18. Ceza Dairesi 2019/13238 E. , 2020/1688 K.
"İçtihat Metni"
KARAR
Hakaret suçundan sanık ...’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 125/1 ve 52/2. maddeleri gereğince 1.800,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin İstanbul 37. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 22/11/2018 tarihli ve 2018/263 esas, 2018/691 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 27/09/2019 tarih ve 2019/92915 sayılı istem yazısıyla dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında: “Dosya kapsamına göre, sanığın 14/03/2018 tarihli adli sicil kaydında suç tarihinden önce işlemiş olduğu kasıtlı bir suçun bulunmaması karşısında, Yargıtay 11. Ceza Dairesi"nin 14/10/2009 tarihli ve 2009/10189 esas 2009/12070 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının takdir ve değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğu, bu kapsamda, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/6. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 62. maddesindeki takdiri indirim nedenlerinin uygulanıp uygulanmayacağının hiç tartışılmadan yazılı şekilde sanık aleyhine karar verilmesinde isabet görülmemiştir” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde; "Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için,
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, gerekir. Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.
(7) Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.
(8) Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez."hükümlerine yer verilmiştir.
Yukarıda bahsedilen objektif koşulların gerçekleşmesi ile birlikte ayrıca “Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmasına” ilişkin takdire dayalı subjektif koşulun da gerçekleşmesi halinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanması olanağı bulunmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 16/02/2010 tarih ve 4/253-28 sayılı kararında da belirtildiği üzere, sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Koşullu bir düşme nedeni oluşturan “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesi, objektif koşulların (mahkûmiyet, suç niteliği ve ceza miktarı, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmama, sanığın kabulü, zararın giderilmesi, daha önce hakkında kasıtlı suçtan hükmün açıklanmasınını geri bırakılması bulunmaması) varlığı halinde mahkemece, diğer kişiselleştirme hükümlerinden önce ve re"sen değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate ulaşıldığı takdirde, hiçbir isteme bağlı olmaksızın öncelikle uygulanmalıdır.
Kanun yararına bozma konusu yapılan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi için, CMK"nın 231. maddesinde sayılan objektif ve subjektif koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Objektif koşulların değerlendirilmesindeki hatalar kanun yararına bozma konusu olabilecekken, subjektif koşula yönelik hukuka uygun gerekçeler takdire ilişkin olduğundan, kanun yararına bozma konusu yapılamayacaktır. Bununla birlikte, sanık veya müdafiinin bu kurumun lehlerine uygulanmasına yönelik talepleri bulunması ve objektif koşulların oluşmasına karşın, koşullu bir düşme nedeni olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun tartışılmaması da, yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık kabul edilerek, kanun yararına bozma konusu yapılabilecektir.
İnceleme konusu somut olayda; suç tarihi itibariyle adli sicil kaydı bulunmayan sanık hakkında hakaret suçundan adli para cezası verildiği, sanığa hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmasını kabul edip etmediğinin sorulmadığı anlaşılmaktadır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun objektif şartlarının oluşması karşısında, mahkemece subjektif koşul da değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun ve lehe hüküm uygulanması talep ettiği halde sanık hakkında TCK"nın 62. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı hususlarının tartışılmaması hukuka aykırıdır.
Sonuç ve Karar:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın, düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1- Hakaret suçundan sanık ... İstanbul 37. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 22/11/2018 tarihli ve 2018/263 esas, 2018/691 sayılı kararının, CMK"nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2- CMK"nın 309. maddesinin 4-b maddesi gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, dosyanın Yüksek Adalet Bakanlığı"na sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na TEVDİİNE, 21/01/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.