4. Hukuk Dairesi 2016/9609 E. , 2018/7266 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... ... Su Ürünleri San. AŞ vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... İnş. ve Oto San. Tic. Ltd. Şti. ve ... Taş İnş. Taah. Mad. Nak. Tic. Ltd. Şti. aleyhine 13/01/2015 gününde verilen dilekçe ile haksız eylem nedeniyle maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 26/04/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız fiil nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, müvekkilinin... İlçesi ... Mevkinde alabalık üretim tesisi işlettiğini, davalılardan ... İnşaat şirketinin ... Genel Müdürlüğünden "inşaat yolu inşaat yapım ihalesi" aldığını ve işi yapmak üzere ... Taş İnşaat şirketine verdiğini, davalılar tarafından yapılan çalışma sırasında dereye beton ve kimyasal suların karıştırıldığını, davalıların sebebiyet verdiği bu olay nedeniyle davacıya ait çiftlikteki havuzlarda bulunan tüm balıkların öldüğünü belirterek, telef olan balıkların değeri ve bu balıkların üretilip yetiştirilmesi için yapılan masraflar toplamı olarak belirlenecek maddi zararlarının tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalı ... İnşaat Şirketi vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı ... Taş İnşaat Şirketi ise, davaya cevap vermemiş, yargılamaya da katılmamıştır.
Mahkemece, davacı vekiline daha önce süre verilmesine rağmen işletmenin balıklarının kaydedildiği ticari defterlerin ve ne kadar balık ürettiklerine ilişkin belgelerin birer örneğinin sunulması için kesin süre verildiği fakat verilen kesin süreye rağmen bu belgelerin dosyaya sunulmadığı, davacı vekilinin talep edilen defterlerin incelenmesi için ... ... Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılmasına dair isteğinin, bu belgelerin bir örneğinin şirket tarafından kolayca dosyaya sunulabileceği ve belgelerin talimat yazılmadan dosyaya sunulmasının usul ekonomisi açısından da daha doğru olduğu, davacı taraftan istenen belgelerin davacının isteğinin tam olarak açıklığa kavuşturulması için elzem olduğu, HMK doğrultusunda istenen bir delilin sunulmaması sonucunda mevcut deliller üzerinden karar verilmesi gerektiği, mevcut delillerin de davacının davasını ispatlamaya yeterli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, mahkemece 22/09/2015 tarihli 2. celsede, “Davacıya müzekkere yazılarak işletmenin balıklarının kaydedildiği ticari defterlerin bir örneğinin ve ne kadar balık ürettiklerine dair belgelerin bir örneğinin gönderilmesinin istenilmesine,” şeklinde ara karar kurulduğu, ardından davacı vekilinin 06/01/2016 tarihli dilekçesiyle müvekkili şirketin merkezinin İstanbul"da bulunduğu belirtilerek talimat yazılarak şirket belgeleri ve ticari defterlerinin mahallinde incelenmesinin sağlanmasının talep edildiği, mahkemece bu defa da 12/01/2016 tarihli 4. celsede, "Davacı vekiline işletmenin balıklarının kaydedildiği ticari defterlerin bir örneğini, ne kadar balık ürettiklerine dair belgelerin ve teşvik belgesinin bir örneğini sunması için gelecek celseye kadar kesin süre verilmesine, belgeler sunulmadığı takdirde mevcut deliller üzerinden karar verileceğinin davacı tarafına ihtarına (ihtar yapılamadı)" şeklinde ara karar kurulduğu, kesin süre verilmesine dair ihtar yapılamadığı gibi, bu ara kararın davacı tarafa tebliğ de edilmediği, davacı şirket vekili tarafından mahkemeye sunulan 25/04/2016 tarihli dilekçeyle, şirket defterlerinin incelenmesi için İstanbul"a talimat yazılması talebinin usul ekonomisine uygun olduğu belirtilerek İstanbul"a talimat yazılması talebinin yinelendiği, mahkemece, 26/04/2016 tarihli 5 celse davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nda yer alan yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini sağlamaya yönelik hükümlerin sağlıklı ve adil bir yargılama yapılması ve hüküm kurulması amacına uygun olarak yorumlanması gerekir. Aksine düşünce, biçimin işin esasından (özünden) üstün tutulması sonucunu doğurur ki bu halde biçim, maddi hukukun tanıdığı hakkın elde edilmesinin önünde engel oluşturur. Biçim, maddi hakka uluşmaya yardımcı bir araç olmaktan çıkarılıp amaç haline getirilmemelidir.
İster kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletin de bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara karar her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamanın sonuçlarını açıkca anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hakim tarafından hemen yerine getirilmelidir.
Somut olayda, davacı vekiline işletmenin balıklarının kaydedildiği ticari defterler ve ne kadar balık ürettiklerine dair belgelerin sunulması için verilen kesin süreye ilişkin ihtar davacı tarafa tebliğ edilmediğinden usulüne uygun değildir. Bunun yanında dosya kapsamındaki delillerden davacının bir miktar zararının bulunduğu da anlaşılmaktadır. Mahkemece davacı şirketin ticaret siciline kayıtlı olduğu yerden ticari defterlerin getirtilmesi konusunda masrafı davacıdan alınmak suretiyle yazı yazılabileceği gibi ilgili yere talimat yazılarak bilirkişi incelemesi de yaptırılabilir. Ticari defterlerin bulunamaması halinde dahi dosya kapsamına göre bir miktar zararın bulunduğu sabit olduğundan; uzman bilirkişiden zararın kapsamıyla ilgili bilirkişi raporu alınabileceği gibi bilirkişi tarafından hesaplama yapılamasa bile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 50. maddesi (818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 42. Maddesi) gereğince, "Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler." şeklindeki düzenleme uyarınca
zarar miktarı belirlenebilir. Açıklanan bu nedenle mahkemece yazılı şekilde usulsüz kesin süre ihtarına uyulmamasından bahisle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, kararın bozulması gerekir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 22/11/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.