20. Hukuk Dairesi 2017/5662 E. , 2018/1477 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, 10/12/2014 havale tarihli dava dilekçesi ile Diyarbakır ili, Bismil ilçesi, ... köyü 68 nolu parselin 705/17920 hissesinin davacıya ait olduğunu, taşınmazın 124.500 m2 olduğunu, ancak 2013 yılında bu parselle ilgili olarak tapu müdürlüğünce toplulaştırma ve 3402 sayılı Kanunun 41. maddesine göre yapılan düzeltme işlemi sonucunda taşınmazın yüzölçümünün 123.662 m2"ye düşürüldüğünü ve hisseye düşen mülkiyet hakkında azalma meydana geldiğini bildirerek, mülkiyet hakkının kaybı nedeniyle uğranılan zararın Türk Medeni Kanunun 1007. maddesi uyarınca, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 1.000 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, daha sonra 26/06/2015 tarihli harçlandırılmış ıslah dilekçesiyle dava değerini 165.254,57.-TL olarak ıslah etmiş ve dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne, 165.254,57.-TL"nin, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesine göre tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, çekişmeli taşınmazın arazi niteliğinde olduğu belirlenerek net gelir metoduna göre tazminat hesabı yapılması doğru ise de tek ziraat bilirkişinin, dava tarihi itibarıyla hesapladığı değer üzerinden hazırladığı rapora göre karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
TMK"nın 1007. maddesine göre açılan tazminat davalarında, mülkiyetteki azalma hangi işlem sonucu oluşmuş ise o işlemin, yani zarar verici işlemin kesinleştiği tarih itibarıyla taşınmaz değeri hesaplanmalıdır.
Somut olayda, yörede 1954 yılında yapılan tapulama sırasında 124.500 m2 olarak tespit gören taşınmazda, 3083 sayılı Kanuna göre yapılacak toplulaştırma işlemlerine altlık olmak üzere 3402 sayılı Kadastro Kanununun 41. maddesi gereğince düzeltme işlemi yapıldığı ve tersimat hatası bulunduğu tespit edilerek, taşınmaz yüzölçümünün 123.662 m2"ye düşürüldüğü, zemindeki fiili sınırlarda değişiklik olmadığı, davacıya düzeltme işlemine karşı 30 gün içinde sulh hukuk mahkemesinde dava açabileceğinin kadastro müdürlüğünce 24.01.2011 tarihinde tebliğ edildiği, ancak herhangi bir davanın açılmadığı, böylece 41. maddeye göre yapılan düzeltme işleminin tebliğden itibaren 30 gün sonra kesinleştiği anlaşılmaktadır.
O halde; öncelikle 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 15. maddesinde belirtilen yönteme göre oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden keşif yapılmalı, 41. maddeye göre yapılan düzeltme çalışmasının kesinleştiği tarihe göre, değerlendirme konusu ürünlerin verim ve maliyet tabloları ilçe tarım müdürlüğünden istenip, yine aynı tarih itibarıyla, net gelir yöntemine göre davacı hissesine isabet eden değer tespit ettirilmeli ve sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 27/02/2018 günü oybirliği ile karar verildi.