Davacı iş ilişkisinin işveren tarafından haklı ve geçerli bir sebep olmadan feshedildiğini iddia ederek işe başlatılmasına ve durumuna ilişkin haklarının belirlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı işveren cevap dilekçesinde davacının işveren vekili olduğunu ileri sürerek davanın reddini karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece davacının işveren vekili olduğu ve işveren vekilinin iş güvencesinden yararlanamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş, hükmü davacı temyiz etmiştir.
Davacının iş sözleşmesinin fesih bildirimine ilişkin ve davacıya noter aracılığıyla tebliğ edildiği anlaşılan fesih bildirim yazısına ekli yönetim kurulu kararında iş sözleşmesinin görülen lüzum üzerine kanuni haklarının ödenmesi suretiyle feshedildiği belirtilmiştir. Mahkemece davacının işe işçi alma ve işten çıkarma yetkisine sahip işveren vekili olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de bu konuda yapılmış araştırma ve inceleme yeterli bulunmamıştır. Dosyada mevcut organizasyon şemasında, davacının genel müdüre bağlı fabrika müdürü olduğu belirtilmişse de davacı işçi fabrikada üretim müdürü olarak çalıştığını, dosyaya sunulmuş olan organizasyon şemasının onaysız olduğunu ve kendisine tebliğ edilmediğini, malzeme alım fişleri ve ambar fişlerinde yazılı fabrika müdürü ibaresinin sonradan ilave edildiğini iddia etmiştir. Öncelikle belirtmek gerekir ki davalı işveren tarafından sunulmuş olan organizasyon şemasının davalı şirketin organizasyon şeması olup olmadığı, yönetim kararına dayanıp dayanmadığı anlaşılamadığı gibi organizasyon şemasının davalı şirketin sadece bir fabrikasına mı ait olduğu yoksa başka işyerlerini de kapsayıp kapsamadığı açıklığa kavuşturulmuş değildir. Davalı işveren şirketin sadece bir fabrikası var ise bu takdirde işveren işletmesinin bir fabrikadan ibaret olduğu, başka işyerleri ve fabrikaları var ise bu takdirde dosyaya sunulmuş olan organizasyon şemasının bir işyerine ait olduğu kabul edilmelidir. Davalı şirketin işletmesinin dosyaya sunulan şemada görüldüğü üzere bir fabrikadan ibaret olması halinde, davacının işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekilinin yardımcısı olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekir. İşletmenin bütününü yöneten işveren vekili ve yardımcısı yönünden işçi alma ve çıkarma yetkisinin olması da gerekmemektedir. Davacı işçinin, işçi alma ve çıkarma yetkisinin bulunmadığını iddia etmekle birlikte işyerinde fabrika müdürü olarak değil fabrikada üretim müdürü olarak daha alt bir pozisyonda çalıştığı yönündeki iddiası üzerinde gerektiği gibi durulmamıştır. Fesih bildirimine ekli yönetim kurulu kararında da davacının görevinin üretim müdürü olduğu belirtilmiştir. Davalı işverenin işletmesinde birden fazla işyeri var ise ancak o durumda işçi alma ve çıkarma yetkisi işveren yardımcısı ve vekilinin belirlenmesinde önem arzeder.
Bütün bu açıklamalar karşısında öncelikle davalı işveren işletmesinin kaç işyerinden oluştuğu araştırılıp belirlenmeli, şemada görülen fabrika aynı zamanda işletme ise davacının işletmenin tümünü sevk ve idare yetkisi bulunup bulunmadığının tesbiti bakımından davacının yetkileri ve verilmiş yetkileri gösterir belgeler getirtilmeli, davacı tanıklarının bu konuda bilgilerine başvurulmalı ayrıca davacının üretim müdürü olduğunu iddia eden beyanı ve fesih bildirim yazısında ekli olan yönetim kurulu kararında davacının işinin üretim müdürü olduğunun belirtildiği dikkate alınarak tüm deliller değerlendirilerek bundan sonra davacının 4857 sayılı İş Kanunu"nun 18. maddesinde öngörüldüğü şekilde işveren vekili olup olmadığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde açığa kavuşturulmalı, işveren vekili olmadığı takdirde fesih bildirimi açık ve geçerli sebep içermediğinden davanın kabulüne karar verilmelidir. Mahkemece eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 09.07.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.