15. Hukuk Dairesi 2014/1787 E. , 2015/178 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili ... geldi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
Asıl dava eser sözleşmesi uyarınca verilen avans teminat mektubu nedeniyle borçlu olunmadığının tesbitine, birleşen dava haksız fesih sonucu uğranılan kâr kaybı ve malzeme zararının tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmış, davalı fesihte haklı olduğunu belirterek davaların reddini savunmuş, mahkemece fesihte davalı haksız bulunarak birleşen davadaki kâr kaybı ile malzeme zararının avans teminat çekinden mahsubu ile asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiş, karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında düzenlenen 23.06.2005 tarihli sözleşme ile deniz suyundan tatlı içme suyu üretme tesisi kurulması kararlaştırılmış, sözleşme süresi 12. maddede 8 hafta, çalışır vaziyette teslim süresi de 10 hafta olarak belirlenmiş, işin başlangıç tarihi de avans ödemesinin yapıldığı gün olarak kabul edilmiştir. Sözleşmenin 11. maddesinde toplam iş bedelinin 300.000 Euro olduğu, avans teminat çeki karşılığında sözleşmeyle birlikte %30 oranında avans ödeneceği hükmüne yer verilmiştir. Buna göre davalı iş sahibinin sözleşme tarihinde iş bedelinin %30"u oranında avans ödemesi gerekir. Oysa avansın tamamını üç ayrı tarihte taksitle ödemiştir. En son avans ödeme tarihinin 01.08.2005 olduğu anlaşılmaktadır. Süre avans ödemesinden başlayacağına göre bu tarihe 10 haftalık ifa süresi eklendiğinde tesisin çalışır durumda tesliminin 15.10.2005 tarihinde yapılması gerekir. Davalı iş sahibi 12.10.2005 tarihinde davacıya gönderdiği ihtarnamesinde sürede sözleşmenin ifa olunmadığını, temerrüde düşürdüğünü belirterek akdi feshettiğini bildirmiştir. Davacı da 14.10.2005 tarihli cevabî ihtarında, malzemeleri temin ettiğini, ancak sözleşmenin teknik detayların yerine getirilmesi için sözleşmenin işverenin yapacakları kısmında yer alan yükümlülüklerini yerine getirmediği gibi, malzemelerin Kıbrıs"a iş sahibince taşınacağından alınmasını istemiştir. Sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Yasası"nın 355. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmelerinden olup davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Eser sözleşmeleri karşılıklı edimleri içeren, tam iki tarafa borç yükleyen (sinallagmatik) iş görme sözleşmesidir. Anılan Yasa"nın 81. maddesi uyarınca kendi edimini ifa etmeyen taraf, diğer taraftan edimini ifa etmesini isteyemez. Az yukarıda değinildiği üzere %30 oranda avansın iş sahibince sözleşme tarihinde ödenmesi gerekirken üç ayrı taksit halinde gecikerek ödenmiştir. Avansın son ödeme tarihine göre hesaplanan teslim süresi dolmadan ve edimin ifası konusunda davacıyı temerrüde düşürmeden akdi feshetmekte kusurlu olduğu açıktır. Ancak davacı da gerek malzemenin nakli konusunda, gerekse teknik detayların verilmesi hususunda davalı iş sahibini fesih tarihine kadar alacaklı temerrüdüne düşürmemiş, sözleşmenin ifası konusunda kendi edimlerini ifa ettiğini bildirmeden fesih iradesinden sonra istemde bulunularak kusurlu duruma düşmüştür. Bu nedenle tarafların sözleşmenin ifa ile sonuçlanamamasında ortak kusurlu bulundukları kabul edilmelidir. Hükme dayanak bilirkişi raporunda hesaplanan 38.000 Euro imalâta ilişkin bulunmayıp satın alınan malzemenin iadesi nedeniyle fiyat farkından kaynaklanan zarardan ibarettir. Davacı da akdin ifasında kusurlu bulunduğuna göre kendi kusuruna dayanarak zarar isteminde bulunamaz. Bu nedenle zararın yarısından sorumlu tutulmalıdır. Yine davalının avans nedeniyle davacıdan halen alacaklı olduğu da uyuşmazlık konusu bulunmadığına göre davacının avans teminat çekinden borçlu olduğu açıktır. O halde tüm bu nedenlerle asıl ve birleşen davanın kâr kaybına ilişkin istemin reddine, 38.000 Euronun 1/2"si olan 19.000 Euronun reddine karar verilmesi gerekirken, hukuki değerlendirmede yanılgıya düşülerek ve bilirkişi raporuyla bağlı kalınarak hükme varılması doğru olmadığı gibi her bir dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması yerine asıl davada mahsupla hükme varılması da usul ve yasaya aykırı olmuş, kararın bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, 1.100,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay"daki duruşmada vekille temsil olunan davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 15.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.