11. Hukuk Dairesi 2016/13264 E. , 2018/605 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 15/10/2015 tarih ve 2015/275-2015/531 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin ... Halkbank Bankasından bir çok kez zirai kredi kullandığını, dosya masrafı adı altında haksız olarak ücret tahsil edildiğini ileri sürerek hukuka uygun olmayan kesintilerden fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 10,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 01.10.2015 tarihli dilekçesi ile talebini ıslah ederek müddeabihi 3.167,47 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, açılan davanın usulsüz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre taraflar arasında imzalanan sözleşmenin matbu olarak hazırlandığı, davalı tarafın bu sözleşmeyi müzakere etme imkanının bulunmadığı, davacının bu sözleşmeyi okuyup kullanılan kredi bedeli dışında ayrıca bir borç altına girdiğini tespit edebilme imkanı olmadığı ve bu haliyle sözleşmede masraf alınmasına ilişkin yer alan düzenlemenin genel işlem şartı olarak değerlendirilmesi ve yazılmamış sayılması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne 3.167,47 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davacı tarafından kullanılan zirai krediler nedeniyle davacıdan dosya masrafı adı altında tahsil edilen paranın istirdadı istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki çok sayıda kredi sözleşmesinin 25.01.2006 ile 06.08.2010 tarihleri arasında akdedildiği anlaşılmış olup, mahkemece uyuşmazlıkta 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanarak davanın kabulüne karar verilmiştir. Oysa 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un 1. maddesinde "Türk Borçlar Kanunu"nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse kural olarak o kanun hükümleri uygulanır.... " hükmü düzenlenmiştir. Açıklanan yasal düzenleme karşısında uyuşmazlıkta
mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu hükümleri yerine 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanması ve yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır. Ayrıca sözleşmenin yapıldığı tarih itibariyle dava konusu edilen kesintilerin haksız olup olmadığının belirlenmesi amacıyla taraflar arasında düzenlenen kredi sözleşmesinin getirtilerek, sözleşmede davalı banka tarafından kullandırılan kredi dolayısıyla masraf alınabileceğine ilişkin hüküm olup olmadığı, varsa miktar ve oran belirtilip belirtilmediği ile sair kredi sözleşmesi hükümleri, sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu ve ilgili mevzuat çerçevesinde davalı banka ile diğer bankaların uygulamasına göre bu tür işlemlere o tarihdeki kredi türü ve miktarı bakımından uygulanan kredi kullandırım ücreti vb. adı altında kesilen masraf miktar yada oranları sorulup karşılaştırılarak, davalı tarafından tahsil edilen dosya masrafının uygun olup olmadığı veya ne miktarda olduğu, davacıya iadesi gereken miktar bulunup bulunmadığı hususlarında değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme sonucu davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış ve hükmün bu sebeple davalı yararına bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 24/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.