20. Hukuk Dairesi 2016/6913 E. , 2018/1448 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar ... ve arkadaşları vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... ve arkadaşları vekili 30/06/2008 havale tarihli dilekçesiyle; dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği Üzümlü beldesi, ... mevkiinde bulunan yaklaşık 5 dönüm miktarındaki taşınmazın eklemeli olarak 90 yılı aşkın bir süreden beri vekil edenlerinin zilyet ve tasarrufunda bulunduğunu, bu yerin orman tahdidi sırasında tahdit içinde bırakıldığını, bunun üzerine müvekkillerinin murisi ... tarafından 1956 yılında orman tahdidinin iptali ve tescil istemiyle Fethiye Sulh Hukuk Mahkemesinde 1956/248 Esas numarasıyla dava açıldığını, ilgili davada müvekkillerinin belirttiğine göre davanın müvekkillerinin murisi lehine sonuçlandığını, ancak dava dosyası ve tüm kayıtlar ile davanın kayıtlı olduğu esas defterinin 10/07/2002 tarihinde çıkan yangında yandığını, bu sebeple dava dosyasına ulaşamadıklarını ileri sürerek, dava konusu taşınmazla ilgili tahdidin iptali ile taşınmazın hisseleri oranında müvekkilleri adına tescili ve bu hususta açılan Fethiye Sulh Hukuk Mahkemesinin 1956/248 E - 1959/131 K. sayılı dosyasının 4473 sayılı Kanun uyarınca ihyası istemleriyle dava açmıştır.
Mahkemece, eksik olan gider avansının tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilmesine rağmen, davacı tarafça gider avansı tamamlanmadığı gerekçesiyle davanın 6100 sayılı HMK’nın 120/2, 114/1-g, 115/1 ve 2. maddeleri uyarınca usûlden reddine karar verilmiş, hüküm davacılar ... ve arkadaşları vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 17/02/2014 tarih ve 2013/7303 E. - 2014/1966 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; "Mahkemece gider avansının süresinde ikmal edilmemesi nedeniyle davanın usûlden reddine karar verilmiş ise de verilen karar dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Şöyle ki; dava 01.07.2008 tarihinde açılmıştır. Davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte olan 1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununda (HUMK"nda) gider avansı alınmasına yönelik bir düzenleme mevcut değildir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun delil ikamesi için avans başlıklı 324 maddesinde ise “(1) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler.
(2) Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır.
(3) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır.” hükmü getirilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12/12/2012 gün ve 2012/9 - 1170 Esas - 2012/1172 Karar sayılı ilâmında da belirtildiği gibi, gerek 6100 sayılı HMK"nun 120 maddesi, gerekse; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 45. maddesindeki düzenlemelere göre, tarifede sayılan gider avanslarının dava dilekçesi ile davanın açılması sırasında mahkeme veznesine yatırılması gereken gider olması nedeni ile, dilekçeler aşamasının tamamlanmış bulunması ve HMK’nın 448. maddesinin açık hükmü karşısında, dava dilekçesinde tanık ve bilirkişi deliline dayanmış olan davacı yönünden HMK’nın 120. maddesinin uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle; 1086 sayılı HUMK"nın yürürlükte olduğu 01.10.2011 tarihinden önceki dönemde açılan bu dava için yapılacak masraflar nedeniyle istenilecek giderlerin delil avansı kabul edilip, HMK’nın 324. maddesi uygulanmak suretiyle sonuca gidilmesi gerekir. Bu itibarla, uyuşmazlığa konu davanın 1086 sayılı HUMK yürürlüğü zamanında açılmış bulunması, dilekçelerin teati aşamasının geçip, tahkikat aşamasına geçilmiş bulunduğu gözetilerek, bu aşamada sadece HMK’nın 324. maddesi uyarınca delil avansı istenebileceği gözden kaçırılarak gider avansı istenmesi usûl ve kanuna aykırıdır."" denilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyularak, dava konusu taşınmazın davacıya ait olduğuna ilişkin delil elde edilemediğinden ve mahkememizin 1956/248 E. sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucuna ilişkin bir delil bulunamadığından, dava dilekçesinde de dava konusu taşınmaz tam olarak açıklanmadığından dilekçe doğrultusunda komşu parseller getirtilerek yapılan incelemede de davacıya ait olduğuna ilişkin delil elde edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar ... ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, ziyaa uğrayan dosyanın 4473 sayılı Kanun gereğince yenilenmesi istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1958 yılında yapılan tapulama çalışmaları vardır.
Mahkemece araştırma yapılmaksızın, dava konusu taşınmaz tam olarak belirlenerek taşınmazın, öncelikle niteliği ve hukukî durumunun, öncesi ve şimdiki durumu itibariyle orman sayılan yerlerden olup olmadığının, duraksamaya yer vermeyecek şekilde araştırılarak saptanması gerekirken, bu yön gözetilmeden, keşif yapılmadan ve taraflar dinlenmeden hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
O halde; mahkemece, dava konusu taşınmazın yeri tespit edilerek, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman ve kadastro çalışmalarına ilişkin (tüm tahditlerin) işe başlama, işi bitirme, çalışma tutanakları ile askı ilân tutanaklarının ve orman tahdit haritaları ile dava konusu taşınmazların komşu parsel tutanak ve dayanakları, yöreye ait en eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ile dava tarihinden 10 - 20 yıl öncesine ait olanları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip taraf beyanları gözönünde bulundurulup dava dosyanın ihyası dışında adlarına tescil de istediklerinden kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı, hak düşürücü sürelerin geçip geçmediği de nazara alınarak gerekli inceleme yapılıp oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırma sonucunda yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 26/02/2018 günü oy birliği ile karar verildi.