Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/6696
Karar No: 2020/638

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2018/6696 Esas 2020/638 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2018/6696 E.  ,  2020/638 K.

    "İçtihat Metni"

    Bölge Adliye
    Mahkemesi : Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi

    Dava, rücuan alacak istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen kararın, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM
    Davacı Kurum 11.08.2015 tarihinde meydana gelen iş kazasında vefat eden sigortalının hak sahiplerine ödenen gelir ve cenaze giderinin tahsilini talep etmiştir.
    II-CEVAP
    Davalı vekili iş kazasının meydana gelmesinde kusurlarının olmadığını, gerekli bütün önlemlerin alındığını iddia ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    İlk Derece Mahkemesi, davanın kabulüne, davalının %80 kusurlu olduğu anlaşılmakla, davacının davalıdan bağlanan gelirden kaynaklı isteyebileceği alacağının 346.279,16 TL ve yapılan cenaze masraflardan kaynaklı isteyebileceği alacağının 359,20TL olduğu anlaşılmakla birlikte taleple bağlı kalınarak;
    Hak sahibine bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinden kaynaklı alacak olarak 10.000,00 TL"nin gelirin onay tarihi olan 29/03/2016 tarihinden itibaren, kurum tarafından yapılan masraflardan kaynaklı alacak olarak 10,00 TL"nin sarf tarihi olan 02/11/2015 itibaren yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermiştir.
    B-BAM KARARI
    Ankara Bölge Adliye Mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararını usul ve esas yönünden uygun bularak taraf vekillerinin istinaf taleplerinin esasdan reddine karar vermiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    SGK vekili, işverenin tamamen kusurlu olduğu, olayda kaçınılmazlık olmadığı, davalı vekili kaza olayında kusurlarının bulunmadığı, zararın yanlış hesaplandığı yönünden kararın bozulmasını istemişlerdir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanun"un 21. maddesidir.
    Sosyal Güvenlik Kurumunun sigortalı veya onun hak sahiplerine yaptığı ödemeler nedeniyle işverene başvurabilmesi ve iş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık bakımından işverenin sorumluluğu, 5510 sayılı Kanun"un 21/1. maddesinde düzenlenmiştir.
    Maddeye göre, “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.”
    21. maddede düzenlenen Kurum alacağının hukuki niteliği, kanundan doğan basit rücu alacağıdır. Sosyal Güvenlik Kurumu, Anayasa ve yasalarla kendisine verilen görev kapsamında sosyal risklere maruz kalanlara yardımları yapacak ancak kusurlu davranışı ile sebep olanlardan 21. madde kapsamında rücu edebilecektir.
    21/1. madde hükmüyle işverenin iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle Kurum karşısındaki sorumluluğu, kusur sorumluluğu olarak düzenlenmiştir. Hakkaniyet veya tehlike sorumluluğu benimsenmemiştir. Eğer işverenin kusuru varsa sorumlu tutulabilecektir. İşverenin sorumlu tutulabilmesi için maddeye göre, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi olmalıdır. Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği 45. maddesinde de açıklandığı gibi,
    (1) İş kazası veya meslek hastalığı, işverenin kastı sonucunda meydana gelmişse işveren Kuruma karşı sorumlu hâle gelir. Kasıt; iş kazası veya meslek hastalığına, işverenin bilerek ve isteyerek, hukuka aykırı eylemiyle neden olması hâlidir. İşverenin eylemi hukuka aykırı olmamakla birlikte, yaptığı hareketin hukuka aykırı sonuç doğurabileceğini bilmesi, ihmali veya ağır ihmali sorumluluğunu kaldırmaz.
    (2) İş kazası veya meslek hastalığı işverenin, sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi sonucunda oluşmuşsa işvereni Kuruma karşı sorumlu hâle getirir. Mevzuat; yasal olarak yürürlüğe konulmuş ve yürürlüğünü muhafaza eden, sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği alanında, yasa koyucu ile yasa koyucunun yürütme veya idareye verdiği yetki sonucu, bu organlarca kabul edilen genel, objektif kural veya hükümlerin tümüdür.
    6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun “İşçinin kişiliğinin korunması” başlığı altında 417/2. maddesinde, “İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli hertürlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür.” (Benzer, 818 sayılı Kanun m. 332)
    Bu fıkra ile işverenin, işçinin yaşam, sağlık ve bedensel bütünlüğünü korumak için gerekli önlemleri alma yükümlülüğü öngörülmektedir. İşverenin özellikle iş kazalarına karşı gerekli önlemleri alma yükümlülüğü söz konusudur. Buna göre işveren, hizmet ilişkisinin ve yapılan işin niteliği göz önünde tutulduğunda, hakkaniyet gereği kendisinden beklenen, deneyimlerin zorunlu kıldığı, teknik açıdan uygulanabilir ve işyerinin özelliklerine uygun olan önlemleri almakla yükümlüdür. Eğer işveren bu konuda gerekli önlemleri almazsa, meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı ile ilgili olarak sorumlu tutulacak ve Kurum bu konuda yapmış olduğu harcamaları işverenden talep edebilecektir. İşverenin sorumlu tutulabilmesi için iş kazası veya meslek hastalığı, işverenin iş güvenliği önlemlerini alma ve özen gösterme yükümlülüğüne aykırı davranışı veya ihmal göstermesi sonucu meydana gelmiş olmalıdır. Diğer bir deyişle, oluşan kazadan sorumlu olabilmesi için işverenin kusurunun kanıtlanması gerekmektedir.
    İşverenin sorumluluğunun belirlenmesinde kusur oran ve aidiyetine ilişkin iş sağılığı ve güvenliği uzmanlarından rapor alınması gerekmektedir. İşverenin iş sağlığı ve güvenliğine aykırılığı nedeniyle sorumluluğu 818 sayılı BK m. 332 ve 4857 sayılı İş Kanunu"na göre belirleniyordu. İş Kanununun "İşverenlerin ve İşçilerin Yükümlülükleri" kenar başlıklı 77/1. fıkrasına göre, "İşverenler iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler.” Maddelerin uygulanması amacı ile «İş Sağlığı ve Güvenliği Tüzükleri» çıkarılmış ve iş sağlığı ve güvenliği önlemleri tek tek somut biçimde sayılmıştır.
    4857 SK 77. ve devamı maddeleri 30.06.2012 tarih ve 28339 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu"nun 37. maddesiyle, 01.01.2013 tarihinde yürürlüğe girmek üzere yürürlükten kaldırılmış olup 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile işverenin sağlık ve güvenlik önlemlerini alma yükümlülüğünü daha ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir. Yeni kanun, hangi önlemlerin alınacağını tek tek saymak yerine işverene genel çerçeve çizen ve hareket alanı tanıyan genel ilkeler getirmiştir. İşverenin genel yükümlülükleri, önlem alma, önlemlerin işlerliğini denetleme ve önlemleri yeniliklere uyarlama yükümlülüğüdür.
    Yargıtay uygulamasına göre, mevzuatta belirtilmemiş olsa bile işveren, teknolojik ve bilimsel gelişmelerin gerekli kıldığı iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması amacıyla gerekli olanı yapmak ve gereken koşulları sağlamak, araçları eksiksiz bir şekilde temin etmekle yükümlüdür. Aynı yaklaşım 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda da benimsenerek 4. maddede işverenin genel yükümlülükleri, 5. maddede risklerden korunma ilkeleri sayılmıştır.
    Sorumluluğun belirlenmesinde fiille sonuç arasında bulunması gereken uygun illiyet bağı kurulamaz ya da kesilir ise borçlu sonuçtan sorumlu tutulamaz. İlliyet bağını kesen sebepler başlıca üç tanedir: Mücbir sebep, zarar görenin kusuru ve üçüncü kişinin kusuru. Kaçınılmazlık da uygun illiyet bağını kesen sebeplerden en önemli olup mücbir sebebin bir unsurudur. 510 sayılı Kanun 21/1. maddesinde işverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır hükmü vardır.
    İnceleme konusu davada; sigortalının iş yerinde pano ayak üretim işçisi olarak iş başladığı, olay günü dört kişilik ekipte arında kazı ve tahkimat yenileme çalışması yapmak üzere görevlendirildiği, olayın sigortalının ayak içindeki takılan kömürü boşandırmak üzere çalışmaya başladıktan sonra o bölgede meydana gelen göçük neticesinde vefat etmesi şeklinde meydana geldiği anlaşılmaktadır.
    Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden, olaydan önce tahkimatı yapılıp tamamlanan 14. Sarmada meydana gelen ve 4 m lik bir kısmın kapanmasına sebep olan bir göçüğün meydana geldiği, olayın meydana geldiği sarma yerinin, yeni ayakiçi baş yukarının ayağa bağlandığı yer olması itibari ile özellikle dikkat edilmesi gereken bir yer olduğu, olaydan bir gün önce yapılan çalışma sonrasında normal, arına arına paralel 4 m"lik sarma altına yapılan belleme tahkimat ve domuzdamı uygulamasına geçildiği, bu çalışmanın tamamlanmasından 24 saat sonra tavanın göçtüğü, tam bağlantı yerinde 4 m"lik bir kısmın göçmüş olması nedeniyle yapılan tahkimatın yetersiz olduğunun tespit edildiği görülmektedir.
    Mahkemece dosyada alınan iki kusur raporunda da işverenin %80 oranında kusurlu bulunduğu, %20 oranında da kaçınılmazlığın olduğu tespit edilerek, olayda aksi bir tesadüf sonucu kazalının bulunduğu sırada tavanın göçmesinin meydana geldiği, tavan güvenliğinin her zaman tam olarak sağlanmasının mümkün olmadığı ve bu nedenle kazanın oluşumunda az da olsa kaçınılmazlık olduğu değerlendirilmiştir.
    Somut dosyada; kusur raporlarına itibar edilerek hüküm kurulmuş ise de, dosya içerisinde bulunan bilgi ve belgelerden olayın meydana gelmesinde kaçınılmazlık faktörünün etkisinin bulunmadığı, yapılan inceleme ve araştırmanın hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olmadığı anlaşılmaktadır.
    Değinilen yasal mevzuat ve yapılan açıklamalar çerçevesinde, sigortalının görevi ve yaptığı işin özellikleri maddi olguda usulünce belirlenerek iş kazasının meydana gelmesine neden olan etkenler, kazanın önlenebilmesi için alınması gereken önlemler ile bu önlemlerin alınıp alınmadığı, alınmış önlemlere sigortalının uyup uymadığı, kazaya sebep olan ihmallerin neler olduğu, kim tarafından ve nasıl karşılanması gerektiğine yönelik tespitlerin yapıldığı, davaya konu alanda işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda uzman kişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulundan, işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatına uygun, yargısal denetime elverişli, ayrıntılı irdeleme içeren ve verilen kusur oran ve aidiyetlerinin yanında kusur gerekçelerini de gösteren, 6331 sayılı yasa hükümlerine göre hazırlanmış rapor alınıp, dosyadaki deliller ışığında yapılacak değerlendirmeyle karar verilmelidir
    Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının HMK"nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, Başkan ..."in muhalefetine karşı, Üyeler ..., ..., ... ve ..."ün oyları ve oy çokluğuyla, 04/02/2020 gününde karar verildi.

    (M)

    KARŞI OY

    Daire çoğunluğu ile aramızdaki ihtilaf somut olayda mahkemece kabul edilen kusur oranları ve kaçınılmazlık kabulünün yerinde olup olmadığı noktasındadır.
    Kaza, maden ocağında tahkimat yenileme çalışmaları sırasında tavanda meydana gelen göçük nedeniyle oluşmuştur. Üzerinde durulan husus, olayda kaçınılmazlık unsurunun bulunup bulunmadığı, işverenin tüm tedbirleri alıp alamayacağıdır.
    Dosyada yeteri kadar bilirkişi raporu alınmıştır. Dosyada bulunan dört değişik bilirkişi heyetinden alınan raporlarda davalı işveren %80 oranında kusurlu bulunmuş, olayda %20 oranında da kaçınılmazlık olduğu belirtilmiştir. Ayrıca hak sahiplerinin açtığı maddi tazminat davasında da aynı oranlar kabul edilmiştir.
    İşverenin sorumluluğunun belirlenmesinde kaçınılmazlık ilkesinin dikkate alınacağı kanun gereğidir (5510 sayılı Kanun m. 21/1). Kazanın oluşmasını engelleyici işverenin alabileceği tedbirler, önlemlerin varlığı halinde kaçınılmazlıktan söz edilmeyecektir. Ancak somut olay incelendiğinde, bilirkişilerce, “Zonguldak taşkömürü havzasında gözlenen karmaşık jeolojik yapı, kömür damarının kalınlığının değişmesi, ansızın karşılaşılan faylar, ayak içindeki fay zonlarının duyarsızlığı gibi sebeplerle ani basınç farklılıkları olabilmekte, dolayısıyla tavan güvenliğinin tam olarak sağlanması her zaman mümkün olmadığı, bu nedenle kazanın oluşmasında az da olsa kaçınılmazlığın bulunduğu” belirtilmiştir.
    Yer altındaki çalışmalarda yukarıda belirtilen nedenlerle kazaların oluşumunun tamamen önlenmesi mümkün olmamaktadır. İşverenin alabileceği önlemlerde eksiklik bulunduğu tespit edilse bile bu eksiklerin kazanın oluşumunu tamamen önleyeceği öngörülemez. Yani, tüm önlemler alınmış olsa dahi yine de kaza meydana gelebilir. Bu nedenle belirlenen önlemlerin alınması ile kazanın meydana gelmesi kesin olarak önlenir denilemediğinden olayda kaçınılmazlık unsuruna da yer vermesi isabetli olacaktır.
    Yukarıda yazılan nedenlerle mahkemece kabul edilen kusur oranlarının oluşa uygun olduğu, mahkeme kararının onanması gerektiği düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi