4. Hukuk Dairesi 2016/10288 E. , 2018/7170 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar Gazete Dergi Basım AŞ ve diğerleri aleyhine 27/08/2014 gününde verilen dilekçe ile basın ve yayın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat ve yayın istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davanın esastan reddine dair verilen 08/10/2015 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hâkimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dava, basın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat ve yayın istemlerine ilişkindir. Mahkemece, davanın esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; müvekkilinin ... İlçe Belediye Başkanı olarak görev yaptığını; davalılardan şirketin imtiyaz sahibi, davalılardan ...’ın sorumlu yazı işleri müdürü ve internet yayın sorumlusu, davalılardan ... ve ...’in ise yazı işleri müdürü olduğu ... Gazetesi ve gazetenin internet sitesinde 22/08/2014 tarihinde davalılardan ... tarafından kaleme alınan “O isim ...” “...” başlıklı haberde sarf edilen gerçek dışı sözlerle müvekkilinin kişilik haklarının saldırıya uğradığını belirterek, manevi zararın giderilmesi ve kararın yayınlanması isteminde bulunmuştur.
Davalılar vekili; davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece; davaya konu haberin basın özgürlüğü sınırları içerisinde kaldığı ve davacının kişilik haklarına saldırı teşkil etmediği gerekçesiyle davanın esastann reddine karar verilmiştir.
5187 sayılı Basın Kanunu"nun 13. maddesi gereğince basılmış eserler yoluyla işlenen fiillerden doğan maddî ve manevî zararlardan dolayı süreli yayınlarda, eser sahibi ile yayın sahibi ve varsa temsilcisi müştereken ve müteselsilen sorumlu olup, hukuki sorumlular arasında yazı işleri müdürü bulunmamaktadır. Şu halde, davalı yayın kuruluşunun yazı işleri müdürleri olan davalılardan ... ve ... ile sorumlu yazı işleri müdürü ve internet yayın sorumlusu olan davalılardan ...’ın, 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 13. maddesine göre sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu nedenle anılan davalılar hakkında davanın husumetten reddi gerekirken esastan reddi doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2-Basın özgürlüğü, Anayasa"nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın; olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa"nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu"nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır.
Düşünce ve kanaat özgürlüğü sınırının aşılması ve kişilik hakkına saldırı seviyesine ulaşması hâlinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 58. ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddeleri gereğince manevi tazminat istenebilecektir.
Dosya kapsamından; dava konusu Takvim Gazetesi’nin 22/08/2014 tarihli “O isim ...” “...” başlıklı haberinde; davacının, dava dışı ... eski Genel Başkanı ... ile ilgili birtakım bilgileri basına verdiği, ..."de Genel Başkan değişikliğinde rol oynadığı ve bu yolla belediye başkanlığına aday olduğu yönünde söz ve ifadelerin kullanıldığı, davacıya isnat edilen hususlara ilişkin dosya kapsamında herhangi bir delil ya da emare bulunmadığı ve iddiaların maddi olgulara dayanmadığı anlaşılmaktadır. Dava konusu haberde kullanılan söz ve ifadeler bir bütün halinde değerlendirildiğinde, ifade ve basın özgürlüğü kapsamında korunması gereken kişisel değer yargısı niteliğinde olmayıp, davacının kişilik haklarına saldırı mahiyetindedir.
Şu durumda; kişilik hakları saldırıya uğrayan davacı yararına uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, davanın tümden reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamış ve hükmün bu nedenle de bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (1 ve 2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 20/11/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.