7. Hukuk Dairesi 2015/11227 E. , 2015/10762 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İzmir 6. İş Mahkemesi
Tarihi : 16/12/2013
Numarası : 2013/24-2013/625
YARGITAY İLAMI
Taraflar arasındaki dava sonucunda verilen hükmün süresi içinde taraflarca temyiz edilip incelemenin Yargıtayca duruşmalı olarak yapılması davacı R.. S.. vekili Av.M.. B.. tarafından istenilmekle, duruşma için tebliğ edilen 02.06.2015 günü belirlenen saatte temyiz edenler davacı R.. S.. vekili Av.M.. B.. ile davalı Ş.. T.. vekili Av.N.. E.. geldi. Gelenlerin huzuru ile duruşmaya başlandı. Duruşmada hazır bulunan tarafların sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyadaki belgeler incelendi. Gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı, davalı işverene ait işyerinde belirsiz süreli hizmet akdi ile çalışmaya başladığını, 28.02.2005 tarihinde işverence yapılan yazılı fesih bildirimi ile 4857 sayılı İş Yasasının 25/2 maddesine göre akdin sona erdirildiğini, müvekkili adına Kuşadası 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 2009/94 Esas sayılı dosyası ile feshin geçersizliği- işe iade talepli dava açtığını, mahkemece iki kez davanın kabulüne karar verilmesine rağmen Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından kararın bozulduğunu ve davalı Banka tarafından yapılan feshin geçerli nedene dayandığı gerekçesi ile davanın reddedildiğini, davalı banka tarafından yapılan feshin geçerli nedene dayandığının kesinleşmiş mahkeme kararıyla sabit olduğunu, 4857 sayılı İş Kanununda geçerli nedenlerle feshin işçinin kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanmasına engel teşkil etmediğini, fesih bildiriminde hiçbir somut olay ve davacıyı sorumlu kılacak maddi vakıalara değinilmediğini, kendisi ve ailesi adına her türlü sosyal yaşantısından feragat ederek var gücü ile 15 yıla yakın davalı bankaya değişik birimlerde hizmet verdiğini, son olarak banka şube müdürü pozisyonunda çalıştığını, şube tarafından takdir beklerken işine son verilmiş olmasının telafisi imkansız üzüntülere maddi ve manevi zararlara yol açtığını, iş akdinin feshedildiği 28.02.2005 tarihinden bu yana işsiz kaldığını, çalıştığı süre boyunca yıllık izinlerini düzenli kullanmadığını, davalı bankada ücret alacağının bulunduğunu belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti alacağının tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının 1991 tarihinde Bankada memur olarak çalışmaya başladığını, en son .. Şubesinde müdür olarak görevli iken bankada olan olaylar nedeniyle başlatılan teftiş sonucu 15.02.2005 tarih 2005/1 nolu teftiş raporu doğrultusunda davacının işlem ve eylemlerinin müvekkili banka personel yönetmeliğinin 100. maddesinin 6 ve 13 fıkraları ile 98. maddenin B bendinde belirtilen eylemlerden olduğundan 4857 sayılı Yasanın 25/II maddesi uyarınca iş akdinin feshedildiğini, 25.02.2005 tarih 2005/1-5 sayılı fesih ihbarnamesinin davacıya bizzat tebliğ edildiğini, davacının iş akdinin haklı nedenlerden dolayı feshedilmiş olduğundan kendisine ihbar ve kıdem tazminatı ödenmediğini, mali sorumluluğunun da saklı tutulduğunu, davacının yıllık izin ücreti alacağı bulunmadığını, bankada çalıştığı süre boyunca tüm ücretli izinlerini kullandığını, kullanmamış olsa dahi zamanaşımına uğradığını, davacının iş akdinin geçerli nedene dayalı olarak fesh edildiğini, müvekkili bankanın fesihte haklı olduğunu, davacının iş akdinin kasa sayımında 150.000 Euro noksanlık bulunması, bunun ise aktif yatan ve çekilen işlemler yapılması neticesinde oluştuğunu, bu işlemlerin sürekli yapılması neticesinde bankanın zararının oluştuğu, davacının grup firmalara kredi vermek suretiyle genelge ve yönetmeliklere aykırı olarak risk oluşturduğu, gerekli teminatı almadığı, şube müşterilerine banka çalışanları ile arasında kaynaklanan sorunları konuşması, provizyon vermeyen çeklerin nakden ödenip bankanın zarara uğratılması gibi işlem ve eylermlerden dolayı fesh edildiğini, bu nedenlerle kıdem ve ihbar tazminatını talep edemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacının iş akdinin davalı işveren tarafından 4857 sayılı Yasanın 25/II-e ve ı bendleri kapsamında haklı sebebe dayanarak feshedildiği anlaşıldığından kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine; davalı yanca yıllık izin ücreti talebi yönünden zamanaşımı savunmasında bulunulmuş olup, davaya konu edilen fesih işlemi 28.02.2005 tarihinde gerçekleşmiş ise de; söz konusu bu feshin geçerli bir fesih olup olmadığı hususundaki mahkeme kararı 13.09.2012 tarihinde kesinleşmiş olduğundan feshin geçerliliği hususu kesinleşmeden zamanaşımının askıda olduğu kabul olunarak davacının hak ettiği yıllık ücretli izinlerinin 208 günlük kısmının kullandırıldığı veya karşılığının ödendiği davalı işveren tarafından ispatlanamadığından yıllık izin ücreti talebinin (talep ile bağlı kalınarak) kabulünün gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacının, 10.12.2004 tarihli alınan karar ile " grup kredi ilişkisine girmek suretiyle plasman emniyetini tehlikeye atmak" ve "plasman yönetiminde ileride tehlikeli risk yaratabilecek nitelikte işlemler yapmak" şeklindeki fiilerinden dolayı fesih tarihinden 2 ay kadar önce kınama cezası ile cezalandırıldığı görülmüştür.
Davacı tarafından açılan Kuşadası 1.Asliye Hukuk (iş mah.sıfatıyla) Mahkemesinin 2005/123 E-2006/111 K sayılı işe iade davasında davacının işe iadesine karar verilmiş kararın davalı banka tarafından temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 04.12.2006 tarih ve 2006/23708 E-2006/31644 K sayılı kararı ile, "..aralarında iki bankacı ve bir hukukçudan oluşan uzman bilirkişi heyetinden rapor alınmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir..." gerekesi ile bozulmuş, mahkeme bozmaya uyarak 2 bankacı ve bir hukukçudan oluşan heyetten rapor almış, alınan raporda davacıya isnad edilen suçlamaların tam olarak gerçekleşmediği görüşüne varılmış, neticesinde mahkemece 25.10.2007 tarih ve 2007/8 E-2007/436 K sayılı kararı ile tekrar işe iadesine karar verilmiş, davalının temyizi üzerine Yargıtay 9 Hukuk Dairesi tarafından 16.02.2009 tarih ve 2008/12785 E-2009/2591 K sayılı kararı ile " ...dosyanın biri hukuk fakültesi ticaret hukuku kürsüsünde öğretim görevlisi, diğer ikisi bankacılık ve iş hukuku dalında uzman kişilerden oluşturulacak bilirkişi heyetine tevdi edilip rapor aldırılarak....." gerekçesiyle bozulmuş, mahkeme bozmaya uyarak bozma ilamında belirtilen uzman bilirkişilerden heyet oluşturup rapor almıştır. Alınan bu raporda bu kez, " ...davalı banka tarafından kredinin usulsüz kullandırıldığı kanıtlanabilmiş değildir...yaşanan problem neticesinde açıktan ödenen çeklerle ilgili kendi hesabından ödeme yaptırması ve provizyon verilen karşılıksız çekler neticesinde ortaya çıkan kasa açığını kapattırması şubede yapılan usulsüz işlerle ilgili bilgisi olduğu kanaatini oluşturmaktadır. Prosedür gereği bahse konu ödemenin yapılmayarak bizzat Refiye Ayten"in durumu teftiş kuruluna bildirerek şubedeki durum ile ilgili bilgi vermesi gerekirken olayın gizlenmesine yönelik tutumda bulunduğu değerlendirilmiştir. ....fiktif işlemler ve kasa açığı bakımından aşağıdaki sonuçlara varılmıştır. ...dava konusu uyuşmazlıkta ise adı geçen müşteriler ile yukarıda izah edilen biçimde bir kredi ilişkisine girilmediği anlaşılmakta olup yapılan işlemlerin bankacılık usul ve esaslarına uygun olmadığı değerlendirilmiştir...şubenin kambiyo karının yaklaşık %75"lik kısmının şube müdürünün bilgisi dışında ve yıllık şube karının üzerinde olması R.. A.."in ifadelerinde samimi olmadığı kanaatini doğurmuştur...davacının banka müşterisi olan kişilerle profesyonel bankacılık kuralları ile bağdaşmayacak biçimde samimi ilişkiler kurduğu ve giderek bankacılık sırlarını müşteriler ile paylaştığı kanaatine ulaşılmıştır...bu davranışlarının en azından işçinin davranışlarından kaynaklanan geçerli neden teşkil ettiği, açıklanan nedenlerle ihbar ve kıdem tazminatı talep hakları saklı kalmak kaydıyla davacının feshe itirazının yerinde olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır" denildiği görülmüş ve mahkemece bu kez 06.03.2012 tarih ve 2009/94 E-2012/90 K sayılı kararı ile "...bu davranışlarının en azından işçinin davranışlarından kaynaklanan geçerli nedene dayanak fesih teşkil ettiği..." gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, gerekçeli karar davalıya tebliğ edilmiş ancak kararı sadece davacı temyiz etmiş olup Yargıtay 9 Hukuk Dairesi tarafından 13.09.2012 tarih ve 2012/21831 E.-2012/29584 K. sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır.
Dolayısıyla davacının Kuşadası 1.Asliye Hukuk ( İş Mah.sıfatıyla) Mahkemesinde açtığı yukarıda belirtilen işe iade davasında mahkemece hükme esas alınan ve işverenin feshinin geçerli nedene dayandığı ancak davacı işçinin kıdem ve ihbar tazminatı hakkı saklı kalmak kaydıyla davanın reddi gerektiği yönündeki raporuna itibarla davanın reddine karar verilmiş ve bu karar davalı tarafından temyiz edilmemiş, karar davacının temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin yine yukarıda belirtilen kararı ile onanmıştır.
Davalı işveren feshinin haklı fesih değil geçerli fesih olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme kararı bulunmaktadır.
Davalı işverence gerçekleştirilen feshin kesinleşen işe iade davasındaki karar karşısında haklı nedene dayanan fesih olarak kabulüne yasal imkan bulunmadığından davacının kıdem ve ihbar tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile feshin haklı nedene dayandığı belirtilerek tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında kendisini vekille temsil ettiren davacı taraf yararına takdir olunan 1.100,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, fazla alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 02.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.