![Abaküs Yazılım](/3.png)
Esas No: 2016/109
Karar No: 2016/1660
Nitelikli dolandırıcılık - resmi belgede sahtecilik - Yargıtay 23. Ceza Dairesi 2016/109 Esas 2016/1660 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet ( resmi belgede sahtecilik suçundan TCK"nın 204/1, 62/1, 53 maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin (İKİ KEZ) katılan ... sahte kimliğini kullanarak işlediği nitelikli dolandırıcılık suçundan TCK"nın 158/1-f, 62/1, 52/2-4, 53 maddeleri gereğince 2 yıl 6 ay hapis ve 23.600,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, katılan ... kimliğini kullanarak işlediği nitelikli dolandırıcılık suçundan TCK"nın 158/1-f, 62/1, 52/2-4, 53 maddeleri gereğince 2 yıl 6 ay hapis ve 25.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Gerekçeli karar başlığında, davaya katılmasına karar verilen... Genel Müdürlüğünün yazılmaması şeklinde yapılan yanlışlığın mahallinde düzeltilmesi mümkün görülmüştür.
... Genel Müdürlüğü ile... A.Ş arasında, 01.04.2011 tarihli protokol kapsamında, maaşını... aracılığıyla alan emeklilere ""vakıf kredi"" adı altında kredi kullandırılması konusunda anlaşma yapıldığı,
Sanığın olay tarihinden önce katılanlar ... ve ... adlarına düzenlenmiş olan; ancak üzerlerinde kendisinin resminin bulunduğu ve tüm dosya kapsamına göre sahte oluşturulduğu tespit olunan nüfus cüzdanlarını temin ettikten sonra,
01.04.2014 tarihinde katılan ... adına düzenlenen sahte kimlik ile... Şubesine, ...bank kredisi almak amacıyla başvuruda bulunduğu, söz konusu sahte kimliği ibraz etmesi üzerine sahte düzenlenen kredi sözleşmesine istinaden sanığa banka tarafından 15.000 TL para ödemesinin yapıldığı,
24.04.2014 tarihinde katılan ... adına düzenlenen sahte kimlik ile... Topkapı Şubesine, ...bank kredisi almak amacıyla başvuruda bulunduğu, söz konusu sahte kimliği ibraz etmesi üzerine sahte düzenlenen kredi sözleşmesine istinaden sanığa banka tarafından 14.200 TL para ödemesinin yapıldığı, bu şekilde sanığın, sahte kimlikleri kullanmak suretiyle banka tarafından tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda;
1.Şikayetçi ...lar Bankası A.Ş vekili tarafından yapılan temyiz taleplerinin incelenmesinde;
Kovuşturma evresinde yöntemine uygun biçimde davetiye tebliğ olunmak suretiyle duruşmadan haberdar edilmesine karşın duruşmaya katılmayan, 5271 sayılı CMK"nın 238. maddesi uyarınca, davaya katılma isteminde bulunmayan ve katılan sıfatını almayan şikayetçi kurum vekilinin hükmü temyiz yetkisi bulunmadığından, temyiz inceleme isteğinin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi delaletiyle 1412 sayılı CMUK"un 317.maddesi gereğince REDDİNE
2.Resmi belgede sahtecilik suçundan verilen hükümlere yönelik sanık müdafii tarafından yapılan temyiz taleplerinin incelenmesinde;
5271 Sayılı CMK"nın 231.maddesine göre verilen ve davayı sonuçlandırıcı nitelikte olmayan "hükmün açıklanmasını geri bırakılmasına" ilişkin karara karşı aynı kanunun 231/12. maddesine göre itiraz yolu açık olup temyiz olanağı bulunmadığı, sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlara karşı yapılan itiraz üzerine,... 13. Ağır Ceza Mahkemesinin yaptığı inceleme sonucunda verdiği red kararı ile verilen hükümlerin kesinleştiği anlaşıldığından, sanık müdafiinin temyiz istemi ile ilgili olarak dosyanın incelenmeksizin MAHALLİNE İADESİNE,
3.Sanık müdafii tarafından nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen hükümlere yönelik yapılan temyiz taleplerinin incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
a. Sanığın, katılanlar ... ile ... adlarına düzenlenen ve tüm dosya kapsamına göre sahte oldukları tespit olunan kimlikleri ibraz ederek bankadan kredi çekmesi şeklinde gerçekleştirdiği eylemlerinin, 5237 sayılı TCK"nın 158. maddesinin 1. fıkrasının (j) bendi uyarınca banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden suçun nitelendirilmesinde yanılgıya düşülmek suretiyle eylemin banka veya kredi kurumlarının aracı kılınması suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturduğunun kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
b. Sanığın, bir suç işleme kararının icrası kasamında olmak üzere, farklı tarihlerde birden fazla kez aynı bankadan kredi çektiğinin sabit olduğu dikkate alınarak; sanığın, 5237 sayılı TCK"nın 43/1 maddesi kapsamında, aynı suç işleme kararıyla kanunun aynı hükmünü birden fazla ihlal etmek suretiyle ve değişik zamanlarda birden fazla kez menfaat temin etmiş olduğunun anlaşılması karşısında, sanık hakkında ceza verilirken zincirleme suç hükümlerinin uygulanmayarak her bir eyleminden dolayı ayrı ayrı ceza verilerek fazla ceza tayin edilmesi,
c- TCK"nın 53/1. maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarının uygulanması bakımından, Anayasa Mahkemesi"nin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E, 2015/85 sayılı iptal kararının uygulanması zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ve sanığın atılı suçtan tutuklu olduğu anlaşıldığından bu suçtan TAHLİYESİNE ve başka bir suçtan tutuklu ya da hükümlü olmadığı takdirde derhal salıverilmesinin temini için ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına, 22.02.2016 gününde sahtecilik suçu bakımından oybirliği dolandırıcılık suçu bakımından oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY:
TCK"nın 43/1. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için birden çok fiilin bulunması, bu fiillerin aynı suçu oluşturması ve bu suçların aynı kişiye karşı işlenmiş olması şeklindeki objektif koşullar ile bu suçların bir suç işleme kararının icrası kapsamında işlenmiş olması şeklindeki sübjektif koşulun bir arada bulunması gereklidir.
Sanığa yüklenen eylemin sübuta erme şekline, oluşturduğu suça, bu suçun mağduruna ve olayda zincirleme suçun objektif koşullarının mevcut olduğuna ilişkin olarak çoğunluk görüşü paylaşılmaktadır.
Çoğunluk görüşü ile dolandırıcılık suçlarının bir suç işleme kararının icrası kapsamında işlenip işlenmedikleri noktasında ayrılmaktayız.
Zincirleme suçu belirlemedeki zorluk esasen bu koşulun tespitinde ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda, birden fazla suç arasında varlığı tespit edilmesi gereken husus kasttan farklı olarak "plan"dır. Failin işlediği kabul edilen birden fazla aynı suç bir planla, aynı suçu işlemeye dair bir kararla birbirine bağlı olmalıdır. Bu plan ve kararlaştırma, faildeki o suçu tekrar işlemek için karşısına çıkacak fırsatlardan yararlanma konusundaki genel ve soyut bir eğilimden farklıdır.
Failde bulunması gereken bir suç işleme kararının tespit edilmesinde, ikrar, şerik anlatımları, tanık beyanlarından yararlanılabileceği gibi fiilin işleniş şekli, suçlar arasındaki zaman aralığı gibi özellikler de yardımcı olabilecektir. Dosya kapsamında, suçların bir suç işleme kararının icrası kapsamında işlendiğine dair bir beyan bulunmadığından sonuca ancak; daha ihtiyatla yaklaşılması gereken suçların işleniş şekli, yeri ve zaman aralığı gibi bazı karinelerden yararlanılarak gidilebilecektir.
Sanığın, 24 gün arayla, iki ayrı sahte kimlikle ayrı... şubelerine başvurarak, aynı bankadan tahsis edilen krediyi çekmek suretiyle işlediği dolandırıcılık suçlarının bir plan ile birbirlerine bağlı oldukları ve bir suç işleme kararının icrası kapsamında işlendiklerine dair, fiil sayısınca suç ve suç sayısınca ceza biçiminde ifade edilen ve ceza hukuku bakımından asıl olan gerçek içtima kuralından ayrılmayı ve istisnai nitelikteki zincirleme suç hükümlerini uygulamayı gerektirecek nitelikte delil bulunmamaktadır. Aksine, sanığın oluşa İlişkin diğer özellikler yanında, yüklenen suçları sahte resmi evrak kullanarak işlediği de nazara alındığında, Ceza Genel Kurulunun 14.01.2014 Tr. 2013/384-2014/2 sayılı ve 21.01.2014 Tr. 2013/593- 2014/24 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi, her bir dolandırıcılık suçu için yenilenmiş bir suç işleme kararı ile hareket ettiği, çıkan fırsatlardan yararlandığı anlaşılmaktadır.
Bu düşüncelerle, sayın çoğunluğun dolandırıcılık suçu bakımından TCK"nın 43/1 maddesinin uygulanması ve hükmün bu nedenle bozulması gerektiğine ilişkin kararına iştirak etmek mümkün olamamıştır.