10. Hukuk Dairesi 2020/238 E. , 2020/700 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye
Mahkemesi : Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir.
Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili, 08.05.2016 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelir ile yapılan harcama ve ödemelerin rücuan tahsilini istemiştir.
II-CEVAP:
Davalı vekili, cevap dilekçesi vermemiştir..
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
“Davanın kabulü ile,
1-21.540,40 TL kurum alacağının 21.473,65 TL"sine onay tarihi olan 17/05/2017 tarihinden, 48,90 TL"sine ödeme tarihi olan 08/06/2016 tarihinden, 17,85 TL"sine ödeme tarihi olan 08/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,”dair hüküm kurulmuştur.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Kusur oranlarının oluşa uygun olmasından hareketle, mahkeme hükmü yerinde bulunarak, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili; davalının %100 oranında kusurlu olduğundan hareketle, kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dava; 08.05.2016 tarihli iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelirin ve yapılan harcama ve ödemelerin tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı olay tarihinde yürürlükte bulunan ve 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu olup, kusurun belirlenmesinde, mahkemece, öncelikle iş kazasının ne şekilde olduğu, dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak, varsa çelişki giderilerek belirlenmeli ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, kusur oran ve aidiyeti konusunda bilirkişi incelemesine gidilmelidir.
Dosya kapsamı incelendiğinde, aynı olay nedeniyle yürütülen ceza dava dosyasında alınan bilirkişi raporunda, işveren yetkilisi olan ... %50,... %20,... %20, sigortalının %10 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, ... ve... yönünden mahkumiyet kararı verildiği ve kararın istinaf edilmeksizin kesinleştiği, işbu dava dosyasında hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise davalının %60 (%10 şantiye şefi ...’e ait), ...’in %30 ve sigortalının %10 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş ise de; söz konusu raporlar arasında çelişki oluştuğu gibi ceza davasında kusurun varlığına ilişkin maddi olgu hukuk hakimini bağlayacağından, ceza dosyasında hakkında mahkumiyet verilen ... yönünden de ayrıca bir kusur incelemesi gerekmekte olup, mahkemece belirtilen hususlarda yeniden kusur raporu alınmalıdır.
5510 sayılı Kanun"un "İş Kazası ve Meslek Hastalığı İle Hastalık Bakımından İşverenin ve Üçüncü Kişilerin Sorumluluğu" başlıklı 21. maddesine göre; İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. Anılan madde ile tazmin sorumlularının Kurum karşısındaki sorumluluğu bir tavanla sınırlandırılmış olup, bu sorumluluk "...sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı..." bulunmaktadır. Maddenin açık hükmü karşısında; ilk peşin sermaye değerli gelirin, Kurum yararına tazmini mümkün kısmının belirlenebilmesi için gerçek zarar tavan hesabı yapılması zorunluluğu bulunmaktadır.
Belirtilen açıklama ışığında somut olaya dönüldüğünde, mahkemece her ne kadar gerçek zarar hesabı yapılıp sonucuna göre karar verilmiş ise de, her bir sigortalı yönünden hesaplanan gerçek zarar miktarından, kurumun ilgiliye bağlamış olduğu ilk peşin sermayeli değerin %90 kusur oranına karşılık gelen kısmı çıkarılarak, bakiye kısma yine %90 lık kusur oranı uygulanmak suretiyle yapılan hesaplamanın hükme esas alınamayacağı belirgindir. Mahkemece, kusur oranının ilk peşin sermayeli değere uygulanması ile ortaya çıkan değer ile yine kusur oranı gözetilmek kaydıyla elde edilen gerçek zarar miktarı, her bir ilgili yönünden karşılaştırılıp sonucuna göre (düşük çıkan kısım esas alınmak kaydıyla) karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, hükmü temyiz etmeyen davalı yönünden davacı kurum lehine oluşan usulü kazanılmış hak durumu da gözetilerek karar verilmek üzere Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak, ilk derece mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi kararının, HMK"nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine ve kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 05.02.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.