10. Hukuk Dairesi 2018/5740 E. , 2020/722 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye
Mahkemesi : Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalılar vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirketin çeltik tarlasında 2009 yılı tam, 2010 yılı Eylül-Ekim aylarında, 2011 yılında tam olarak çalışmasına karşın bildirilmeyen hizmetlerinin tespiti ile 500 TL kıdem tazminatının davalıdan tahsilini istemiş, davacının kıdem tazminatı talebi tefrik edilmiştir.
II-CEVAP:
Davalı ... A.Ş. vekili; davacının müvekkilinin işini yapmadığını ve aralarında hiçbir zaman hizmet akdi kurulmadığını, müvekkiline husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, davacının tarım işi olan çeltik tarlasında çalıştığını iddia etmesi nedeniyle mahkemenin görevsiz olduğunu, işçilik alacaklarının, hizmet tespiti davasının kesinleşmesine müteakip açılabileceğini, haksız ve yersiz açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı SGK Başkanlığı vekili; davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini, kıdem tazminatı alacağına ilişkin davanın taraflarının ve yargılama usullerinin farklı olması nedeniyle iş bu dava ile birlikte görülemeyeceğini, çalışanların çalışma süreleri ile aldıkları ücret miktarlarını gösterir bordroların işyerlerinde asılı bulundurulmasının yasa gereği olduğunu, davacının bu bordroları tetkik ederek çalışmalarının kuruma bildirilip bildirilmediğini veya ne miktar bildirildiğini tespit etme imkanı bulunduğunu, bu nedenlerle hukuki ve maddi dayanağı bulunmayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece yapılan yargılama sonucu, "Dinlenen Bordro tanıklarından ... beyanında davalı yanın kuyumculuk, traktör bayiliği dışında ..."de tarım yaptığını ifade etmiştir. Yine bordrolu tanık ... davacının firma adına çeltik ekim işinde işçi olarak çalıştığını doğrulamıştır.Bordrolarda ismi bulunan ... da benzer şekilde firmanın çeltik işi yaptığını beyan etmiştir. Davalı şirket sahipleri işçilerine ... Gıda adına çalıştığını belirtmiş, nitekim bu çalışanlardan ... de aynı şekilde çeltik işinde çalışmış ve şirket tarafından sigortası yaptırılmıştır. Bu durumda ortakların şahsi tarım işi olduğunu belirterek husumet iddiasında bulunması dürüstlük kuralları ile bağdaşmaz. Kaldı ki davalı yan davacının ortaklardan kime ait olan tarlada ve kimin için çalıştığına dair hiçbir beyanda bulunmamıştır. Böyle bir durumda işçiden davasını bir başka hasma yönledirmesi de beklenemez...."in çeltik işinde çalıştığı hade şirket işçisi olması ve yine tanık sevcan"ın çeltik işletmesinde aşçılık yapmasına rağmen şirketin işçisi olarak sigorta yapılması nazara alındığında şirketin tarımsal faaliyetle kağıt üstünde olmasa da organik bir bağı olduğu değerlendirilmiştir. Bu nedenle davalı yanın tarım işi ile iştigal etmediği savunmasına itibar edilmemiştir.
Tanık beyanlarına göre davacının hak düşürücü süreye uğramayan 01.09.2010-31.10.2010 ve 01.04.2011-31.10.2011 tarihleri arasında iki ayrı kesinrisiz çalışması olduğu kabul edilerek davacının oluşa ve mevzuata uygun düşen bilirkişi raporunda değerlendirildiği üzere asgari ücretle çalıştığı kabul edilmiştir" gerekçesine dayalı olarak; "Davanın kısmen kabul kısmen reddine,
Davacının 01.09.2010 - 31.10.2011 (01.09.2010 - 31.10.2010; 01.04.2011 - 31.10.2011) tarihleri arasında davalı işyerinde 270 gün ve 7.258,50 TL prime esas kazançla sigortalı gösterilmeyen çalışması bulunduğunun tespitine," karar verilmiştir.
İstinaf kanun yoluna başvuran davalı ... San. ve Tic. A.Ş. dilekçesinde; şirketin çeltik işi ile uğraşmadığını, şirketin traktör alım satımı ve kuyumculuk faaliyeti ile uğraştığını, husumet itirazlarının dikkate alınmadığını, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
İstinaf kanun yoluna başvuran davalı SGK Başkanlığı vekili dilekçesinde; davacının tespitini istediği dönemde herhangi bir işe giriş bildirgesine ve hizmetine rastlanmadığını, Yargıtay içtihatları gereği soyut tanık anlatımları ile yetinilmemesi ve yazılı ve somut bilgi ve belgeler bağlamında davanın ispatlanması gerektiğini beyanla, yerel mahkeme kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Davalılar vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar vermiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı Kurum vekili temyiz dilekçesinde; davacının tespitini istediği dönemde herhangi bir işe giriş bildirgesine ve hizmetine rastlanmadığını, Yargıtay içtihatları gereği soyut tanık anlatımları ile yetinilmemesi ve yazılı ve somut bilgi ve belgeler bağlamında davanın ispatlanması gerektiğini beyanla, Bölge Adliye Mahkemesi Kararının bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE ESASIN İNCELEMESİ:
Dava, 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 5510 sayılı Kanun’un m. 86/9. maddesi uyarınca açılmış hizmet tespiti davasıdır. Maddeye göre, “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.”
Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanların hizmetlerin tespitine ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu çerçevede hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyerek, gerekli araştırmaların re"sen yapılması ve kanıtların toplanması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır.
6100 sayılı HMK m. 119/1-e gereğince davacının, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini bildirmek, m. 194 gereğince de taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırma yükümlülüğü vardır. Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur.
Bir davada haklı çıkabilmek için soyut veya genel hatlarıyla bir iddiayı ortaya koymak yeterli değildir. Aynı zamanda bu iddiaların, ispata elverişli hale getirilerek zaman, mekân ve içerik olarak somutlaştırılması gerekir. En azından iddianın araştırılabilmesine yönelik somut bilgi ve açıklamaların sunulması gerekir. İddia somutlaştırıldıktan sonra hâkim ve karşı taraf, bunun üzerinden savunma ve yargılama yapabilecektir. Soyut iddialar ve vakıalar üzerinden değerlendirme yapılması mümkün değildir.
Somutlaştırma yükü, genel anlamda tarafların açıklama ödevinin bir parçası ve layihalar teatisi aşamasındaki tezahür şeklidir. Somutlaştırma yükü, basit yargılama ve kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda da geçerlidir.
HMK m. 31 gereğince, Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir. Davaya konu talebin somutlaştırılmaması halinde önce hâkim, m. 31 ve 119/1-e gereğince davayı aydınlatma ödevi ve ön incelemedeki görevi gereği, somut olmayan hususların belirlenmesini davacıdan istemeli, gerekirse tarafa açıklattırma yaptırmalı, bu eksiklik giderildikten sonra yargılamaya devam etmelidir.
Hizmet tespiti davalarının amacı hizmetlerin karşılığı olan sosyal güvenlik haklarının korunmasıdır. Hizmet akdine dayalı çalışma olgusunun ispatında delil sınırlandırması yoksa da davacının Kurum sicil dosyası, işyeri özlük dosyası temin edilip işyerinin Kanunun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlendikten sonra iddia edilen çalışmanın başlangıç ve bitiş tarihleri, hangi işyerinde ne iş yapıldığı, işyerinin kapsam, kapasite ve niteliği, prime esas kazanca tabi ücretin ne olduğu, çalışmanın sürekli, kesintili, mevsimlik olup olmadığı eksiksiz bir şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır.
Taraf tanıklarının sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli ve tanıklar buna göre dinlenilmeli, re’sen araştırma kapsamında sadece taraf tanıkları ile yetinilmeyip mümkün oldukça işyerinin müdür, amir, şef, ustabaşı ve postabaşı gibi görevlileri ve o işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın işyerlerinde bu yeri bilen ve tanıyanlar dahi dinlenerek tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma olgusu böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde belirlenmelidir.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular ışığında, somut olayda davacı çeltik tarlası işçisi olarak davalı şirket nezdinde çalıştığını belirterek, 2009 yılı tam, 2010 yılı Eylül-Ekim aylarında, 2011 yılında tam olarak çalışmasına karşın bildirilmeyen hizmetlerinin tespitini talep etmişse de, Mahkemece yapılan araştırmada davalı şirket adına kayıtlı işyerlerinin birinin ... sicil no.lu mahiyeti “büro elemanı” olan işyeri, diğerinin ise ... sicil no.lu mahiyeti “un fabrikası” olan işyeri olduğu, ... İlçe Tarım Müdürlüğü ile ... Ziraat Odasından, davalı şirketin 2009-2011 yılları arasında ziraat kaydının olmadığı, çeltik üretimi yaptığına dair kaydın olmadığının bildirildiği görülmektedir. Ayrıca, bir kısım tanık beyanlarında da davalı şirketin kuyumculuk, traktör bayiliği işyerlerinin olduğu, bordro tanığı ...’ün beyanına göre de davalı şirket ortaklarının kendilerine ait pirinç tarlalarının olduğu yönünde beyanda bulunduğu gözetildiğinde, Mahkemece hüküm eksik inceleme ve değerlendirme sonucu kurulduğu anlaşılmaktadır.
Buna göre, Mahkemece yapılacak iş;
1-Öncelikle gerçek işverenin kim olduğunun tespiti gerekmekte olup, davacının davaya konu talebini somutlaştırması yükümlülüğü gereğince, hangi işveren yanında çalıştığı hususunda beyanı alınmalı ayrıca davacının çalıştığını belirttiği çeltik tarlalarının tapu kayıtları getirtilmek suretiyle gerçek işverenin davalı şirket mi yoksa dava dışı kişiler mi olduğu tespit edilmeli, gerçek işvereninin dava dışı kişiler olduğunun tespiti halinde bu kişilerin 6100 sayılı HMK"nın 124. maddesi uyarınca davaya dahil edilmeleri sağlanmalı, bu davalıların göstereceği deliller de toplanmalıdır.
2-Davacı talebinin 2010 yılı kısmı için sadece Eylül-Ekim arası dönem için sigortalılık talebinde bulunduğu gözetildiğinde davacının çeltik tarlası işçisi olarak yaptığını belirttiği bu çalışmasının, 5510 sayılı Yasanın “Sigortalı sayılmayanlar” yan başlıklı 6. maddesinin (ı) bendinde yer alan “Kamu idareleri hariç olmak üzere, tarım işlerinde veya orman işlerinde hizmet akdiyle süreksiz işlerde calışanlar ile tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; tarımsal faaliyette bulunan ve yıllık tarımsal faaliyet gelirlerinden, bu faaliyete ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan tutarın aylık ortalamasının, bu Kanunda tanımlanan prime esas gunluk kazanc alt sınırının otuz katından az olduğunu belgeleyenler” düzenlemesine göre,” tarım işinde hizmet akdiyle süreksiz çalışma niteliğinde olup olmadığının da irdelenmeli, tüm deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak, temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 05.02.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.