Esas No: 2022/482
Karar No: 2022/1549
Karar Tarihi: 07.04.2022
Danıştay 13. Daire 2022/482 Esas 2022/1549 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 13. Daire Başkanlığı 2022/482 E. , 2022/1549 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2022/482
Karar No:2022/1549
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : ...Elektrik Dağıtım A.Ş.
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVALILAR) : 1. ...Bakanlığı
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri ...
2. ...Elektrik Dağıtım A.Ş. Genel Müdürlüğü (...)
VEKİLİ : Av. ...
İSTEMİN KONUSU : ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesi'nin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirket tarafından, 2009 yılı Aydınlatma Bedellerinin Dağıtım Şirketlerine Ödenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Genelgesi'nin 8. maddesinin ikinci fırkasında yer alan düzenlemenin yargı kararı ile iptal edildiğinden bahisle geç ödenen aydınlatma bedelinin faizinin ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun zımnen reddine yönelik işlemin iptali ile anılan dönemde yapılan ödemelerin gecikme faizine karşılık olarak fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 2.000.000,00-TL'nin 6183 sayılı Kanun'un 51. maddesi uyarınca hesaplanacak gecikme zammıyla birlikte davalı idarelerce ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: .... İdare Mahkemesi'nce verilen ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararda; olayda idari işlemden doğan bir zararın söz konusu olduğu, bu zararın, şirketlerce kesilmiş faturaların son ödeme tarihlerinin aşılması hâlinde herhangi bir kurum/kuruluşa gecikme faizi tahakkuk ettirilmeyeceğine yönelik genelge hükmünün yargı kararı ile iptal edilmesi neticesinde, zamanında yapılmayan aydınlatma bedeli ödemelerinin faiz hesaplanmaksızın yapılması nedeniyle davacının uğradığı değer kaybı eksikliğinden, başka bir ifadeyle faizden ibaret olduğu, söz konusu zararın (faizin) tazmini istemiyle yapılan başvurunun reddi üzerine bakılan davanın açıldığı; davacının aydınlatma bedellerinin zamanında ödenmemesi dolayısıyla uğradığı maddi zararının karşılanması gerektiği, bu nedenle, davacının geç ödenen aydınlatma bedeline faiz ödenmesi gerektiği, bu itibarla, davalı idarelere faiz ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı; uyuşmazlığın çözümü, hukuk dışında özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden, Mahkemelerinin 03/06/2020 tarihli ara kararıyla dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, bilirkişi tarafından düzenlenen 24/08/2020 tarihli kök bilirkişi raporunun taraflara tebliğ edildiği, davalı idarelerce yapılan itirazlar yerinde görülerek 07/10/2020 tarihli ara karar ile aynı bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verildiği, 09/11/2020 tarihinde Mahkeme kaydına giren ek bilirkişi raporunda özetle; geç ödenen üç adet faturanın son ödeme tarihleri esas alınarak son ödeme tarihinin ertesi gününden başlamak üzere hesaplanan gecikme faizinin, 3095 sayılı Kanun'a göre ticari temerrüt faiz oranları üzerinden hesaplandığında 3.674.559,89-TL; 6183 sayılı Kanun'a göre gecikme zammı oranları üzerinden hesaplandığında ise 5.250.114,25-TL olduğu yönünde görüş belirtildiği, taraflarca bilirkişi raporuna yapılan itirazların yerinde görülmeyerek raporun hükme esas alınabilecek nitelikte olduğu sonucuna varıldığı, bu durumda, aydınlatma bedeli ödemesinin geç yapılması nedeniyle davacının talebiyle bağlı kalınarak toplam 2.000.000,00-TL tutarındaki zararın davalı idarelerce tazmini gerektiği;
Davalı idarelerce ödenmesine karar verilen bu tutara faiz yürütülüp yürütülemeyeceği ve yürütülecek ise bu faizin oranına ve başlangıç tarihine gelince; davacı şirketin zararının vadesinde ödenmeyen aydınlatma bedelinden kaynaklandığı, bulunan tazminat miktarının faiz niteliğinde olmayıp davacı şirket açısından idarenin hukuka aykırı işleminden kaynaklanan bir zarar niteliğinde olduğu, zararın hesaplanması bakımından faiz oranlarının ölçüt olarak alınmasının bu miktarın faiz niteliğinde olması anlamına gelmediği, bu nedenle hesaplanan zarar miktarı üzerinden faiz yürütülmesine de engel bir durum bulunmadığı, faize faiz yürütülemeyeceği yönündeki genel ilke ile belirtilen şekildeki kabulün bu ilkeye aykırılık teşkil etmediği, buna göre davacı şirketçe, davalı Hazine ve Maliye Bakanlığı'na 27/12/2016 tarihli ve 2016-6089 sayılı yazı ile yapılan başvuru tarihinden sonrası için uğranılan zarar tutarına genel hükümler çerçevesinde belirlenecek kanuni faiz oranında faiz işletilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle hukuka aykırı bulunan dava konusu işlemin iptaline, 2.000.000,00-TL tutarındaki tazminat isteminin yasal faiziyle birlikte kabulüne karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesi'nce; TEDAŞ'ın toplulaştırılmış faturaları takip eden ay içinde Müsteşarlığa ilettiği, Müsteşarlığın da fatura tutarlarını en geç on sekiz gün sonra TEDAŞ hesabına aktardığı dikkate alındığında, mevzuatta herhangi bir süre şartı yer almaması ve genel aydınlatma bedellerinin ödenmesine ilişkin uygulamanın ilk kez yapılıyor olması da göz önünde bulundurulduğunda, somut olayda Danıştay Onüçüncü Dairesi'nin 16/04/2013 günlü, E:2009/7202, K:2013/1086 sayılı kararında belirtildiği şekilde bir belirsizlik ve gecikmeye sebebiyet verildiğinden söz edilemeyeceği, dolayısıyla TEDAŞ'ın toplulaştırılmış faturaları Müsteşarlığa iletmesinde ve Müsteşarlık tarafından fatura bedellerinin davacı şirket adına tahakkuk ettirilip TEDAŞ hesabına aktarılmasında geçen sürelerin makul olduğu sonucuna varıldığı, Müsteşarlıkça TEDAŞ hesabına aktarıldıktan sonra TEDAŞ tarafından davacı şirket hesabına yapılan ödemelerin ise Genelgede öngörüldüğü üzere üç iş günü içinde gerçekleştiği hususunda herhangi bir tartışma bulunmadığı, bu itibarla, Genelgenin çıkarılmasından önce davalı idarelerce davacı şirkete herhangi bir ödeme yapılmasının hukuken mümkün olmadığı, bu süreçte idarelere atfedilebilecek bir gecikmeden de söz edilemeyeceği, Genelgenin çıkarılmasının ardından 2009 yılı genel aydınlatma bedellerine ilişkin davacı şirket ve davalı idareler arasında yürütülen sürecin de makul sürelerde gerçekleştiği ve Müsteşarlıkça TEDAŞ hesabına aktarılan genel aydınlatma bedellerinin TEDAŞ tarafından Genelge hükmü doğrultusunda üç iş günü içinde davacı şirketin hesabına yatırıldığı hususları dikkate alındığında, 2009 yılına ilişkin genel aydınlatma bedellerinin davacı şirkete geç ödenmiş olması durumundan ve dolayısıyla söz konusu bedellerin geç ödendiğinden bahisle davacı şirketin gecikme faizi alacağının bulunduğundan söz edilemeyeceği, bu durumda, davacının, aydınlatma bedellerinin zamanında ödenmemesi dolayısıyla uğradığını ileri sürdüğü maddi zararının (gecikme faizi niteliğinde) karşılanması gerektiğinden bahisle yaptığı başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali ile davacı şirkete zamanında ödenmeyen aydınlatma bedellerinin geç ödenmesi nedeniyle uğranıldığı iddia edilen 2.000.000,00-TL tutarındaki zararın davalı idarelerce müştereken davacıya ödenmesine hükmedilmesi yolundaki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle istinaf başvurusunun kabulüne, anılan Mahkeme kararının kaldırılmasına, esastan incelenen davada, davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, genel aydınlatmanın dağıtım faaliyetine bağlanmış bir kamu hizmeti olduğu, genel aydınlatma bedelinin bir para borcu olduğu, talebinin ve ödenmesinin mevzuata bağlı olduğu, kuralları belirleme ve düzenleme yetkisine sahip olan Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu ile Hazine Müsteşarlığı'nın ödemeye ilişkin usul ve esasları belirlemesine rağmen vade ve ödeme tarihini düzenlemediği, vade ve ödeme tarihinin belirlenmemiş olmasının borçlar hukuku ve vergi hukuku genel hükümleri uyarınca genel aydınlatma faturalarında vade ve ödeme tarihi belirlenmeyeceği sonucunu doğurmayacağı, para borçlarında faiz borcunun, borcun ifa edilmemesi ve borçlunun temerrüde düşmesinden kaynaklandığı, ifası mümkün olan borcun muaccel olmasına rağmen zamanında ödenmemesi durumunda alacaklının ihtarıyla borçlunun temerrüde düştüğü, somut olayda genel aydınlatma faturalarının yerel idareye gönderilmesi ile başlayan süreçte 2009 yılına ilişkin yayımlanan Genelge hükümlerine uygun taleplerle ihtar sonuçlarını doğurduğu, borçluların temerrüde düşürüldüğü, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu kararlarının da bu yönde olduğu, istinaf kararında son ödeme tarihlerinin aşılması ve geç ödeme durumuna ilişkin tespit yapılması gerektiği belirtilmesine rağmen, ödemenin hangi tarihte veya tarihlerde yapılacağına dair bir hüküm bulunmadığı gerekçesinin hukuka aykırı olduğu, para borçlarında edimin ifa edilmemesinin borçlunun temerrüdünü ortaya çıkardığı gibi, borç ilişkisi açısından faiz borcuna katlanmayı gerektirdiği, istinaf kararındaki, Genelge çıkarılmadan önce davalı idarelerce herhangi bir ödeme yapılmasının mümkün olmadığı yönündeki gerekçenin borçlar ve sorumluluk hukuku ilkelerini zedelediği, 23/02/2009, 26/03/2009, 06/05/2009, 21/05/2009, 28/08/2009 ve 20/10/2009 tarihli genel aydınlatma bedeli talep yazıları ile davalıların temerrüde düşürüldüğü, Genelgenin 8.2. maddesi nedeniyle genel aydınlatma bedelinin zamanında ödenmemesi durumunda temerrüt hâlinde faiz borcunun geçici eksik borç olarak doğduğu, faizin tahakkuk edilmesini (dolayısıyla talep ve dava edilmesini) engelleyen Genelge hükmünün iptaliyle eksik borç niteliğinin sona erdiği, faiz alacağının talep edilmesindeki hukuki engelin ortadan kalktığı, asıl alacak için yürürlüğe giren düzenlemenin, feri borçlar için de uygulanması gerektiği, faiz tahakkukunu yasaklayan hüküm ödemelerin yapıldığı tarihlerde (16/10/2009-02/12/2009-02/03/2010) yürürlükte olmasaydı, ödemelerin gerçekleştiği tarihte asıl alacağın faizi ile birlikte ödenmesi gerekeceği, 2009 yılı ilgili dönemlerine ait genel aydınlatma bedellerinden doğan alacakların, mevzuatın ödeme yöntemini belirlemesinden sonra gerçekleştiği, idari yargı yerlerince verilen iptal kararlarının geçmişe yürüdüğü, emsal kararların da bu yönde olduğu, genel aydınlatma bedellerine faiz tahakkukunu yasaklayan düzenleyici işlemin iptali üzerine faiz borcunun önceki hukuki durumuna kavuştuğu, dağıtım şirketinin aydınlatma bedeli için belirlenen vade esas alınarak, faiz borcunun tahakkuk edilmesinde hiçbir hukuki engel bulunmadığı, Anayasa'nın 125. maddesi ile idarenin eylem ve işlemlerinden doğan zararları karşılayacağı Anayasal teminat ile belirlendiğinden, idarenin sorumsuzluğuna ilişkin bir istisnanın ancak kanunla düzenlenebileceği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı TEDAŞ tarafından, davacıya defaatle 4628 sayılı Kanun'un Geçici 17. maddesi uyarınca fatura kontrollerinin ne şekilde yapılacağının belirli olmadığı ve kontrole ilişkin yönetmeliğin yayımlanıp yürürlüğe konulmasına müteakip fatura kontrollerinin yapılacağının bildirildiği, mevzuatta TEDAŞ tarafından faturaların hangi süreler içinde inceleneceğine dair bir düzenleme bulunmadığı, kabul anlamına gelmemekle birlikte, faiz talebinde bulunulabilmesi için borçlunun temerrüdü temel koşul olup alacak için vade öngörülmeyen hâllerde temerrüt tarihinin alacaklının başvuru tarihi olarak kabul edildiği, davaya konu faizin ilişkin olduğu asıl alacak tutarlarının diğer davalı idarece aracı hesaba aktarılmasının akabinde 3 iş günü içinde ödendiği, kaldı ki mevzuatta bu tutarların hangi sürede ödeneceğine dair bir düzenleme olmadığı, genel aydınlatma giderlerine yönelik gerçekleştirilecek ödemelerin ancak EPDK tarafından yürürlüğe konacak yönetmelik ile belirlenecek usul ve esaslar dahilinde yapılabildiği, konuyla ilgili mevzuat düzenlemelerinin Genelge'nin yayımı tarihi itibarıyla tamamlandığı ve bu tarihe kadar davacıya genel aydınlatma bedeli ödemesi yapılmasının mümkün olmadığı, ödeme yapıldığında henüz Genelge hükmünün iptal edilmediği, sonradan yürürlüğe girmiş olan hükümlerin eski olaylara uygulanamayacağı, tekemmül eden işlemler bakımından mevzuat değişikliğinin uygulama imkânı olmadığı, hukuki denetimin işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mevzuat esas alınarak yapılacağının yerleşik Danıştay içtihatları uyarınca da açık olduğu, idarenin kanuniliği ilkesi gereği idarenin önceden yasal mevzuatla düzenlenmemiş bir alanda faaliyette bulunamayacağı, idarenin faaliyette bulunabilmesi için mevzuata dayanması, mevzuattan yetki alması gerektiği belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
Davalı Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından, EPDK'nın hazırladığı Aydınlatma Yönetmeliği'nin, Kanun'da uygulamanın 01/01/2009 tarihi itibarıyla başlayacağı düzenlenmiş olmasına rağmen 10/07/2009 tarihli Resmî Gazete'de yayımlandığı, Yönetmelik ihdas edilmeden Müsteşarlıkça herhangi bir ödeme yapılabilmesinin mümkün olmadığı, idarenin kanuniliği ilkesi gereği idarenin gerçekleştireceği tüm işlem ve eylemlere yönelik olarak bir mevzuat düzenlemesinin mevcut olması gerektiği, Aydınlatma Yönetmeliği'nin Geçici 1. maddesinin, Müsteşarlıkça çıkarılan genelgelerin hukuki dayanağını oluşturduğu ve ilk genelgenin Yönetmeliğin yayımlanmasının hemen ardından 24/07/2009 tarihinde çıkarıldığı, genel aydınlatma uygulamaları sürecinde Müsteşarlığın sadece TEDAŞ'a gerekli ödemeleri gerçekleştirmekle yükümlü kamu kurumu konumunda olduğu, elektrik dağıtım şirketlerinin normalde binlerce aboneden ayrı ayrı tahsil edeceği tutarları, genel aydınlatma ödemeleri kapsamında toplu olarak aldığı ve bu ödemeler için bankalara komisyon ödemek zorunda kalmadığı, Müsteşarlığın ödemeleri düzenli olarak ve zamanında yaptığı, davacının aslında kendi lehine olan bu uygulama ile ilgili dava açmış olmasının dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı, genel bütçe kapsamında yapılan diğer transfer ödemelerinde ödemenin zamanında yapılamaması durumunda herhangi bir gecikme faizi/zammı tahakkukunun da söz konusu olmadığı, merkezi yönetim bütçesinin yıllık olarak hazırlandığı, o dönemde yapılması gereken ödemelerin tamamının gerçekleştirilememesi hâlinde Müsteşarlık bünyesinde gecikme faizi ödemesini sağlayacak bir ödeneğin bulunmaması nedeniyle imkânsızlığın söz konusu olduğu, Bütçe Kanunu'nun E Cetvelinin 10. maddesinde ifade edilen gider kaleminde yer alan ödeneklerin kullanılarak tahakkuka bağlandığı, bu gider kaleminin kamu iktisadi teşebbüslerine verilen görevlerden kaynaklanan transfer mahiyetindeki ödemeler için kullanıldığı, "Cari Transferler" sınıflandırmasına giren ödemeler için gecikme faizi ödemesine olanak verecek herhangi bir tasnif bulunmadığı, Genelgeye gecikme faizi maddesi eklenmesi veya gecikme faizi adı altında ödeme yapılmasının Bütçe Kanunu'na aykırı bir durum olacağı, bireysel tüketiciler için belirlenen ödeme süreleri ile karşılaştırıldığında farklı bir düzene tâbi olması gereken genel aydınlatma ödemeleri için dağıtım şirketlerince faiz hesaplanmasının fiilen mümkün olmadığı gibi hakkaniyetli de olmadığı, Müsteşarlık tarafından davacıya doğrudan yapılan herhangi bir ödeme olmadığı, burada belirli abonelerce tek tek yapılan bir ödeme olmadığı, birçok aboneye ait tüketimlerin toplulaştırılarak tek bir rakama ulaşılması, bu rakamın Müsteşarlığa bildirilmesi, Müsteşarlığın kendi içindeki süreçleri tamamlayarak bütçe kısıtları dahilinde TEDAŞ'a yapılacak ödemeye konu tahakkukları gerçekleştirmesi, akabinde yapılan tahakkukların karşılığı olan tutarların TEDAŞ'a aktarılmasının söz konusu olduğu, TEDAŞ'a ödemenin yapılabilmesi için üç günlük bir süre tanındığı, TEDAŞ'ın da bu üç günlük süre içinde dağıtım şirketine düşen payı ödediği, bu üç günlük süre öncesinde ödemenin yapılabilmesini teminen gerçekleştirilen usuli ve idari işlemlerin makul sürelerde gerçekleştirildiği, başvuruya dayanak Danıştay kararının, dağıtım şirketlerine yapılacak ödemelerde gecikilmesi durumunda gecikme faizini yasaklayan Genelge hükmünün iptaline ilişkin olduğu, davaya konu ödemelerde herhangi bir gecikme olduğuna ilişkin tespit olmadığı, düzenleyici idari işlemlerin 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve ilgili yıl Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'na dayanılarak tesis edildiği, bu nedenle borçlar hukuku ve sorumluluk hukuku ilkelerinin uygulanmasının mümkün olmadığı belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği, ancak esas hakkında yeniden karar verilmeden önce, davacının başvurusuna neden olan gecikmenin esas sebebinin, 01/01/2009 tarihinden itibaren uygulanacak olan Aydınlatma Yönetmeliği'nin 10/07/2009 tarih ve 27284 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesi olduğu gözetilerek, mezkûr Yönetmeliği çıkarmakla görevlendirilen Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun da hasım mevkiine alınarak dosya tekemmül ettirildikten sonra karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek ve dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
ESAS YÖNÜNDEN:
MADDİ OLAY :
Hazine Müsteşarlığı'nca 2009 yılına ilişkin olarak hazırlanan Aydınlatma Bedellerinin Dağıtım Şirketlerine Ödenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Genelgesi'nin 8. maddesinin ikinci fıkrası, davacı şirket tarafından açılan dava sonucunda Dairemizin 16/04/2013 tarih ve E:2009/7202, K:2013/1086 sayılı kararı ile iptal edilmiş, bu karar Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun (Kurul) 30/12/2015 tarih ve E:2013/4111, K:2015/5683 sayılı kararı ile onanmış, karar düzeltme istemi de Kurul'un 21/03/2018 tarih ve E:2016/4915, K:2018/1120 sayılı kararı ile reddedilerek karar kesinleşmiştir.
Davacı şirket tarafından, onama kararı sonrasında açılacak tam yargı davasına esas olmak üzere 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi uyarınca mülga Hazine Müsteşarlığı'na 05/09/2016 tarihli yazıyla başvurularak, 2009 yılı Genelgesi uyarınca gecikme zammı alacağı olarak 3.157.103,76-TL tutarın banka hesabına yatırılması istenilmiştir.
Başvuruya cevap verilmeyerek zımnen reddedilmesi üzerine bu sefer 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 12. maddesi uyarınca mülga Hazine Müsteşarlığı'na 27/12/2016 tarihli yazıyla sulh olma talebiyle aynı konuda yeniden başvurulmuştur.
Mülga Müsteşarlık 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 12. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca sulh başvurusunu 60 gün içinde sonuçlandırmadığından, başvurunun 25/02/2017 tarihinde reddedilmiş sayıldığından bahisle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, "İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür." kuralına yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinde, idarî dava türleri; idarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı açılan iptal davaları; idarî eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ve tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idarî sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmış; 12. maddesinde, "İlgililer haklarını ihlâl eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması hâlinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu hâlde de ilgililerin 11'inci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır." kuralı yer almaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Taleple bağlılık ilkesi" başlıklı 26. maddesinin 1. fıkrasında, "Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir." kuralı yer almıştır.
26/07/2008 tarihli ve 26948 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 5784 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 9. maddesi ile mülga 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'na Geçici 17. madde eklenmiş olup anılan maddede, dağıtım şirketinin, dağıtım bölgesinde ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde otoyollar hariç, kamunun genel kulanımına yönelik cadde ve sokak aydınlatmasından ve bunlara ait gerekli ölçüm sistemlerinin tesis edilmesi ve işletilmesinden sorumlu olduğu, bu tür aydınlatmaya ve trafik sinyalizasyonlarına ait tüketim giderlerinin 01/01/2009 ila 31/12/2015 tarihleri arasındaki dönem için Hazine Müsteşarlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanacağı belirtilmiş, aydınlatma yükümlülüğünün kapsamı, aydınlatma payının belirlenmesi, ölçüme ilişkin teknik esaslar ile ödemeye, kesinti yapılmasına, uygulamaya ve denetime ilişkin esas ve usullerin Bakanlık ve Hazine Müsteşarlığı'nın görüşleri alınmak suretiyle Kurul tarafından yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenleneceği kurala bağlanmıştır.
2009 Yılı Merkezi Bütçe Kanunu'nun E Cetvelinin 10. maddesinde, 20/02/2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun Geçici 17. maddesi gereğince Hazine Müsteşarlığı tarafından ödenecek genel aydınlatma giderlerinin, gider tahakkukunu izleyen ay içerisinde elektrik dağıtım şirketlerince Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi'ne (TEDAŞ) gönderilecek faturaların TEDAŞ tarafından onaylanmış icmallerinin Hazine Müsteşarlığı'na ulaşmasını takiben, Hazine Müsteşarlığı bütçesinin 07.82.31.00-06.4.0.00-1-05-1 tertibindeki ödenekten, anılan Kanun uyarınca yürürlüğe konulacak Yönetmelik ile belirlenecek usul ve esaslar dahilinde, ilgili dağıtım şirketlerine aktarılmak üzere TEDAŞ'a ödeneceği öngörülmüştür.
10/07/2009 tarih ve 27284 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Aydınlatma Yönetmeliği'nin Geçici 1. maddesinde, kamunun genel kullanımına yönelik meydan, bulvar, cadde ve sokakların aydınlatılması ile trafik sinyalizasyonlarına ait tüketim giderlerinin, ödemeye ilişkin Hazine Müsteşarlığı'nca belirlenecek esaslar çerçevesinde, 01/01/2009 ila 31/12/2015 tarihleri arasındaki dönem için Hazine Müsteşarlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanacağı, 01/01/2016 tarihinden itibaren aydınlatma giderlerinin ilgili mevzuat hükümlerine göre tahakkuk ve tahsil edileceği kuralına yer verilmiş, 01/01/2009 ila 31/12/2015 tarihleri arasında Hazine Müsteşarlığı'nın, gerekli görmesi hâlinde, aydınlatma giderlerinin tespitine yönelik denetim yapabileceği veya yaptırabileceği, bu dönem zarfında dağıtım şirketlerinin, istenen bilgi ve belgeleri Hazine Müsteşarlığı'na vermekle yükümlü olduğu belirtilmiştir.
Hazine Müsteşarlığı'nca bu kapsamda 2009 yılına ilişkin olarak hazırlanan Aydınlatma Bedellerinin Dağıtım Şirketlerine Ödenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Genelgesi'nin 5. maddesinde, dağıtım şirketlerinin belediye veya il özel idaresine muhatap usulüne uygun olarak üç aylık periyotlarla düzenledikleri faturaları, faturanın düzenlendiği ayı takip eden ay içerisinde TEDAŞ'a iletecekleri; 6. maddesinde, TEDAŞ'ın bu faturalara ilişkin olarak gerekli fiyat ve miktar denetimini ve genel fatura düzenleme esasları çerçevesindeki denetimi 01/01/2009 tarihinden önce genel aydınlatma bedeline esas olarak düzenlenmiş faturaları da dikkate alarak gerçekleştireceği, bu kapsamda eksik ya da hatalı bildirim tespiti hâlinde faturanın gerekçesi ile birlikte ilgili dağıtım şirketine iade edileceği, faturası iade edilen dağıtım şirketinin TEDAŞ'ın itirazı kapsamında gerekli fiyat ve miktar düzeltmesini 5 iş günü içinde tamamlayarak düzeltilmiş faturayı TEDAŞ'a göndereceği; 7. maddesinde, TEDAŞ'ın dağıtım şirketi tarafından kendisine gönderilen faturaları toplulaştırarak Hazine Müsteşarlığı'na göndereceği; 8. maddesinde, Müsteşarlığın TEDAŞ tarafından kendisine iletilen miktarı esas alarak belgede yer alan tutarı ilgili TEDAŞ aracı hesabına aktaracağı; 9. maddesinin 1. fıkrasında, Müsteşarlık tarafından TEDAŞ'a aktarılan tutarın en geç 3 iş günü içinde genel aydınlatma bedellerinin ödenmesi amacıyla dağıtım şirketlerine kesilen faturalara eşit yüzdelerle paylaştırılacağı ve geçici maddede, ilk uygulama döneminin 1/1/2009-30/6/2009 dönemine ait tüketim bedellerini kapsayacağı kurala bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdarî yargı yerlerince verilen idarî işlemin iptali kararları, idarî davaya konu edilen idarî işlemi tesis edildiği tarihten itibaren ortadan kaldırarak, idarî işlemden önceki hukukî durumun geri gelmesini sağlar.
Kamu idareleri, görmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerini yürütürken hukuka uygun biçimde hareket etmek zorunda olup, hukuka aykırı işlem veya eylemlerden dolayı kişilerin uğradıkları zararları Anayasa'nın 125. maddesi uyarınca tazmin etmek zorundadırlar.
Faizle para borçları arasında sıkı bir ilişki olup, faiz, hukuki niteliği itibarıyla asıl alacağı genişleten fer'i bir hak olan, alacaklının alacak olarak talep etmeye yetkili olduğu bir miktar parayı kullanmaktan belirli bir süre mahrum kalması nedeniyle, mahrum kaldığı zaman içinde meydana gelen zararına karşılık kendisine ödenmesi gereken ve asıl alacağa bağlı fer'i bir hak olarak tanımlanmaktadır. Talep etmeye yetkili olduğu bir miktar parayı kullanmaktan mahrum kalan ilgilinin, mahrum kaldığı süre için faiz uygulanmasını isteme hakkına sahip olmakla birlikte, bu kaybın veya yoksun kalınan kazancın idareden istenebilmesi için idarenin doğrudan veya dolaylı bir kusurunun bulunması da kural olarak aranmaz.
Hukuka aykırı işlem nedeniyle yoksun kalınan maddi hakların karşılanmasının zaman içinde gecikmesi ve bu gecikmeden doğan zararın karşılanması için 3095 sayılı Kanun uyarınca faiz uygulanması gerekmektedir.
Genelge'nin 8. maddesinin, şirketlerce kesilmiş faturaların son ödeme tarihlerinin aşılması hâlinde herhangi bir kurum/kuruluşa gecikme faizi tahakkuk ettirilmeyeceği yönündeki ikinci fıkrasına yönelik davacı şirket tarafından açılan dava sonucunda, Dairemizin 16/04/2013 tarih ve E:2009/7202, K:2013/1086 sayılı kararı ile anılan kural iptal edilmiş, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 30/12/2015 tarih ve E: 2013/4111, K:2015/5683 sayılı kararı ile anılan karar onanmış, karar düzeltme istemi de Kurul'un 21/03/2018 tarih ve E:2016/4915, K:2018/1120 sayılı kararı ile reddedilerek karar kesinleşmiştir.
Dairemizin mezkûr kararında da ifade edildiği üzere, gecikme faizi, para borcunu vadesinde ödemeyerek temerrüde düşen borçlunun ödemesi gereken bedeldir. Borcun tarafı olan kişinin kamu kurumu veya özel kişi olması açısından herhangi bir fark bulunmamaktadır. Aydınlatma bedeli açısından da faturanın son ödeme tarihi, yani vadesi geçtikten sonra dağıtım şirketince faiz tahakkuk ettirilememesi, borcun zamanında ödenmesi ile ödenmemesi arasındaki farkın ortadan kalkmasına ve böylelikle geç ödemelere zemin hazırlayabilecektir. Ayrıca Bütçe Kanunu'nda bu hususta bir ödenek bulunmaması, kamu kurumlarını, taahhütlerini yerine getirmemekten dolayı yaptırım uygulanmasından muaf hâle getirmemektedir. Son ödeme tarihinin aşılması nedeniyle temerrüde düşen borçlunun gecikme faizi ödemesi, alacaklının edime geç ulaşması nedeniyle öngörülebilir bir sonuçtur.
Dosyanın incelenmesinden, davacı şirketin, 13/02/2009 tarihinden itibaren dağıtım bölgesinde, ilgili aylara ait otoyollar hariç kamunun genel kullanımına yönelik cadde ve sokak aydınlatmasına ve trafik sinyalizasyonuna ait ölçümü yapılmış tahakkukları, fatura adetleri de belirtilerek Hazine Müsteşarlığı'ndan talep ettiği görülmektedir. Bununla birlikte, 4628 sayılı Kanun'un geçici 17. maddesi uyarınca mevzuat düzenlemelerinin 24/07/2009 tarihi itibarıyla tamamlanması üzerine, TEDAŞ Yönetim Kurulu'nun ...tarih ve ...sayılı toplantısında, Genelge'de tanımlanan görevlere ilişkin kararlar alındığı ve bu kararların tüm ilgili birimlere gönderildiği, davacı şirket tarafından TEDAŞ'a yapılan 28/08/2009 tarihli başvuru ile 2009 Ocak ayı itibarıyla düzenlenen genel aydınlatma faturalarına ait listelerin onaylanarak Hazine Müsteşarlığı'na iletilmesinin istendiği, TEDAŞ ve davacı arasında faturalarla ilgili uygulanacak yöntem hususundaki yazışmaların ardından TEDAŞ'ın 01/01/2009-30/06/2009 dönemine ilişkin tüm dağıtım şirketlerine ait toplulaştırılmış faturaları ...tarih ve ...sayılı yazı ile mülga Hazine Müsteşarlığı'na ilettiği ve sürecin ilerlediği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, aydınlatma bedellerinin ödenmesine ilişkin mevzuatın tamamlanmaması nedeniyle davacı şirkete ödenmesi gereken bedellerin zamanında ödenmemesinden kaynaklı sorumluluğun ortadan kalktığının kabul edilemeyeceği, aksi yaklaşımın mevzuatın gecikmesinden kaynaklı zararı davacıya yüklemek anlamına geleceği, davacı tarafından başvuruya dayanak alınan Dairemiz mezkûr kararı gerekçesi dikkate alınmak ve taleple bağlılık ilkesi gözetilmek suretiyle 2009 yılı aydınlatma bedellerinin davacı şirkete ödenmesinin gecikmesinden kaynaklı zararın hesaplanarak yasal faiziyle birlikte tazmin edilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığından, dava konusu işlemde hukuka uygunluk görülmemiştir.
Bu itibarla, dava konusu işlemin iptali ile tazminat isteminin yasal faiziyle birlikte kabulü yönündeki İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf isteminin kabulü ve davanın reddine ilişkin temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukukî isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ve tazminat isteminin kabulüne ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun kabulü, kararın kaldırılması ve davanın reddi yolundaki temyize konu ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesi'nin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
3. Kullanılmayan ...-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine,
4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ...Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesi'ne gönderilmesine, 07/04/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.