1. Hukuk Dairesi 2018/1968 E. , 2019/3725 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ: BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ-TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece muvazaa iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiş, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 16.Hukuk Dairesi tarafından muvazaa iddiasının ispatlandığı gerekçesi ile davacının istinaf başvurusunun kabulüne, 6100 sayılı HMK"nin 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak, asıl ile birleştirilen davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar asıl ve birleştirilen davada davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR-
Asıl ve birleştirilen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, aksi halde tenkis isteğine ilişkindir.Asıl ve birleştirilen davada davacı, ortak mirasbırakan ...’ın 101 ve 1560 parsel sayılı taşınmazlarını davalı kızı ...’a satış suretiyle devrettiğini, birleştirilen davada ise 72 parsel sayılı taşınmazını davalı oğlu ...’a satış suretiyle devrettiğini, işlemlerin mirastan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescil istemiştir.
Asıl davada davalı ..., temlikin muvazaalı olmadığını, birleştirilen davada davalı... temlikin muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, muvazaa iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiş, asıl ve birleştirilen davada davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 16.Hukuk Dairesi tarafından muvazaa iddiasının ispatlandığı gerekçesi ile davacının istinaf başvurusunun kabulüne, 6100 sayılı HMK"nin 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, asıl ile birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’ın 24.11.2013 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak eşi ... ile davacı oğlu ... ve davalı çocukları ... ve ...’ün kaldıkları, murisin çekişme konusu 101 ve 1560 parsel sayılı taşınmazları 15.03.2013 tarihinde davalı kızı ...’e, 72 parsel sayılı taşınmazı ise 26.03.2013 tarihinde davalı oğlu ...’a satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Öte yandan, muris muvazaasından söz edebilmek için mirasbırakanın kastının diğer mirasçılarından mal kaçırmak olmak gerekir.
Somut olaya gelince, davalı tanığı olarak dinlenen tarafların anneleri ..., mirasbırakan tarafından bir taşınmazın satılıp bedelinin davacıya verildiğini, diğer çocuklarına haksızlık olacağı düşüncesi ile de dava konusu taşınmazların davalı çocuklarına temlik edildiğini bildirmiştir. Çekişme konusu taşınmazların davalılara devrinin bedelsiz olduğu kuşkusuzdur.
Ne var ki, bedelsizlik muris muvazaasının varlığı için başlı başına bir neden değildir. Başka bir ifade ile mirasbırakanın mirasçılarından mal kaçırma gayesi ile temliki gerçekleştirdiği açıkça ortaya konulmalıdır. Yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde devrin mal kaçırma amaçlı olmadığı, temlikin mirasçılar arasında eşitliği sağlamak amacıyla yapıldığı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
Asıl ve birleşen davada davalılar vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/2. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, dosyanın kararı veren ... Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 12/06/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.