14. Hukuk Dairesi 2018/683 E. , 2018/3115 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ : ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 24.12.2015 tarihinde verilen dilekçeyle önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 24.01.2017 tarihli hükmün ... Bölge Adliye Mahkemesince istinaf yoluyla incelenmesi davacı ... vekili tarafından talep edilmiştir. Bölge adliye mahkemesince istinaf talebinin kabulüne dair verilen kararın Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalılar ... ve ... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 17.04.2018 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Av. ... ile karşı taraftan davacı vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra açık duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili 24.12.2015 tarihli dilekçesi ile (dava değeri 1.220.000 TL) 1669 ada, 84 parsel sayılı (2330 m2 arsa cinsli) taşınmazın hissedarı olduğunu, dava konusu taşınmazın 25/12/2013 tarih ve 27265 yevmiye numarası ile 1/10 hissesinin ..."a, 1/10 hissesinin de ..."a satıldığını öğrendiğini, satış bedeli olarak (610.000 + 610.000) toplam 1.220.000,00 TL gösterilmiş ise de bu bedelin gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin önalım hakkını kullanmasının engellenmesi amacıyla yüksek gösterildiğini, dava konusu taşınmazın değerinin 800-850.000,00 TL civarında olduğunu, bu nedenle önalım bedelinin tespiti ile dava konusu taşınmazdaki davalıların hisselerinin iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, davanın 2 yıllık hak düşürücü sürenin dolmasına 1 gün kala açıldığını, bunun kötü niyetli olduğunu, davacının muvazaa iddialarının gerçeği yansıtmadığını, tapuda yazılı değer üzerinden değil taşınmazın piyasa rayiç değeri tespit edilerek bu değer üzerinden ön alım hakkının kullanılması gerektiğini, bu nedenlerle davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince; satış tarihinin 25/12/2013, satış bedelinin her bir davalı için 610.000,00"ar TL olduğu anlaşıldığı, 12.05.2016 tarihinde mahalinde yapılan keşif sonucu düzenlene bilirkişi raporundan dava konusu taşınmazın 1/10"ar hisselerinin 610.000,00-TL"den toplam 1.220.000,00-TL olduğu anlaşıldığı, davacıya 22/11/2016 tarihinde 1.220.000,00TL şufa bedeli ile tapu harç ve masraflarını depo etmesi için 25 günlük süre verildiği, bu süre içinde şufa bedelini depo edilmemesi üzerine 22/12/2016 tarihli celse de şufa bedeli olan 1.220.000,00 TL ile tapu harç ve masraflarını depo etmesi için davacı vekiline 2. kez 25 günlük kesin süre verilerek depo kararının yerine getirilmemesi halinde davanın reddedileceğinin ihtar edildiği, verilen süre içinde davacının şufa bedeli ve tapu harç ve masraflarını depo etmediği anlaşıldığından"; davanın reddine, 60.550,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir.
Davacı vekili, kesin mehilin geçerli olmadığını, istinaf taleplerinin kabulü ile kararın kaldırılmasına, depo edilmesi gereken önalım bedeli ile tapu harç miktarının tespiti ile depo için ara karar oluşturulmasına, önalım bedeli depo edildikten sonra davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince davalıların dava konusu 1669 ada 84 parselde kayıtlı taşınmazda, 25/10/2013 tarihinde hisse satın almak suretiyle paydaş olduğu, aynı gün aynı senet ile birlikte davalıların başka paydaşlardan yaklaşık 230.000 TL tutarında hisse satın aldıkları taşınmaz alım satımlarında değeri üzerinden tapu harcı alındığı, taşınmaz alım satımlarında değeri üzerinden, tapu harcı alındığı ve alıcılar ile satıcıların ödeyeceği miktarların aynı olduğu, buna ilaveten döner sermaye harcının maktu olarak alındığı belirtilmiştir. İlk derece mahkemesince ara karar oluştururken taşınmazın toplam satış tutarının 1.220.000,00 TL olarak açıkça yazıldığı, tapu harcı ve döner sermaye miktarının açık olarak yazılmadığı ve bu hesaplama yapılmadan kesin süre verildiği, ancak kesin sürenin HMK 94 maddesine uygun düşmediği gerekçesiyle davanın reddi kararını uygun görmemiş ve istinaf talebini kabul ederek mahkeme kararı kaldırılmıştır.
Bölge Adliye Mahkemesince, davalıların 1669 ada, 84 parsel taşınmazda satın aldığı hisselerin resmi senette yazılı tutarı ile tapu harcı ve masraflar toplamı olan 1.244.400 TL"nin önalım bedeli olarak yatırması için davacı tarafa süre verildiği, verilen süre içerisinde 08/09/2017 tarihinde önalım bedelini yatırdığı gerekçesiyle, önalım hakkını davacı yararına kullandırılmasına ve davanın kabulüne, davacının muvazaa iddiası ispatlanamadığından davalılar vekili lehine vekalet ücreti takdirine, davacının istinaf başvurusunun kabulüne, ... 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 24/01/2017 tarih 2015/574 E.- 2017/10 K. sayılı kararının kaldırılmasına, önalım davasının kabulü ile davaya konu 1669 ada, 84 parseldeki davalılara ait hisselerin iptali ile davacı adına tapuya tesciline, karar kesinleştiğinde depo edilen bedelin nemaları ile birlikte davalılara ödenmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 90.maddesi gereğince; süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.
Aynı yasanın 94. maddesi gereğince; kanunun belirlediği süreler kesindir. Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.
Kanun ya da hakim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlem bazen davanın kaybedilmesi sonuçlarını da doğurmaktadır. Davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.
Bu nedenle de hakim tarafından kesin süre verilirken;
1-Kesin süreye konu işlemin gerekli ve tarafların yerine getirebileceği bir işlem olması,
2-Verilen sürenin işlemin yapılması için yeterli ve makul bir süre olması, duruşma gününe kadar kesin süre nedeniyle yapılacak işlem sonrası başka bir işleme gerek yok ise bu sürenin takip eden duruşma gününe kadar verilmesi,
3-Yapılması gereken iş veya işlemler birer birer, varsa masraflarının da miktarıyla birlikte açıkça gösterilmesi,
4-Sürenin kesin olduğu ve sonuçlarının tarafa açıklanması zorunludur.
Somut olayda; dava konusu 1669 ada 84 parsel sayılı, 2330,69 m2 miktarlı, arsa cinsli taşınmazda davalılar tarafından 25.12.2013 tarih, 27265 yevmiye nolu resmi senet ile satın alınan 1/10+1/10 hisse ile ilgili olarak davacı tarafından önalım hakkının kullanılmasına ilişkin 2 yıllık sürenin son günü açılan davada, mahkemece 12.05.2016 tarihinde keşif yapılmış ve bilirkişi raporunda 25.12.2013 tarihli resmi senette yazılı bulunan toplam 1.220.000,00 TL tutarın piyasa rayiç değerine uygun olduğunu bildirmiştir. Mahkemece, 22/11/2016 tarihli celsede 1.220.000,00 TL şufa bedeli ile tapu harç ve masraflarını depo etmesi için davacıya 25 günlük süre verildiği, bu süre içinde şufa bedelinin depo edilmemesi üzerine 22/12/2016 tarihli celse de şufa bedeli olan 1.220.000,00 TL ile tapu harç ve masraflarını depo etmesi için davacı vekiline 2. kez 25 günlük kesin süre verilerek, depo kararının yerine getirilmemesi halinde davanın reddedileceğinin ihtar edildiği, verilen süre içinde davacının şufa bedeli ve tapu harç ve masraflarını depo etmediği gerekçesiyle davanın reddedildiği anlaşılmıştır. Mahkemece, şufa bedeli olarak 1.220.000,00 TL"nin ara kararında açıkça ifade edildiği, bu nedenle ödenecek tutarın net olarak belirlenmediğinden bahsedilemeyeceği; öte yandan davacı vekili 24.01.2017 tarihli celsede kesin sürenin geçersiz olduğu şeklinde bir itirazda bulunmamış aksine şufa bedelini temin edemediklerini belirterek 22.12.2016 tarihli celsedeki kesin sürenin yerine getirilemediğini beyan etmiştir. 6100 sayılı HMK"nın 94. maddesi gereğince kesin süre içinde yapılması gereken işlemi süresinde yapmayan tarafın o işlemi yapma hakkı ortadan kalkacağından, ilk derece mahkemesinin davanın reddine dair hükmü usul ve yasaya uygun olduğundan istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekirken, ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin davacının istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurması doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davalılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile HMK 371. maddesi gereğince temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK"nın 373. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca dosyanın ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 1630 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 17.04.2018 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
(Muhalif)
KARŞI OY
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması görüşündeyim. Sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılmıyorum.