4. Hukuk Dairesi 2016/12182 E. , 2018/7160 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar ... ve ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... ve ... aleyhine 27/11/2014 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 01/03/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Davalı ..."in temyiz itirazlarının incelenmesinde;
5187 sayılı Basın Kanunu"nun 13. maddesi gereğince basılmış eserler yoluyla işlenen fiillerden doğan maddî ve manevî zararlardan dolayı süreli yayınlarda, eser sahibi ile yayın sahibi ve varsa temsilcisi müştereken ve müteselsilen sorumlu olup, hukuki sorumlular arasında yazı işleri müdürü bulunmamaktadır. Şu halde, davalı yayın kuruluşunun sorumlu yazı işleri müdürleri olan davalılardan ... "in 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 13. maddesine göre sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu nedenle anılan davalı hakkında davanın husumetten reddi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2- Diğer davalı ..."nın temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dava; basın ve yayın yolu ile kişilik haklarının ihlali nedeni ile manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar vekili; müvekkilleri hakkında ... Gazetesi"nin 10/02/2014 tarihli nüshasında ""Paralel Kulak Türkiye"yi böyle dinliyor"" başlıklı haberde gerçek dışı sözler sarf edildiğini, paralel yapı yöneticisi gibi kabullenemeyecek hakaretlere maruz bırakıldıklarını ve bu nedenle kişilik haklarının saldırıya uğradığını belirterek, manevi zararın tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalılar vekili; davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; dava konusu haberin içerik itibari ile davacılar yönünden eleştiri sınırlarını aştığı, çatışan yararlar dengesinin davacılar aleyhine bozulduğu ve yasa dışı yapı ile ilgisi saptanmayan kamu görevlisi olan davacılar yönünden ileride telafisi imkansız zararlara yol açacağı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa"nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle
içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın; olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki, basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa"nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu"nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır.
Düşünce ve kanaat özgürlüğü sınırının aşılması ve kişilik hakkına saldırı seviyesine ulaşması hâlinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 58. ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddeleri gereğince manevi tazminat istenebilecektir.
Davaya konu yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde; yayının güncel olduğu, kamu yararını amaçladığı ve kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik olduğu, basın özgürlüğü kapsamında haber ve yorumlara ilişkin olduğu, yayında davacıların kişilik haklarına saldırı niteliğindeki ifadelere yer verilmediği anlaşılmaktadır. Bu itibarla, davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (1) sayılı bentte açıklanan nedenlerle davalı ... yararına, (2) sayılı bentte açıklanan nedenle davalı ... yararına BOZULMASINA 20/11/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.