Abaküs Yazılım

Esas No: 2004/70
Karar No: 2009/7
Karar Tarihi: 15/01/2009

AYM 2004/70 Esas 2009/7 Karar Sayılı Norm Denetimi İlamı

 

Esas Sayısı: 2004/70

Karar Sayısı: 2009/7

Karar Günü : 15.1.2009

R.G. Tarih-Sayı :11.06.2009-27255

 

 İPTAL DAVASINI AÇAN:Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeleri Ali TOPUZ, K. Kemal ANADOL ve Haluk KOÇ ile birlikte 117 Milletvekili

 İPTAL DAVASININ KONUSU:26.5.2004 günlü, 5177 sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun"un;

 1-3. maddesiyle değiştirilen 4.6.1985 günlü, 3213 sayılı Maden Kanunu"nun 7. maddesinin birinci ve sekizinci fıkralarının,

 2-5. maddesiyle 3213 sayılı Yasa"nın 10. maddesine eklenen altıncı fıkranın,

 3-10. maddesiyle değiştirilen 3213 sayılı Yasa"nın 16. maddesinin son fıkrasının ikinci tümcesinin,

 4-20. maddesiyle 3213 sayılı Yasa"nın 46. maddesine eklenen onuncu fıkranın,

 5-23. maddesiyle değiştirilen 3213 sayılı Yasa"nın Ek 1"inci maddesinin birinci fıkrasının,

 6-28. maddesiyle 9.8.1983 günlü, 2872 sayılı Çevre Kanunu"nun 10. maddesine eklenen üçüncü fıkranın,

 7-Geçici 1. maddesinin altıncı fıkrasının birinci tümcesinin,

 Anayasa"nın 2., 6., 7., 8., 11., 17., 38., 43., 45., 56., 63., 90., 123., 128., 168. ve 169. maddelerine aykırılığı savıyla iptalleri ve yürürlüklerinin durdurulması istemidir.

 II- YASA METİNLERİ

 A- İptali İstenilen Yasa Kuralları

 26.5.2004 günlü 5177 sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun"un iptali istenen kuralları da içeren 3., 5., 10., 20., 23., 28. ve Geçici 1. maddeleri şöyledir:

 1- "MADDE 3.- Maden Kanununun 7 nci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

 Madencilik faaliyetlerinde izinler

 Madde 7. - Orman, muhafaza ormanı, ağaçlandırma alanları, kara avcılığı alanları, özel koruma bölgeleri, milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtı, tabiatı koruma alanı, tarım, mera, sit alanları, su havzaları, kıyı alanları ve sahil şeritleri, karasuları, turizm bölgeleri, alanları ve merkezleri ile kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri, askerî yasak bölgeler ve imar alanları ile mücavir alanlarda madencilik faaliyetlerinin çevresel etki değerlendirmesi, gayri sıhhî müesseseler ile ilgili hususlar dahil hangi esaslara göre yürütüleceği ilgili bakanlıkların görüşü alınarak Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir.

 İlgili bakanlıkların mevzuatı gereği yapacakları inceleme ve denetimlerde; ruhsat alanlarında bu yönetmelik esaslarına uygun çalışılmadığının tespiti halinde, mevzuat çerçevesinde yapılacak işlemler Genel Müdürlüğe bildirilir. Çevre ve insan sağlığına zarar verdiği tespit edilen madencilik faaliyetleri gerekli önlemler alınıncaya kadar durdurulur.

 Çevresel etki değerlendirmesi işlemleri Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından, diğer izinlere ilişkin işlemler de ilgili bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca çevresel etki değerlendirmesi sürecinde en geç üç ay içinde bitirilir. Bakanlık ve diğer bakanlıkların mevzuatının gerektirdiği maddî yükümlülükler ruhsat sahibi tarafından karşılanır.

 İmar alanları içinde kalan madencilik faaliyetleri, ilgili yerel merciden izin alınarak yapılır. Ruhsat alındıktan sonra imar alanları içine alınan maden sahalarına bu hüküm uygulanmaz.

 Kamu hizmeti veya umumun yararına ayrılmış yerlere ve bu tür tesislere 60 metre mesafe dahilinde madencilik faaliyetleri Bakanlığın, binalara 60 metre, özel mülkiyete konu araziye 20 metre mesafe dahilinde ise mülk sahibinin iznine bağlıdır. Bu mesafeler, ihtiyaç halinde madencilik faaliyetlerinin boyutu, emniyet tedbirleri ve arazinin yapısı dikkate alınarak Bakanlıkça artırılabilir. Mesafeler yatay olarak hesaplanır.

 Maden arama faaliyetleri, bu Kanunda sayılanlar dışında herhangi bir izne tâbi değildir. İşletme faaliyetleri ise, bu Kanuna göre Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliğe göre yürütülür.

 Maden işletme faaliyeti ile Devlet ve il yolları, havaalanı, liman ve baraj gibi kamu yatırımlarının birbirlerini engellemesi, kamu kurum ve kuruluşlarının uygulamalarından dolayı maden işletme faaliyetinin yapılamaz hale gelmesi, kamu ve özel yatırım için başka alternatif alanların bulunamaması durumunda, madencilik faaliyeti ve yatırımla ilgili karar, Başbakanlık Müsteşarı başkanlığında oluşturulacak bir kurul tarafından verilir.

 Kurulun teşkili, çalışma usulü, karar alma şekli ve diğer hususlar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

 Kamu yatırımları nedeniyle kurul kararı ile faaliyeti kısıtlanan maden işletmecisinin yatırım giderleri lehine karar verilen tarafça tazmin edilir.

 Madencilik faaliyetleri ve/veya bu faaliyetlere bağlı tesisler için verilmiş izinler, ruhsat hukuku devam ettiği sürece geçerlidir.

 Bu madde hükümlerine aykırı faaliyette bulunulduğunun tespiti halinde, ruhsat teminatı irad kaydedilerek bu alandaki faaliyet durdurulur. Beş yıl içinde üç kez bu maddenin ihlâli halinde teminatın tamamı irad kaydedilerek ruhsat iptal edilir."

 2-"MADDE 5.- Maden Kanununun 10 uncu maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, maddeye dördüncü fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

 Beyanlardaki hata ve noksanlıklar, idarenin tespiti ve sorumluların uyarılmasından itibaren iki ay içerisinde düzeltilir. Bu sürede gerekli düzeltmenin yapılmaması halinde teminat irad kaydedilir.

 Gerçek dışı veya yanıltıcı beyanda bulunmak suretiyle bu Kanun hükümlerinin uygulanmasını engelleyen ve haksız surette hak iktisabına sebep olan teknik elemanlar uyarılarak Maden Kanunu gereğince yapacakları beyanlar bir yıl süreyle geçersiz sayılır. Fiilin her tekrarında hak mahrumiyeti uygulamasına devam edilir. Uygulanan uyarı ve hak mahrumiyeti, teknik elemanın bağlı bulunduğu meslek teşekkülüne bildirilir.

 Gerçek dışı veya yanıltıcı beyanda bulunmak suretiyle Kanun hükümlerinin uygulanmasını engelleyen ve haksız surette hak iktisap eden ruhsat sahiplerinin teminatları irad kaydedilerek iki katına çıkarılır. Bu fıkranın ikinci kez ihlâli halinde bir önceki ceza katlanarak uygulanır. Beş yıl içinde madde hükümlerinin üç kez ihlâl edilmesi halinde teminat irad kaydedilerek ruhsat iptal edilir.

 Gerçek dışı ve yanıltıcı beyanlar yönetmelikte tarif edilir. Tarif edilen bu fiiller dışındaki hallerde bu madde hükümleri uygulanmaz.

 Bu maddede belirtilen şekilde iktisap edilen haklar geri alınır."

 3-"MADDE 10.- Maden Kanununun 16 ncı maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

 İlk müracaat ve ruhsatlandırma

 Madde 16.- II. Grup, III. Grup ve IV. Grup madenler arama ruhsatı, V.Grup madenler arama sertifikası ile aranır. I. Grup madenler için doğrudan işletme ruhsatı verilir. Müracaatların talep harcı ile yapılması zorunludur. Müracaatlarda öncelik hakkı esastır.

 I. Grup (a) bendi madenler için alanlar il özel idarelerince ihale edilerek işletme ruhsatı verilir. İhale edilecek alanlar Genel Müdürlüğün uygun görüşü alınarak belirlenir. Bu madenlerin ihale bedeli il özel idarelerinin hesabına yatırılır. Özel mülkiyete tâbi alanlar ihale edilemez. Mülkiyet sahibinin kendi mülkiyeti üzerinde ruhsat talep etmesi halinde bir bedel alınmaz. I. Grup (a) bendi maden ruhsatlarının alanları 10 hektarı geçemez.

 Denizlerdeki kum ve çakıl, SiO2oranına bakılmaksızın I. Grup (a) bendi maden sayılır.

 I. Grup (a) bendi madenlerin ihale edilmesi, ruhsatlandırılması, işletilmesi, işletmelerin denetlenmesi ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça hazırlanacak yönetmelikte belirlenir.

 Genel Müdürlüğe, I. Grup (b) bendi madenler için 50 hektarı geçmeyecek şekilde doğrudan işletme ruhsatı, II. Grup madenler için 100, III. Grup madenler için 500, IV. Grup madenler için 2000 hektarı geçmeyecek şekilde arama ruhsatı, V. Grup madenler için 1000 hektarı geçmeyecek şekilde arama sertifikası müracaatı yapılır.

 Ruhsatlar hak sahiplerinin talep harcı ile müracaatta bulunmaları halinde birleştirilebilir. Birleştirme sonucunda ortaya çıkan alan, bu maddede belirtilen alan sınırlamasını geçemez. Ancak işletme ruhsatı safhasında görünür maden rezervinin mücavir ruhsat alanlarında bir bütünlük teşkil etmesi halinde bu alan kısıtlaması aranmaz. Birleştirme işleminde teminat güncel hale getirilir. Ruhsat küçültme işlemlerinde harç ve teminat alınmaz.

 Müracaatlar, 1/25.000 ölçekli topografik harita koordinatları esas alınarak tespit edilen noktalarla sınırlandırılmış alanlar için I. Grup (a) bendi madenler için il özel idarelerine, diğer grup madenler için Genel Müdürlüğe doğrudan veya elektronik posta yolu ile yapılır. Talep edilen alanın müsait olan kısmı müracaat tarihinde müracaat edene bildirilir ve onbeş gün içinde harç ve teminatın yatırılması halinde ruhsat verilir. Yatırılmadığı takdirde bu alanlar başka bir işleme gerek kalmaksızın müracaatlara açık hale gelir.

 Müracaatların değerlendirilmesi sonucunda hak sağlanan alanların ayrı alanlar şeklinde oluşması durumunda, bu alanlardan her birine müracaat sahibinin talebi halinde ayrı ayrı da ruhsat verilir. Ruhsatı alınmayan alanlar başka bir işleme gerek kalmaksızın müracaatlara açık hale gelir.

 Ruhsatlar, sicile kaydedildiği tarihte yürürlüğe girer.

 Bir grup için verilen ruhsat, diğer gruptaki madenler için hak sağlamaz. Ancak ruhsata konu madenin üretilmesi için, işletme faaliyetinin zarurî neticesi olarak çıkarılan diğer grup madenler Genel Müdürlükten izin almak sureti ile değerlendirilebilir. İşletme projesinde belirtilen termin plânına göre belirtilen süre içinde ruhsata konu madenin ekonomik olarak işletilmemesi halinde, üretilmiş olan diğer grup madenlerin satış bedelinin iki katı tutarında idarî para cezası alınarak bu madenlerin üretimi için verilmiş izin iptal edilir.

 Aynı grup ruhsatlar birbiri üzerine verilemez.Kazanılmış haklar korunmak kaydı ile ayrı grup ruhsatların birbiri üzerine verilebilmesine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir."

 4-"MADDE 20.- Maden Kanununun 46 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında geçen "ön işletme ve/veya" ibaresi ile "ön işletme ve" ibaresi metinden çıkarılmış ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

 İşletme ruhsatı safhasında işletme faaliyetleri için gerekli olan özel mülkiyete konu taşınmaz, taraflarca anlaşma sağlanamaması ve işletme ruhsatı sahibinin talebi üzerine Bakanlıkça kamu yararı bulunduğuna karar verilmesi halinde kamulaştırılır.

 Kamulaştırma işlemleri 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre yapılır. Bu husustaki masraflar ve kamulaştırma bedeli işletme ruhsatı sahibi tarafından ödenir.

 Kamulaştırılan taşınmaz, tapuya Hazine adına tescil edilip ruhsat hukuku devam ettiği sürece madencilik faaliyetlerinde kullanılmak üzere ruhsat sahibi adına tahsis edilir.

 Kamulaştırılan taşınmazın, maden işletme faaliyetleri için lüzum kalmadığının Bakanlıkça tespiti halinde, Kamulaştırma Kanununda öngörülen usul ve esaslara göre belirlenecek rayiç bedeli ödenmek kaydıyla kamulaştırılan yerin eski sahibine iade edileceği hususu, ruhsat sahibi ve taşınmazın eski sahibine tebliğ edilir. Eski sahibinin taşınmazı altı ay içerisinde almak istememesi durumunda taşınmaz Hazineye kalır.

 Tapu siciline konulan şerhler Bakanlığın müracaatı üzerine ayrıca mahkeme kararına gerek kalmadan silinir.

 Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufundaki yerlerde yapılan madencilik faaliyetleri için bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra kira, ecrimisil alınmaz.

 I. Grup madenler ve mıcır ile kaba inşaat, baraj, gölet, liman, yol gibi yapılarda kullanılan her türlü yapı hammaddesi için kamulaştırma hükümleri uygulanmaz."

 5-"MADDE 23.-Maden Kanununun ek 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

 Ek Madde 1.- 3867 sayılı Ereğli Kömür Havzasındaki Ocakların Devletçe İşlettirilmesi Hakkında Kanun ile Devletçe işlettirilmesi kararlaştırılan Ereğli Kömür Havzasındaki madencilik faaliyetleri bu Kanun hükümlerine tâbidir.

 Ruhsat süresi bu Kanunla getirilen süre sınırlamasına tâbi değildir.

 Sınırları Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen Ereğli Kömür Havzasındaki taşkömürlerini işletmeye ve hukuku uhdesinde kalmak şartıyla işlettirmeye Türkiye Taşkömürü Kurumu yetkilidir.

 Ereğli Kömür Havzasındaki taşkömürü için kamu tarafından yürütülecek faaliyetler bu Kanunun 7 nci maddesinde belirtilen hükümler ile bu Kanunun hak düşürücü ve malî hükümlerine tâbi değildir. Teminat ve Devlet hakkından muaftır. Ancak taşkömüründen özel idare payı, diğer madenler için yürütülen faaliyetlerden de Devlet hakkı ve özel idare payı alınır.

 3303 sayılı Taşkömürü Havzasındaki Taşınmaz Malların İktisabına Dair Kanun ile maden işletmeciliğine tanınan haklar, Ereğli Kömür Havzası içerisindeki taşkömürü madenciliği için geçerlidir.

 Ereğli Kömür Havzasının imtiyaz alanının Bakanlar Kurulu kararıyla küçültülmesi sonucu serbest kalan alanlar, koordinatları Genel Müdürlükçe belirlenerek bu Kanunun 30 uncu maddesine göre ihale edilir."

 6-"MADDE 28.-9.8.1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanununun 10 uncu maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

 Petrol, jeotermal kaynak ve maden arama faaliyetleri, çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) kapsamı dışındadır.

 Madenlerin işletilmesi ile ilgili hususlar Maden Kanununun 7 nci maddesine göre yürütülür."

 7-"GEÇİCİ MADDE 1. -Bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren üç ay süre ile I.Grup (a) bendi madenler için işletme ruhsatı müracaatı ile dokuz ay süre ile I.Grup (b) bendi madenler için işletme ruhsatı, II.Grup, III.Grup ve IV.Grup madenler için arama ruhsatı, V.Grup madenler için sertifika müracaatları kabul edilmez. Maden Kanununun bu Kanun ile değişik 14 üncü maddesinin dokuzuncu fıkrasında belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarınca yol, köprü, baraj, gölet, liman gibi yapıların inşasında kullanılacak hammadde izinlerinin alınması bu kısıtlamaya tâbi değildir. Bu süre sonunda ilk hafta yapılan müracaatlar aynı anda yapılmış kabul edilir ve öncelik sıralaması kur"a ile belirlenir. İlk hafta içerisinde yapılan müracaatlardan işletme ruhsat harcı kadar müracaat harcı alınır.

 Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce verilmiş;

 a) Mermer arama ruhsatları bir yıl uzatılır. Maden arama ruhsatlarında ise talep halinde süre beş yıla tamamlanır.

 b) Ön işletme ruhsatları süresi sonuna kadar devam eder. Bu süre içinde arama ruhsatı hukuku hükümleri uygulanır.

 c) Arama ruhsat süresi bitmiş olup ön işletme ruhsat talebinde bulunulan sahaların harç ve teminatlarının üç ay içinde yatırılması halinde mermer ruhsatları için bir yıl, maden ruhsatları için iki yıl süreli arama ruhsatı verilir. Süresi içinde harç ve teminatları tam olarak yatırılıp müracaatta bulunulmayan haklar iptal edilir.

 d) İşletme ruhsat talepli sahaların işlemleri, talep tarihindeki kanun hükümlerine göre yürütülür.

 e) Dolomit işletme izin alanları Maden İşleri Genel Müdürlüğünce incelenerek belirlenecek görünür ve muhtemel rezerv alanlarına II. Grup ruhsat verilir.

 Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar ihale edilmek üzere ilân edilen sahaların ihale işlemleri, ilân tarihindeki yönetmelik hükümlerine göre yapılır. Bu ihalelerden alınan ruhsatlar Maden Kanununun bu Kanunla değişik 16 ncı maddesinde belirtilen alan sınırlamasına tâbi değildir.

 Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce verilmiş ruhsatlar, Maden Kanununun bu Kanunla değişik 16 ncı maddesinde belirtilen alan sınırlamasına tâbi değildir.

 Bu Kanun uyarınca çıkarılacak Maden Kanununun uygulanmasına dair yönetmeliğin yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde ruhsat sahibinin talebi ile bir defaya mahsus olmak üzere işletme ruhsat alanı rezerv kaybına neden olmayacak şekilde, ekonomik olarak ayrı işletilmesinin imkân dahilinde olması ve Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından da uygun bulunması halinde, en fazla dört ayrı ruhsata bağlanabilir.

 Bor tuzu ruhsat sahalarının rezervi (görünür+muhtemel) bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren beş yıl içerisinde ilgili kamu kuruluşu tarafından belirlenir ve bu alanlar üzerine aynı grup ruhsat verilmez.Bu ruhsatlar Maden Kanununun bu Kanunla değişik 16 ncı maddesinde belirtilen alan sınırlamasına tâbi değildir.

 Bor tuzu ruhsatlarını işletmekle görevli kamu kuruluşunca, sahalarında yapılacak arama çalışmalarından sonra terk edilen veya taksir edilen alanlar, sicil kayıtlarına işlenerek Maden Kanununun ilgili maddelerine göre 2000 hektarı geçmeyecek alanlar şeklinde ihale edilir. Daha sonra bu alanlarda bulunacak bor tuzu rezervleri ile ilgili hakların kullanımı ilgili kamu kuruluşuna aittir.

 Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce verilmiş işletme ruhsat sahalarında, yürürlük tarihinden itibaren, mermer ruhsat sahalarında üç yıl, maden ruhsat sahalarında ise beş yıl içerisinde ruhsat sahipleri sahalarındaki rezerv alanlarını (görünür+muhtemel) belirleyerek Maden İşleri Genel Müdürlüğüne bildirmek zorundadır. Bu süreler sonunda görünür ve muhtemel rezerv alanı olarak belirlenmeyen alanlar taksir edilir.

 Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce verilmiş işletme ruhsatları, bu Kanunla kapsama alınan madenler için hak sağlamaz. Mevcut ruhsatın talep edilen ruhsat grubu alanına taksir edilmesi, talep edilen alanda aynı gruba ait başka bir ruhsat bulunmaması ve aynı alan içinde öncelik hakkı olan diğer grup ruhsat alanlarındaki faaliyetlere engel olmaması şartı ile, bu Kanunla kapsama alınan madenler için arama ve ön işletme ruhsatları hak sağlar. Bu şekilde hak sağlayan I. Grup (a) bendi madenlerin ruhsatları da Genel Müdürlük tarafından verilir.

 Ruhsatlı ve ruhsat talepli sahaların bu Kanun ile ilgili işlemlerinin yürütülmesine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir."

 B- Dayanılan Anayasa Kuralları

 Dava dilekçesinde, Anayasa"nın 2., 6., 7., 8., 11., 17., 38., 43., 45., 56., 63., 90., 123., 128., 168. ve 169. maddelerine dayanılmıştır.

 III- İLK İNCELEME

 Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün 8. maddesi gereğince Mustafa BUMİN, Haşim KILIÇ, Sacit ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Ertuğrul ERSOY, Tülay TUĞCU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Fazıl SAĞLAM, A. Necmi ÖZLER ve Serdar ÖZGÜLDÜR"ün katılımlarıyla 8.9.2004 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğü durdurma isteminin bu konudaki raporun hazırlanmasından sonra karara bağlanmasına oybirliğiyle karar verilmiştir.

 IV- ESASIN İNCELENMESİ

 Dava dilekçesi ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, iptali istenilen Yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ile bunların gerekçeleri ve diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

 

 

 A- Genel Açıklama

 26.5.2004 günlü, 5177 sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun 5.6.2004 günlü, 25483 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanmış ve aynı gün yürürlüğe girmiştir.

 5177 sayılı Yasa"nın iptali istenen hükümlerinin çoğu 3213 sayılı Maden Kanunu"na eklenen veya değişiklik yapan hükümlerdir.

 3213 sayılı Maden Kanunu"nun 1. maddesine göre, maden yasası; madenlerin aranması, işletilmesi, üzerinde hak sahibi olunması ve terk edilmesi ile ilgili esas ve usulleri düzenleyen bir yasadır.

 Anayasa"nın 168. maddesinde,"Tabii servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzel kişilere devredebilir."; Maden Kanunu"nun 4. maddesinde de,"Madenler Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, içinde bulundukları arzın mülkiyetine tabi değildir."denilmektedir.

 Bu hükümler gereğince, madenlerin işletilme hakkı tamamen Devletin hüküm ve tasarrufundadır. Ancak, özel şahıslar da madenleri işletebilirler.

 Maden Kanunu"nun 5. maddesine göre, madenler üzerinde tesis olunan ilk müracaat, arama ruhsatnamesi, buluculuk ve işletme ruhsatı haklarının hiçbirisi hisselere bölünemez ve bunların her biri bir bütün halinde muameleye tabi tutulur. Maden ruhsatları ve buluculuk hakkı, devredilebilir.

 Yasa"nın 6. maddesi uyarınca, maden hakları, medeni hakları kullanmaya ehil T.C. vatandaşlarına, madencilik yapabileceği statüsünde yazılı Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarına göre kurulmuş tüzel kişiliği haiz şirketlere, bu hususta yetkisi bulunan kamu iktisadi teşebbüsleri ile müesseseleri, bağlı ortaklıkları ve iştirakleri ile diğer kamu kurum, kuruluş ve idareleri olmak üzere gerçek veya tüzel tek kişi adına verilir.

 Madenler Devletin hüküm ve tasarrufunda bulunduğundan, buna ilişkin hakların kullanımı Maden Kanunu hükümlerine dayanarak verilecek ruhsatla mümkün olmaktadır. Madenler, Maden Kanunu"nun 2. maddesine göre beş grupta sınıflandırılmakta, maden arama ve işletme ruhsatları da belirtilen bu gruplara göre verilmektedir.

 

 

B- Anayasa"ya Aykırılık Sorunu

 1- Yasa"nın 3. Maddesiyle Değiştirilen 3213 sayılı Maden Kanunu"nun 7. Maddesinin Birinci Fıkrasının İncelenmesi

 Dava dilekçesinde, yapılan düzenleme ile koruma altına alınmış alanların madencilik faaliyetine açıldığı, mevcut mevzuat ve ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler gereğince korunması zorunlu olan bu alanlarda madencilik faaliyetine izin verilmesinin uluslararası sözleşmeleri ihlal ettiği, madencilik faaliyetlerinin çevresel etki değerlendirmesi, gayri sıhhî müesseseler ile ilgili hususlar dahil nasıl yürütüleceğinin, ilgili bakanlıkların görüşü alınarak Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenmesinin Anayasa"nın 2., 6., 7., 11. 43., 45., 56., 63., 90., 168. ve 169. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

 3213 sayılı Maden Kanunu"nun 7. maddesinin birinci fıkrasında,orman, muhafaza ormanı, ağaçlandırma alanları, kara avcılığı alanları, özel koruma bölgeleri, milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtı, tabiatı koruma alanı, tarım, mera, sit alanları, su havzaları, kıyı alanları ve sahil şeritleri, karasuları, turizm bölgeleri, alanları ve merkezleri ile kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri, askerî yasak bölgeler ve imar alanları ile mücavir alanlardamadencilik yapılmasına izin verilerek, bu yerlerde yapılacak madencilik faaliyetlerinin çevresel etki değerlendirmesi ve gayri sıhhi müesseseler ile ilgili hususlar dahil olmak üzere hangi esaslara göre yürütüleceğinin ilgili bakanlıkların görüşü alınarak Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği hüküm altına alınmıştır.

 Anayasa"nın 168. maddesinde;"Tabiî servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzelkişilere devredebilir. Hangi tabiî servet ve kaynağın arama ve işletmesinin, Devletin gerçek ve tüzelkişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzelkişiler eliyle yapılması, kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzelkişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir."denilmektedir. Buna göre, tabiî servetler ve kaynaklar kapsamında bulunan madenlerin aranması ve işletilmesi ile ilgili olarak gerçek ve tüzelkişilerin uyacakları koşulların, Devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ile yaptırımların yasada düzenlenmesi gerekmektedir.

 Anayasa"nın 43. maddesinin birinci fıkrasında, kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu, üçüncü fıkrasında ise, kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkân ve şartlarının kanunla düzenleneceği belirtilmektedir.

 Anayasa"nın 63. maddesinin birinci fıkrasında, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlamak, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri almak görevi Devlete verilmiş, ikinci fıkrasında ise, bu varlıklar ve değerlerden özel mülkiyet konusu olanlara getirilecek sınırlamalar ve bu nedenle hak sahiplerine yapılacak yardımlar ve tanınacak muafiyetlerin kanunla düzenleneceği esası getirilmiştir.

 3213 sayılı Maden Kanunu"nun 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan iptali istenilen düzenleme ile belirtilen yerlerde yapılacak madencilik faaliyetlerinin, çevresel etki değerlendirmesi ve gayri sıhhî müesseseler ile ilgili hususlar dahil olmak üzere hangi esaslara göre yürütüleceği Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmeliğe bırakılmaktadır.

 Anayasa"nın 168. maddesi uyarınca, tabiî servet ve kaynaklarla ilgili gerçek ve tüzel kişilerin uyması gereken usul ve esasların yasayla düzenlenmesi zorunludur. Bununla birlikte, kıyılarla sahil şeritlerinden yararlanma imkân ve şartları ile tarih, kültür ve tabiat varlıkları ve değerlerinden özel mülkiyet konusu olanlara getirilecek sınırlamaların da Anayasa"ya uygun olmak koşuluyla yasayla düzenlenmesi Anayasa"nın 43. ve 63. maddelerinin gereğidir.

 Buna göre, belirtilen yerlerdeki madencilik faaliyetlerinin yürütülmesine ilişkin esasların yasada düzenlenmesi gerekirken, iptali istenen kural ile bu hususlara ilişkin düzenlemenin Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmeliğe bırakılması Anayasa"nın 43., 63. ve 168. maddelerine aykırıdır, iptali gerekir.

 Anayasa"nın 43., 63., ve 168. maddelerine aykırılık oluşturan kural, kuşkusuz, aynı zamanda Anayasa"nın 2. maddesinde ifadesini bulan"Hukuk Devleti"ilkesine de aykırılık oluşturur.

 İptal konusu kural, Anayasa"nın 2., 43., 63. ve 168. maddelerine aykırı görülerek iptal edilmiş olduğundan, ayrıca 6., 7., 11., 45., 56., 90. ve 169. maddeleri yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.

 2- Yasa"nın 3. Maddesiyle Değiştirilen 3213 sayılı Yasa"nın 7. Maddesinin Sekizinci Fıkrasının İncelenmesi

 Dava dilekçesinde, kamu yatırımları ile madencilik projeleri çatıştığında, anlaşmazlığı çözmek üzere Başbakanlık Müsteşarlığı başkanlığında kurulacak Kurulun teşkili, çalışma usulü, karar alma şekli ve diğer hususların yasayla düzenlenmeyerek Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca çıkarılacak yönetmeliğe bırakılmasının Anayasa"nın 2., 6., 7., 8., 11., 123. ve 128. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

 3213 sayılı Yasa"nın 7. maddesinin 7. fıkrasında, maden işletme faaliyeti ile Devlet ve il yolları, havaalanı, liman ve baraj gibi kamu yatırımlarının birbirlerini engellemesi, kamu kurum ve kuruluşlarının uygulamalarından dolayı maden işletme faaliyetinin yapılamaz hale gelmesi, kamu ve özel yatırım için başka alternatif alanların bulunamaması durumunda, bu yerlerde hangi faaliyetin yürütüleceğine ilişkin kararın Başbakanlık Müsteşarı başkanlığında oluşturulacak bir Kurul tarafından verileceği belirtilmekte, iptali istenen 8. fıkrada ise, Kurul"un teşkili, çalışma usulü, karar alma şekli ve diğer hususların Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği öngörülmektedir.

 Anayasa"nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti, tüm işlem ve eylemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdürmeyi amaçlayan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa"ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, insan haklarına saygı duyarak bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren ve yargı denetimine açık olan devlettir.

 Anayasa"nın 128. maddesinde ise, Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceği, memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ile diğer özlük işlerinin yasayla düzenleneceği belirtilmiştir.

 İptali istenen fıkrada yer alan Kurul"u oluşturacak kişilerin yapacakları görevlerin Devletin, genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerden olması nedeniyle ancak, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yerine getirileceği ve Kurul"u oluşturacak görevlilerin de Anayasa"nın 128. maddesinin birinci fıkrasında ifade edilen memurlar ve diğer kamu görevlileri kapsamında olduğu açıktır.

 Anayasa"nın 128. maddesi kapsamında olan Kurul"u oluşturacak kişilerin, nitelikleri, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin yasa ile düzenlenmesi gerekirken, buna ilişkin düzenlemenin Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliğe bırakılması Anayasa"nın 2. ve 128. maddelerine aykırıdır.

 Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 2. ve 128. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

 Anayasa"nın 2. ve 128. maddelerine aykırı görülerek iptal edilen kuralın, ayrıca 6., 7., 8., 11. ve 123. maddeleri yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.

 3- Yasa"nın 5. Maddesiyle 3213 sayılı Yasa"nın 10. Maddesine Eklenen Altıncı Fıkranın İncelenmesi

 Dava dilekçesinde, iptali istenilen kural ile uyarma ve hak mahrumiyeti cezalarının verilmesi öngörülen"gerçek dışı ve yanıltıcı beyanlar"ın neler olduğunun kanunla düzenlenmesi gerekirken yönetmeliğe bırakılmasının suçların ve cezaların yasallığı prensibine, bu nedenle Anayasa"nın 2., 11. ve 38. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 29. maddesine göre Anayasa Mahkemesi kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü"nün Anayasa"ya aykırılığı hususunda ilgililer tarafından ileri sürülen gerekçelere dayanmaya mecbur değildir. Anayasa Mahkemesi taleple bağlı kalmak kaydıyla başka gerekçe ile de Anayasa"ya aykırılık kararı verebilir. Bu nedenle, kural Anayasa"nın 7. maddesi yönünden de incelenmiştir.

 3213 sayılı Yasa"nın 10. maddesinde, beyan usulü düzenlenmiş ve madencilik faaliyetlerinin devamı süresince teknik ve mali konularda yapılan yazılı beyanlar ile yetkili kişiler tarafından düzenlenen raporların doğru kabul edileceği öngörülerek, gerçek dışı ve yanıltıcı beyanda bulunmak suretiyle bu Kanun hükümlerinin uygulanmasını engelleyen ve haksız surette hak iktisabına sebep olan ya da haksız surette hak iktisap eden teknik elemanlar ve ruhsat sahipleri hakkında uygulanacak yaptırımlar belirlenmiştir.

 İptali istenen altıncı fıkrada ise, gerçek dışı ve yanıltıcı beyanların neler olduğunun yönetmelikte belirtileceği ve gerçek dışı ve yanıltıcı beyanlar dışındaki hallerde 10. madde hükümlerinin uygulanmayacağı öngörülmüştür.

 Anayasa"nın 38. maddesinin ilk fıkrasında,"Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz", denilerek"suçun yasallığı", üçüncü fıkrasında da"ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur"denilerek"cezanın yasallığı"ilkesi vurgulanmıştır.

 "Suç ve cezanın yasallığı"ilkesi; Anayasa"nın yasaklayıcı ve buyurucu kuralları ile gerek toplum yaşamı, gerek kişi hak ve özgürlükleri yönlerinden getirdiği güvencelere aykırı olmamak koşuluyla bu konuda gerekli düzenlemeleri yapma yetkisinin yalnız yasa koyucuya ilişkin olmasını zorunlu kılar. Bu ilkenin esası, kişilerin yasak eylemleri ve bunlar karşılığında verilecek cezaları önceden bilmelerini sağlamak düşüncesine dayanmaktadır. Suç ve cezaların yalnızca yasayla konulup kaldırılması da yeterli olmayıp, kuralların kuşkuya yer vermeyecek biçimde açık ve sınırlarının da belli olması gerekir.

 Anayasa"nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devletinin temel ilkelerinden biri"belirlilik"tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir. Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey, yasadan, belirli bir kesinlik içinde, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını bilmelidir. Ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını ayarlar. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar.

 İptali istenen fıkrada gerçek dışı ve yanıltıcı beyanların neler olduğunun belirlenmesi yönetmeliğe dolayısıyla idarenin takdirine bırakılmakta, böylece yaptırım uygulanmasını sağlayacak eylemler belirsiz kılınmakta ve yönetmelikle suç oluşturulmaktadır. Bu nedenle kural, Anayasa"nın 2. ve 38. maddelerine aykırıdır.

 Öte yandan, yasa"da açıkça düzenleme yoluna gidilmeden, gerçek dışı ve yanıltıcı beyanların neler olduğunu belirleme yetkisinin idareye bırakılması aynı zamanda yasama yetkisinin devri niteliğini de taşımaktadır.

 Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 2., 7., 11. ve 38. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

 4- Yasa"nın 10. Maddesiyle Değiştirilen 3213 sayılı Yasa"nın 16. Maddesinin Son Fıkrasının İkinci Tümcesinin İncelenmesi

 Dava dilekçesinde, madencilik faaliyetlerinde arama ve işletme ruhsatı sahibi için ruhsat süresi içinde tekel durumunun korunmasının yasal bir zorunluluk olduğu, iptali istenen hüküm uyarınca aynı alanda ayrı grup ruhsatların birbiri üzerine verilmesi halinde hiçbir surette önceki ruhsat sahibinin kazanılmış haklarının korunmasının mümkün olmayacağı, bu nedenle kuralın Anayasa"nın 2. ve 11. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

 3213 sayılı Maden Kanunu"nun 2. maddesi uyarınca madenler beş gruba ayrılmakta, 16. maddesinin onuncu fıkrasına göre de bir grup için verilen ruhsat diğer gruptaki madenlerin çıkarılması için hak sağlamamakta, ancak ruhsata konu madenin üretilmesi için, işletme faaliyetinin zorunlu sonucu olarak çıkarılan diğer grup madenler Genel Müdürlükten izin alınmak suretiyle değerlendirilebilmektedir. Bu durumda her bir grup madenin çıkarılması için ayrı ayrı ruhsatların alınması gerekmektedir. Maddenin son fıkrasının birinci tümcesinde de, aynı alanda aynı grup ruhsatların birbiri üzerine verilemeyeceği öngörülmektedir.

 İptali istenilen kuralda ise, aynı alanda ayrı grup ruhsatların birbiri üzerine verilebileceği, ancak, kazanılmış haklar saklı kalmak kaydı ile buna ilişkin usul ve esasların yönetmelikle belirleneceği hüküm altına alınmıştır.

 Anayasa"nın 2. maddesinde öngörülen hukuk devleti ilkesinin gereği olan kazanılmış haklara saygı, aynı zamanda hukukun genel ilkelerinden birisini oluşturmaktadır. Kazanılmış hak, özel hukuk ve kamu hukuku alanlarında genel olarak, bir hak sağlamaya elverişli nesnel yasa kurallarının bireylere uygulanması ile onlar için doğan öznel hakkın korunmasıdır. Kazanılmış bir haktan söz edilebilmesi için bu hakkın, yürürlükte olan kurallara göre bütün sonuçlarıyla fiilen elde edilmiş olması gerekir.Kazanılmış hak, kişinin bulunduğu statüden doğan, kendisi yönünden kesinleşmiş ve kişisel niteliğe dönüşmüş haktır. Bir statüye bağlı olarak ileriye dönük, beklenen haklar, kazanılmış hak niteliğinde değildir.

 İptali istenen kuralla, aynı ruhsat alanı içinde ayrı grup ruhsatların birbiri üzerine verilebilmesine izin verilmek suretiyle daha çok madencilik faaliyetine olanak tanınarak üretimin artmasının, madencilikte istihdamın arttırılmasının ve böylece madenciliğe ivme kazandırılarak kalkınmanın sağlanmasının dolayısıyla, kamu yararının amaçlandığı ve kazanılmış hakların ihlal edilmediği açıktır.

 Öte yandan, iptali istenen kuralla kazanılmış haklar korunmak kaydıyla, ayrı grup ruhsatların birbiri üzerine verilebilmesine ilişkin usul ve esasların yönetmelikle düzenlenmesinin öngörülmesi, yasa koyucunun 3213 sayılı Maden Kanunu"ndaki diğer hükümler ile asli düzenlemeleri yaparak çerçeveyi belirlemiş olması nedeniyle, yasama yetkisinin devri niteliğinde de değildir.

 Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 2. maddesine aykırı olmadığından iptal isteminin reddi gerekir.

 Kuralın, Anayasa"nın 11. maddesi ile ilgisi görülmemiştir.

 5- Yasa"nın 20. Maddesiyle 3213 sayılı Yasa"nın 46. Maddesine Eklenen Onuncu Fıkranın İncelenmesi

 Dava dilekçesinde, iptali istenen kural ile devletin özel mülkiyetindeki veya hüküm ve tasarrufu altındaki arazilerin, madencilik faaliyetinde bulunacaklara bedelsiz tahsisinin öngörüldüğü, bir taraftan, tanınacak teşvikler yanında, ürettiği madeni yurt içinde ve kendi tesisinde işleyenlerden, bu tesislerde üretimde değerlendirilen maden miktarı için devlet hakkının %50"sinin alınmayacağı belirtilirken, diğer yandan madencilik faaliyetinde bulunulacak arazinin, bu araziye verilebilecek zararlar dikkate alınmadan bedelsiz verilmesinde"kamu yararı"nın bulunmadığı, bu nedenle kuralın Anayasa"nın 2. ve 11. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

 Yasa"nın 20. maddesiyle 3213 sayılı Yasa"nın 46. maddesine eklenen onuncu fıkrada, Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerde yapılan madencilik faaliyetleri için bu Kanunun yürürlük tarihi olan 5.6.2004 tarihinden sonra kira ve ecrimisil alınmayacağı kurala bağlanmaktadır.

 Anayasa"nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti"nin sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Hukuk devleti, yönetilenlere hukuk güvencesi sağlar. Bu bağlamda yasa koyucu sosyal yaşamı düzenlemek için kamu yararı amacı ile kimi kurallar koyabilir. Zaman içinde değişen toplumsal gereksinmeleri karşılamak, kişi ve toplum yararının zorunlu kıldığı düzenlemeleri yapmak, toplumdaki değişikliklere koşut olarak bu yönde alınan önlemleri güçlendiren, geliştiren, etkilerini daha çok artıran ya da tam tersine bunları hafifleten veya tümüyle ortadan kaldıran işlemlerde bulunmak yetkisi, yasa koyucunun görevidir.

 Anayasa, yasa koyucuya, toplumsal ihtiyaçlar doğrultusunda madencilik alanında düzenleme yapma yetkisi vermektedir. Ancak, yasa koyucu bu yetkiyi kullanırken, kamu yararı amacını gütmek ve Anayasa"nın ilgili diğer kurallarına da uymak zorundadır.

 İptali istenen kuralın gerekçesinde, Anayasanın 168. maddesine göre Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan madenleri işleten ruhsat sahiplerinin diğer sektörlerden farklı ve daha fazla olarak Devlet Hakkı ödediği, bu nedenle yine Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan araziler üzerinde yapılacak madencilik faaliyetleri için kira ve ecrimisil adları altında arazi yüzey kirasının alınmasının madenciliğe ağır yükler getirdiği, yapılan düzenleme ile bu gibi arazilerden herhangi bir bedel alınmamasının öngörüldüğü belirtilmektedir.

 3213 sayılı Yasa"nın 14. maddesinin birinci fıkrasının üçüncü tümcesinde,"Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerde yapılacak madencilik faaliyetlerinden Devlet hakkı %30 fazlasıyla alınır."denilmektedir. Dolayısıyla, Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdeki madenleri işletenlerden bedel alınmaması söz konusu değildir.

 Öte yandan, iptali istenen kuralın madencilik faaliyetlerini geliştirmek, özendirmek, teşvik etmek, alacağın tahsilini kolaylaştırmak gibi kamu yararı amacıyla öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Bu düzenlemenin anayasal sınırlar içinde yasa koyucunun takdirinde olduğu açıktır.

 Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

 Kuralın, Anayasa"nın 11. maddesi ile ilgisi görülmemiştir.

 6- Yasa"nın 23. Maddesiyle Değiştirilen 3213 sayılı Yasa"nın Ek 1. Maddesinin Birinci Fıkrasının İncelenmesi

 Dava dilekçesinde, Zonguldak havzasında bulunan taşkömürü yataklarının işletilme hakkının 3867 sayılı Yasa ile özel bir düzenlemeye tabi iken, iptali istenen kuralda bu havzanın kendisine özgü yapısı gözetilmeden Maden Kanunu kapsamına alınmasında kamu yararı bulunmadığı, yapılan değişiklik ile Türkiye Taşkömürü Kurumu"nun verimlilik ve karlılık ilkeleri doğrultusunda faaliyette bulunması için gerekli hiçbir düzenleme getirilmediği, bu hususun da düzenlemede kamu yararı gözetilmediğinin bir kanıtı olduğu, bu nedenle kuralın, Anayasa"nın 2. ve 11. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

 Yasa"nın 23. maddesiyle değiştirilen 3213 sayılı Yasa"nın Ek. 1. maddesinin birinci fıkrasında, 3867 sayılı Yasa ile Devletçe işlettirilmesi kararlaştırılan Ereğli Kömür Havzasındaki madencilik faaliyetlerinin 3213 sayılı Maden Kanunu hükümlerine tâbi olduğu belirtilmektedir. Kuralla Ereğli Kömür Havzası, Maden Kanunu kapsamına alınmak suretiyle bu alanlarda Devlet dışında özel kişilerin de madencilik faaliyetinde bulunması olanağı sağlanmakta ve Türkiye Taşkömürü Kurumu, Maden Kanunu hükümlerine göre kontrol ve denetim kapsamına alınmaktadır.

 Anayasa"nın 168. maddesi gereğince, tabii servet ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzelkişilere devredebilir.

 Anayasa"nın 168. maddesiningerekçesinde de,"Tabiî servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır ilkesi ana kuraldır. Araştırma ve işletmecilikte Devlete öncelik tanınmıştır. Fakat Devletin arama ve işletmeyi süresinde gerçekleştirememesi sonucu özel teşebbüs de devreye girmektedir. Amaç milli servetin işletilmesini ve milli gelirin artırılmasını bir an önce sağlamaktır."denilmektedir.

 İptali istenen kural uyarınca 3867 sayılı Yasa kapsamında olan Ereğli Kömür Havzasındaki madencilik faaliyetlerinin 3213 sayılı Maden Kanunu hükümlerine tâbi olmasının, Türkiye Taşkömürü Kurumu tarafından işletilmeyen rezervlerin milli ekonomiye kazandırılması, milli servetin işletilmesi, milli gelirin arttırılması, madenlerin verimli bir şekilde kullanılmasına olanak sağlanması ve kamu yararı amacıyla öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Bu düzenlemenin anayasal sınırlar içinde yasa koyucunun takdir yetkisi içinde olduğu kuşkusuzdur. Ayrıca, atıl rezervlerin milli ekonomiye kazandırılması amacıyla özel kişilerin madencilik faaliyetinde bulunmasına imkân sağlayan hüküm Anayasa"nın 168. maddesinin de bir gereğidir.

 Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

 Kuralın, Anayasa"nın 11. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.

 7- Yasa"nın 28. Maddesiyle 2872 sayılı Çevre Kanunu"nun 10. Maddesine Eklenen Üçüncü Fıkrasının İncelenmesi

 Dava dilekçesinde, iptali istenilen kuralın Anayasa"nın 2., 11., 17., 56. ve 90. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

 5177 sayılı Yasa"nın 28. maddesiyle, 2872 sayılı Çevre Kanunu"nun 10. maddesine eklenen üçüncü fıkrası, 13.5.2006 günlü, 26167 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan 26.4.2006 tarih ve 5491 sayılı Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 7. maddesi ile değiştirilmiştir.Bu nedenle, konusu kalmayan istem hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekir.

 8- Yasa"nın Geçici 1. Maddesinin Altıncı Fıkrasının Birinci Tümcesinin İncelenmesi

 Dava dilekçesinde, iptali istenen kuralla bor rezervlerinin tespit edilmesi için Eti Holding A.Ş."ne beş yıl süre verildiği, Eti Holding A.Ş."nin uhdesinde bulunan 17.000 km²"lik alanın 13.000 km²"sinde henüz rezerv tespitinin yapılmadığı, verilen yetersiz süre içinde bor tuzu rezervlerinin belirlenmesinin fiilen olanaksız olup, getirilen düzenlemenin ölçüsüz olduğu ve yasaların kamu yararına dayanması ilkesiyle bağdaşmadığı, ayrıca iptal konusu kuralın dolaylı olarak 4865 sayılı Yasa ile kurulan idari ve mali özerkliğe sahip kamu tüzel kişisi olan Ulusal Bor Enstitüsü (BOREN)"nün görevlerine de müdahale niteliği taşıdığı, bu nedenle kuralın, Anayasa"nın 2. ve 11. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

 5177 sayılı Yasa"nın Geçici 1. maddesinin altıncı fıkrasının birinci tümcesinde, bor tuzu ruhsat sahalarının görünür ve muhtemel rezervinin bu Kanunun yürürlük tarihi olan 5.6.2004"den itibaren beş yıllık süre içerisinde ilgili kamu kuruluşu olan ETİ Maden İşletmeleri tarafından belirleneceği ve bu alanlar üzerine aynı grup ruhsat verilmeyeceği öngörülmektedir.

 Yasaların kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi Anayasa"nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti olmanın gereğidir. Bu nedenle, yasa koyucunun hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir.

 5177 sayılı Yasa"nın Geçici 1. maddesinin yedinci fıkrasında, Eti Maden İşletmeleri tarafından sahalarında yapılacak arama çalışmalarından sonra terk veya taksir edilen alanların, sicil kayıtlarına işlenerek Maden Kanunu"nun ilgili maddelerine göre 2000 hektarı geçmeyecek alanlar şeklinde ihale edilerek buralarda maden araması yapılabileceği, daha sonra bu alanlarda bor tuzu bulunması halinde, bor tuzu rezervleri ile ilgili hakların kullanımının Eti Maden İşletmelerine ait olacağı öngörülmektedir. Dolayısıyla, Eti Maden İşletmeleri tarafından beş yıl içerisinde görünür ve muhtemel bor tuzu ruhsat sahalarının rezervi belirlenmemiş ve bu yerler maden işletmesine açılmış olsa dahi, bor tuzu bulunması halinde, bununla ilgili hakların kullanımı Eti Maden İşletmelerine ait olacağından herhangi bir hak kaybı söz konusu olmamaktadır.

 İptali istenen hükmün"Bor tuzu ruhsat sahalarının rezervi (görünür+muhtemel) bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren beş yıl içerisinde ilgili kamu kuruluşu tarafından belirlenir"bölümünün,madencilik faaliyetlerini geliştirmeye yönelik olarak bor tuzu ruhsat sahalarının rezervinin bir an önce belirlenerek, terkin veya taksir edilen alanlarda diğer madenlerin aranması ve işletilmesinin sağlanması ve atıl kalmalarının önüne geçilmesi için,"bu alanlar üzerine aynı grup ruhsat verilmez"bölümünün ise, maden haklarının bölünmesini engellemek, Maden Kanunu hükümlerinin uygulanabilirliğini sağlamak ve kazanılmış hakları korumak için kamu yararı amacıyla öngörüldüğü anlaşılmış olup, bu düzenlemelerin anayasal sınırlar içinde yasa koyucunun takdir yetkisi içinde olduğu açıktır.

 Öte yandan, iptali istenen kural, Türkiye"de ve dünyada bor, ürün ve teknolojilerinin geniş bir şekilde kullanımını, yeni bor ürünlerinin üretimini ve geliştirilmesini teminen değişik alanlarda kullanıcıların araştırmaları için gerekli bilimsel ortamı sağlamak, bor ve ürünlerini kullanan ve/veya bu alanda araştırma yapan kamu ve özel hukuk tüzel kişileri ile işbirliği yaparak bilimsel araştırmaları yapmak, yaptırmak, koordine etmek ve bu araştırmalara katkı sağlamak amacıyla 4865 sayılı Yasa ile kurulan idari ve mali özerkliğe sahip kamu tüzel kişisi olan BOREN"in, görev ve yetkilerine müdahale oluşturmadığı gibi, onun özerkliğini zedeleyici bir içerik de taşımamaktadır.

 Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa"nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

 Kuralın, Anayasa"nın 11. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.

 V-İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU

 Anayasa"nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında,"Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez"denilmekte, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 53. maddesinin dördüncü fıkrasında da bu kural tekrarlanmaktadır. Maddenin beşinci fıkrasında ise Anayasa Mahkemesi"nin, iptal halinde meydana gelecek hukuksal boşluğu kamu düzenini tehdit veya kamu yararını ihlâl edici mahiyette görmesi halinde yukarıdaki fıkra hükmünü uygulayacağı belirtilmektedir.

 5177 sayılı Yasa"nın 3. maddesiyle değiştirilen 3213 sayılı Yasa"nın 7. maddesinin birinci fıkrası ile 5. maddesiyle 3213 sayılı Yasa"nın 10. maddesine eklenen altıncı fıkranın iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden, gerekli düzenlemelerin yapılabilmesiamacıyla iptal kararının, Resmî Gazete"de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesi uygun bulunmuştur.

 

 

 VI- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI KARARI

  

 26.5.2004 günlü, 5177 sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun"un;

 A-3. maddesiyle değiştirilen 4.6.1985 günlü, 3213 sayılı Maden Kanunu"nun 7. maddesinin sekizinci fıkrası, 15.1.2009 günlü, E. 2004/70, K. 2009/7 sayılı kararla iptal edildiğinden, bu fıkranın, uygulanmasından doğacak sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların önlenmesi ve iptal kararının sonuçsuz kalmaması için kararın Resmî Gazete"de yayımlanacağı güne kadar YÜRÜRLÜĞÜNÜN DURDURULMASINA,

 B-1- 3. maddesiyle değiştirilen 3213 sayılı Yasa"nın 7. maddesinin birinci fıkrasına,

  2- 5. maddesiyle 3213 sayılı Yasa"nın 10. maddesine eklenen altıncı fıkraya,

 ilişkin iptal hükümlerinin süre verilerek yürürlüğe girmesinin ertelenmesi nedeniyle bu fıkraların YÜRÜRLÜĞÜNÜN DURDURULMASI İSTEMİNİN REDDİNE,

 C- 1- 10. maddesiyle değiştirilen 3213 sayılı Yasa"nın 16. maddesinin son fıkrasının ikinci tümcesine,

  2- 20. maddesiyle 3213 sayılı Yasa"nın 46. maddesine eklenen onuncu fıkraya,

  3- 23. maddesiyle değiştirilen 3213 sayılı Yasa"nın Ek 1"inci maddesinin birinci fıkrasına,

  4- Geçici 1. maddesinin altıncı fıkrasının birinci tümcesine,

 yönelik iptal istemleri, 15.1.2009 günlü, E. 2004/70, K. 2009/7 sayılı kararla reddedildiğinden, bu fıkra ve tümcelere ilişkin YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİNİN REDDİNE,

 D- 28. maddesiyle 9.8.1983 günlü, 2872 sayılı Çevre Kanunu"nun 10. maddesine eklenen üçüncü fıkrası hakkında, 15.1.2009 günlü, E. 2004/70, K. 2009/7 sayılı kararla karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğinden, bu fıkraya ilişkin YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,

 15.1.2009 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

 VII- SONUÇ

 26.5.2004 günlü, 5177 sayılı Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun"un;

 A- 3. maddesiyle değiştirilen 4.6.1985 günlü, 3213 sayılı Maden Kanunu"nun 7. maddesinin birinci ve sekizinci fıkralarının Anayasa"ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,

 B-5. maddesiyle 3213 sayılı Yasa"nın 10. maddesine eklenen altıncı fıkranın Anayasa"ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,

 C- 10. maddesiyle değiştirilen 3213 sayılı Yasa"nın 16. maddesinin son fıkrasının ikinci tümcesinin Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,

 D- 20. maddesiyle 3213 sayılı Yasa"nın 46. maddesine eklenen onuncu fıkranın Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,

 E- 23. maddesiyle değiştirilen 3213 sayılı Yasa"nın Ek 1"inci maddesinin birinci fıkrasının Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,

 F- 28. maddesiyle 9.8.1983 günlü, 2872 sayılı Çevre Kanunu"nun 10. maddesine eklenen üçüncü fıkrası, 26.4.2006 günlü, 5491 sayılı Yasa"nın 7. maddesiyle değiştirildiğinden, bu fıkraya ilişkin KONUSU KALMAYAN İSTEM HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,

 G-Geçici 1. maddesinin altıncı fıkrasının birinci tümcesinin Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,

 H-3. maddesiyle değiştirilen 3213 sayılı Yasa"nın 7. maddesinin birinci fıkrası ile 5. maddesiyle 3213 sayılı Yasa"nın 10. maddesine eklenen altıncı fıkranın iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden, Anayasa"nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 2949 sayılı Yasa"nın 53. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları gereğince, bu fıkralara ilişkin İPTAL HÜKÜMLERİNİN, KARARIN RESMÎ GAZETE"DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK BİR YIL SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE,

 15.1.2009 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

 

Başkan

Haşim KILIÇ

Başkanvekili

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

Üye

Sacit ADALI

 

 

 

Üye

Fulya KANTARCIOĞLU

Üye

Mehmet ERTEN

Üye

Mustafa YILDIRIM

 

 

 

Üye

A. Necmi ÖZLER

Üye

Serdar ÖZGÜLDÜR

Üye

Şevket APALAK

 

 

 

Üye

Serruh KALELİ

Üye

Zehra Ayla PERKTAŞ

 

 

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi