
Esas No: 2021/10501
Karar No: 2022/10392
Karar Tarihi: 13.09.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/10501 Esas 2022/10392 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen bir dava, faiz alacağına yönelen takipte itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemiyle açılmıştır. Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir ancak davacı avukatı tarafından temyiz edilmiştir. Yapılan inceleme sonucunda, ihtirazı kayıt hakkının önemi ve kullanımı açıklanmıştır. Ayrıca, işlemiş faizlerin talep edilmesi için belirli koşulların varlığı gerektiği de kanun maddeleriyle açıklanmıştır. Mahkeme kararı, bu esaslara uygun olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur. Kanun maddeleri ise şöyledir: 818 sayılı Borçlar Kanunu 113. madde ve 6098 sayılı Borçlar Kanunu 131/2. madde.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, faiz alacağına yönelen takipte itirazın iptali ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılamada davanın reddinde dair karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
İhtirazı kayıt; “muayyen haklarını kullanmak hususunda serbestisini muhafaza etmek isteyen tarafın bu husustaki vaki beyanı” olarak tanımlanabilir. İhtirazi kayıt ileri sürme hakkı, yenilik doğurucu nitelikte olup, bir hukuksal durumu ortaya çıkarmak, var olan hukuksal durumu değiştirmek veya ortadan kaldırmak için kullanılır. Bu haklar, nitelikleri gereği, sonuçlarını kendiliğinden meydana getirirler. İhtirazi kayıt ileri sürmeye yönelik hak, başka bir hakkı koruyucu nitelikte olup, koruduğu hak, asıl alacağa bağlı olan ve henüz ifa edilmeyen yan edimlere ilişkin haklardır.
İhtirazi kayıt ileri sürme hakkının kullanılmaması ile, alacaklının korunan bu haklarını talep etmesi engellenmiş olur. Bu engellenme itiraz niteliğinde bulunmaktadır. Alacaklının, bu hakkını kullanmakla korumak istediği hakları korunmuş olmakta, bu irade kullanılmaz ise, korunmak istenen (fer’i nitelikte) hak düşmektedir.
Bu ön koşul, ifanın kabulü sırasında ya da en geç ifanın ardından hemen kullanılmalıdır. Alacaklının, borcun ifası sırasında veya en geç ifanın arkasından derhal, ifanın tam olarak yapılmadığına ilişkin çekinceye dair iradesini, borçlu tarafa bildirmemesi, alacaklının borçlu tarafından yapılmayan ifaların yapılmasına ilişkin talebinden zımnen feragat ettiği anlamını taşımaktadır. Alacaklının ihtirazi kayıt ileri sürmemesi, karşı tarafın ifasını ve ifaya ilişkin davranışı ile ortaya koyduğu iradesini kabul ettiği anlamına gelecektir. Hareketsizlik hiçbir zaman ihtirazi kayıt ileri sürüldüğünü göstermez ve bu yolda bir karine oluşturmaz.
818 sayılı Borçlar Kanunu 113. maddesinde ayrıca; ... “veya hal icabından neşet eylemiş olmadıkça bu faizler talep olunamaz...” ifadesi yer almaktadır ( 6098 sayılı Borçlar Kanunu 131/2. maddesinde de; “İşlemiş faizin ve ceza koşulunun ifasını isteme hakkı sözleşmeyle veya ifa anına kadar yapılacak bir bildirimle saklı tutulmuş ise ya da durum ve koşullardan saklı tutulduğu anlaşılmaktaysa, bu faizler ve ceza koşulu istenebilir” şeklinde düzenleme mevcuttur). Buna göre, alacaklı açıkça ihtirazi kayıt hakkını ileri sürmese bile, yaptığı eylem ve işlemlerden bu hakkını kullanmak istediği sonucu çıkarılabiliyorsa, bu hakkın kullanıldığının kabulü gerekecektir. “Hal icabı” kavramı değerlendirilirken kuşkusuz, somut olayın özellik ve gerekleri dikkate alınmalıdır.
Burada önemli yön, alacaklının hangi eylem ve işlemlerinin, bu hakkı kullanmak istediği şeklinde yorumlanması gerektiğidir. İfade edilmek istenen husus, somut olayın niteliğinin, para borcunun son bulmasına karşılık, işlemiş faiz borcunun devamını gerektirmesidir. Alacaklının, asıl borç konusu para alacağını tahsil ederken, işlemiş faizleri talep hakkını saklı tuttuğunu beyan etmediği veya bu durum “hal ve koşullardan çıkartılmadığı” takdirde ise, yukarıda belirtilen yasal ilke uyarınca, asıl borç son bulmakla, faiz alacağı da son bulacaktır.
Yargılama hukukunun genel bir kuralı olarak, belli bir hukuk kuralına dayanarak hak elde etmek isteyen taraf, bu kuralın uygulanabilmesi için gerekli koşulların varlığını ispat etmekle yükümlüdür. Davacı (alacaklı), ihtirazi kayıt ileri sürdüğünü ya da, durumun gereğinden bu hakkını kullandığının anlaşılması gerektiğini ispat etmekle yükümlüdür.
Mahkemece bozma sonrasında yapılan yargılama ile davacı vekilinin 21.01.2014 tarihinde davalı Kuruma verildiği ve kurumdan varide numarası aldığı anlaşılan dilekçenin imzasız olup dikkate alınamayacağı gerekçesi ile yazılı şekilde karar verildiği anlaşılmakta ise de, gerek davacı vekilinin, işlerin sonuçlandırılması bakımından avukatlık kanunu kapsamında işleri bitirme yükümlülüğü ve gerekse davacı adına işlemlerin yapılarak halin icabı gereğince faiz isteminde bulunduğunun anlaşılması karşısında davacıya ödenen her bir aylık miktarına göre toptan ödeme tarihine kadar işleyen faiz hesabının yapılarak bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece aksi yöndeki kabul ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda değerlendirme yapmak suretiyle karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, 13.09.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.