk Hakiminin, uyuşmazlığı kendi tespit ve takdirine, Medeni Hukuk alanı kurallarına göre çözümlemesi gerekir.
Tüm açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Davacıların murisinin çalıştığı işyerinde elektrik akımına kapılarak ölmesi nedeniyle açılan ceza davasında aldırılan bilirkişi raporu ile kusurlu kabul edilen davalılar aleyhine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu olay nedeniyle açılan ceza davasında, gerçek kişi olan davalıları kusurlu kabul eden bilirkişi raporu esas alınarak davalıların mahkumiyetine karar verilmiş ise de; kararın davalılardan .....yönünden temyiz edilmeksizin kesinleştiği, diğer davalılar yönünden ise Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 12.11.2012 günlü ve 2012/27640 E. 2012/23654 K. sayılı ilamı ile ceza zamanaşımı süresi dolduğundan kamu davasının düşmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan, tüzelkişi olan davalılar hakkında ceza davasında sorumluluk yönünden bir inceleme de yapılmamıştır.
Esasen, davalılar sundukları cevap dilekçelerinde kusur tespiti açısından bilirkişi incelemesi yapılmasını istemişlerdir.
Bu durumda, mahkemece düşmesine karar verilmiş olan Ceza Mahkemesinin mahkumiyet kararına esas alınan bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm verilemeyeceğinden, tarafların talepleri de gözetilerek uyuşmazlığın Medeni Hukuk kurallarına göre çözümlenmesi gerekir.
O halde mahkemece; davalılara izafe edilen kusur oranının uzman bilirkişi kurulu aracılığı ile ayrıca tespit edilmesi ve ondan sonra destekten yoksun kalma tazminatının belirlenmesi için uzman bilirkişiden rapor aldırılması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Bundan ayrı, müddeabihin ıslah ile artırılan kısmına ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken olay tarihinden itibaren faiz yürütülmesine hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, müvekkillerinin murisi..."un, 25.09.2002 tarihinde tellak olarak çalıştığı hamamda elektrik akımına kapılarak vefat ettiğini, davalılar aleyhine açılan ceza davasında alınan bilirkişi raporu ile davalıların sorumlu olduklarının belirlendiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkillerinden ... için 3.000TL maddi, 10.000TL manevi;.... için ayrı ayrı 2.000TL maddi, ayrı ayrı 3.000TL manevi; diğer müvekkilleri .... için ayrı ayrı 1.000TL maddi, ayrı ayrı 2.000TL manevi olmak üzere toplam 41.000TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; yargılama sırasında 25.02.2011 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat istemini müvekkillerinden ... için 33.082,71TL’ye, diğer müvekkillerinden... için 7.939,85TL’ye ve ... için 2.110,11TL’ye yükseltmiştir.
Davalılar ... ve ... vekili ile davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ....olayda kusurlarının bulunmadığını, kablonun teknik şartnameye uygunluğunu kontrol görevlerinin olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı ..., kabul işlemleri sırasında makine mühendisi olarak yapması gereken tüm testleri yaptığını, ancak elektrik kablolarının hangi amaçla kullanılacağının ve hangi renk olması gerektiği hususunda bilgi sahibi olmasının mümkün olmadığını ileri sürerek, meydana gelen olayda sorumluluğunun bulunmadığını savunmuştur.
Davalı ... vekili, olayın müvekkilinin ortağı olan diğer davalı ..."nın sorumluluğundaki bölgede gerçekleştiğini, müvekkilinin kusurunun bulunmadığını ve olayda vefat edenin kusurlu bulunduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... A.Ş. (TEDAŞ) vekili, elektrik şebekesinin yer altına alınması işini yapan şirketin asıl sorumlu olduğunu, görevli personelin kontrol eksiği olsa bile TSE standartına uygun olmayan kablonun döşenmesinden dolayı müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı .... vekili, elektrik şebekesinin yer altına alınmasında kullanılan kabloların yapılan numune kontrollerinde eksiklik görülmemiş olması nedeniyle müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, diğer davalı ... A.Ş. tarafından ayrıca muayene ve kontrol yapılması gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... ... vekili, müvekkilinin olayda kusuru olmadığını, standarta uygun kablo kullanmayan TEDAŞ birimlerinin kusurunun olaya sebep olduğunu savunmuştur.
Yerel mahkemece, davalılar ... ve ... sahip oldukları hamam işletmesinin elektrik tesisatı ana panosu için kurulması zorunlu olan kaçak akım rölesi bağlatmadan elektrik tesisatçısı olan diğer davalı ... ... ile anlaşmak suretiyle bağlantı yaptırdıkları, davalı ... ...’in yaptığı bağlantı sonrası hatta kaçak olup olmadığını kontrol etmeden işi tamamlamış olduğu, adı geçen davalıların kusurlu eylemleri ortaya çıkan zarardan sorumlu oldukları; elektrik tesisatının yer altına alınması işini yapan firma yetkilileri davalılar ... ve ... ile bu işlemde kullanılacak kabloların kontrol ve kabulünü yapan İzmir EDM (... A.Ş.) yetkilisi ... ile bunların kabul testlerini yapan ... (Körfez Elektrik A.Ş.) yetkilisi ...’nun üzerlerine düşen dikkat ve özeni yeterince yerine getirmeyerek standart dışı kablonun döşenmesinde ihmal ve kusurları bulunduğundan doğan zarardan sorumlu bulundukları; standart dışı kablonun döşenmesinden sonra sistemi yeterince kontrol etmeden ve abonelere uyarıcı bilgi vermeden sisteme elektrik vermiş bulunan davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ile henüz geçici kabulü yapılmadan hatta enerji verilmesine neden olan davalılar ... ile ..."in de ortaya çıkan zararda ihmal ve kusurları bulunduklarından doğan zarardan sorumlu oldukları; davalılar ... A.Ş. ile ... tehlikeli işletme sahibi olarak bu işletmenin vermiş olduğu zarardan kusursuz olarak sorumlu olmalarının yanında çalıştırdıkları işçilerinin kusurundan kaynaklanan zarardan işveren olarak ayrıca sorumlulukları bulunduğu gerekçeleriyle; davanın kısmen kabulü ile, davacı... için 33.082,71TL, davacı Aysel Yalur için 7.939,85TL, davacı ...için 2.110,11TL, davacı ... için 762TL maddi tazminatın olay tarihi olan 25.09.2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan tahsili ile davacılara verilmesine; davacı... için 7.500TL manevi tazminat ve diğer davacıların her biri için 1.500"er TL manevi tazminatın olay tarihi olan 25.09.2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan tahsili ile davacılara verilmesine karar verilmiştir.
Davalı asiller ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., davalılar ... ve ... vekili, davalı ... Dağ. A.Ş., davalı ... vekillerince temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Bozma kararına karşı yerel mahkemece ilk karardaki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalılar ... ve ... vekili, davalı ... ve ... ... vekili, davalı Sakarya Elektrik Dağıtım A.Ş. vekili, davalı ... Genel Müdürlüğü vekili ile davalı asiller ..., ..., ..., ..., ... ve ... tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davada ceza yargılaması sırasında davalı gerçek kişiler hakkında düzenlenen kusur raporunun hükme esas alınıp alınamayacağı ve davalı tüzel kişiler hakkında düzenlenen bir bilirkişi raporu bulunmaksızın sorumlu olduklarının kabul edilip edilemeyeceği, 6100 sayılı HMK’nın 266. maddesi uyarınca hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukukî bilgi ile çözümlenebilir nitelikte bulunup bulunmadığı, destekten yoksun kalma tazminatı için uzman bilirkişiden rapor alınmasının gerekip gerekmediği, buradan varılacak sonuca göre mahkemece yapılan incelemenin yeterli olup olmadığı ve davalıların sorumluluğunun tespiti için yeniden kusur raporu düzenlenmesine ihtiyaç bulunup bulunmadığı; ayrıca dava konusunun ıslah ile artırılan kısmına ıslah tarihinden itibaren mi, yoksa olay tarihinden itibaren mi faiz yürütülmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce davacıların murisinin çalıştığı hamamı işletmekte olan davalılar ... ve ... hakkında verilen hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği eldeki davada, iş mahkemelerinin mi yoksa genel mahkemelerin mi görevli olduğu hususu ön sorun olarak ele alınıp incelenmiştir.
Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan hâllere dava şartları denir.
Bilindiği üzere, dava şartlarının neler olduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 114. maddesinde belirtilmiş olup, anılan düzenlemenin 1. bendinin (c) alt bendinde mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiştir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, bir dava ancak görevli mahkemece incelenebilir. Mahkeme her şeyden önce görevli olmalıdır. Görevsiz mahkemede açılan davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekir (Pekcanıtez H./ Özekes M./ Akkan M./ Korkmaz H.T.:Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, Cilt II, İstanbul 2017, s. 930).
Dava şartlarının amacı, bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için gerekli bütün şartları ve bunların incelenmesi usulünü tespit etmek, böylece davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olmaktır (Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2016, s 190).
Bu noktadan hareketle, uyuşmazlık yönünden görevli mahkeme kavramının açıklanması da gerekmektedir.
Genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir. Bilindiği üzere, ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama yoktur. Genel mahkemelerin bakacakları davalar, belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer.
Buna karşılık özel mahkemeler, belirli kişiler arasında çıkan veya belirli uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir. Diğer bir ifadeyle, özel mahkemeler özel kanunlarla kurulmuş olup özel kanunlarda belirtilen davaları yürütür.
Genel mahkemelerin kuruluşunda olduğu gibi özel mahkemelerin (veya ihtisas mahkemelerinin) kuruluşu da mutlaka ayrı (özel) bir kanun hükmü ile düzenlenir. Özel mahkemelerin kuruluşunun tabii hâkim ilkesine aykırı düşmeyeceği 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 37. maddesinde belirtilmiştir.
Yukarıda belirtildiği üzere, göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olup, HMK’nın 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli olması dava şartıdır. HMK’nın 115. maddesine göre ise dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmelidir. Görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
İş mahkemelerinin görevi dava tarihinde yürürlükte olan mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesinde belirtilmiş olup;
“İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur.
Bu mahkemeler:
A) (Mülga: 18/10/2012-6356/81 md.)
B) İşçi Sigortaları Kurumu ile sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalara da bakarlar” şeklinde düzenlenmiştir.
5521 sayılı mülga İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca işçi sayılan kimselerle (Kanun’un değiştirilen 2. maddesinin C, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuki uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde çözümlenecektir. İş mahkemeleri ayrıca, 5018 sayılı Kanun’un 4/E fıkrasına göre sendikaların açacakları ve bu sıfatla aleyhine açılacak hukuk davalarına İşçi Sigortaları Kurumu ile Sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalara da bakacaklardır.
Diğer taraftan 25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde iş mahkemelerinin görevi düzenlenmiş olup;
“İş mahkemeleri;
a) 5953 sayılı Kanun’a tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanun’a tabi gemi adamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu’na veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,
b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanun’un geçici 4"üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,
c) Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere ...” şeklinde düzenlenmiştir.
Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olaya gelindiğinde, davacılar murisinin davalılar ... ve ... tarafından işletilen hamamda bahşiş karşılığında işçi olarak çalıştığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Bu durumda eldeki dava iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, dava tarihinde yürürlükte olan mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesine göre işçi ile işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuki uyuşmazlıklarının özel mahkeme niteliğinde olan iş mahkemelerinde çözümleneceği dikkate alındığında eldeki davada iş mahkemelerinin görevli olduğu açıktır.
Hâl böyle olunca mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde iş mahkemelerinin görevli olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda belirtilen nedenlerle direnme kararının bu değişik gerekçe ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalılar ... ve ... vekili, davalı ... ve ... ... vekili, davalı Sakarya Elektrik Dağıtım A.Ş vekili, davalı ... Genel Müdürlüğü vekili ile davalı asiller ..., ..., ..., ..., ... ve ...’in diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek hâlinde temyiz peşin harçlarının yatıranlara geri verilmesine, aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 12.12.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.